Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

376 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Dostoyevski'nin doğduğu yer!
YouTube kitap kanalımda Dostoyevski'nin hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/0i9F0L1dcsM Suskunlar'ı izleyen var mı hiç aramızda? Kendi açımdan söylemek gerekirse bu dizi bittikten sonra hiçbir Türk dizisi izleyememiştim. İnsanın boğazında her daim kocaman bir yumru bırakan, yarım kalmış hayatları anlatan en güzel dizilerden biriydi bence. Yöneticilerin ve fiziksel olarak güçlülerin hapishanelerde her daim üstün geldiğini hatırlatırdı. Esaretin Bedeli'nde insanın içinden alınamayacak ve başkalarının dokunamayacağı şeyden bahsedilirdi, yani umuttan. Umudu arayıştan. Bunu içinde bir kez olsun hissettin mi zaten hayatın boyunca o umut düşüncesi bırakmazdı insanı. Prison Break'te ise aslında hapishanelerdeki iç bürokrasinin işleyişinin ne kadar pis kurallara, birtakım rüşvet, şantaj, para döngüsüne bağlı olduğuna ve kaçış fikrinin her ne kadar hapis hayatı boyunca canlı durmasına rağmen mahkumların çoğunun buna cesaret edemediğini görürdük. Ölüler Evinden Anılar ise bu 3 dev yapımın tam olarak birleşimi. Yeri geliyor kırbaçlar, sayısı gittikçe artan sopalar sizin sırtınıza iniyor. Bazen de yeri geliyor her hapishanede en az 1 kere de olsa düşünülmüş olan kaçma düşüncesinin cezbediciliğine tanıklık ediliyor. Bazıları atılan binlerce sopaya hiç sesini bile çıkarmıyor, bazıları ise dayak yemeyi kanıksamış bir şekilde emri yeni verilen her dayağı alışkanlıkla karşılıyor. Zaten Dostoyevski de bu kitabının 11.sayfasında "İnsan, her şeye alışan bir yaratıktır." diyor bu sözleri kanıtlayacak nitelikte. Gözyaşları ve neşenin çetin savaşının anlatılmasını o zamanlardaki Rus milletinde özgür düşüncenin -bırakın bahsedilmeyi- düşünülmesinin bile yasak olmasıyla, hayatında ilk kez kar yağışı görmüş gibi mahkum arkadaşlarıyla çocuklar gibi kartopu oynayarak etrafına gülüşler saçan mahkumlara pis pis, aşağılayıcı, ayıplayıcı, mutluluk antivirüsü gözlerle bakan üstlerle, fakat tüm bunlara rağmen de hapishaneye düşmüş insanların kültür seviyesinin standart Rus milletinin kültür seviyesinden yüksek olmasını 14. sayfadaki "Rus halkının büyük kitle halinde bulunduğu başka hangi yerde, aralarından ayıracağınız iki yüz elli kişinin yarısı okuma yazma bilir?" alıntısıyla anlayabiliyoruz. Dostoyevski olay örgüsünün içine böyle siyasi göndermeleri teker teker olsa bile çok ustalıkla serpiştiriyor. Dostoyevski okurken yemek yediğimi hissediyorum sanki. Adamın edebiyatı gerçekten de insanın karnını, gözünü, yalnızlığını, ruhunun atmosferinin düşünce kirliliğindeki kaybolmuş fikirleri doyuruyor ve bu sadece fonksiyonel bir doygunluk da değil üstelik. Aynı zamanda "Biçim, işlevi takip eder." diyen bir Louis Sullivan gibi onu okurken hem günlük kalsiyum, magnezyum miktarı misali alınması gereken dozda belirtilen ihtiyaçlar gibi işlev kavramı dahilinde edebi zevk ihtiyacınızı karşılıyorsunuz hem de estetiksel, biçimsel ve daha çok da iğneleyici olarak araya serpiştirdiği ve bizim de bazı yemeklerde sevdiğimiz acı, tuzlu, ekşi tatlar gibi farklı tat ihtiyaçlarınızın giderilmesini sağlıyorsunuz. Ölüler Evinden Anılar, Dostoyevski'nin sürgünden sonraki yazdığı Ezilenler kitabından sonraki 2. roman ve uzun yıllar sürgünde kalmanın verdiği deneyimle birlikte kendi hayat sürgünümüzü ne kadar sorgulayarak yaşadığımızı görmemizi de istiyor. Dedik ya başta, Esaretin Bedeli'nde nasıl umut düşüncesi hep sapasağlam ise ve 1984'te de insanların içlerinden her şeyin alınsa bile umudun, sevginin alınamayacağı düşüncesi ne kadar açık ve roman boyunca canlı ise, Ölüler Evinden Anılar'da da soylulardan farklı olarak aşağı sınıfla soylu mahkumların çatışmasına şahit olabiliyorsunuz. Hatta bazen yeri geliyor soylu mahkumlara "Fakat, siz bizle nasıl arkadaş olursunuz?" diyen bir mujik (aşağı seviyeden) adam çıkıyor karşınıza. O zaman diyorsunuz ki ulan arkadaşlıklar bile sınıf sınıf ayrılmış da haberimiz yok... Ölüler Evinden Anılar, fiziksel olarak olmasa da ruhsal olarak ölü sayılabilecek insanların içlerindeki hayat belirtilerini Dostoyevski marka fenerle arayabileceğiniz bir roman, aynı zamanda bundan sonra gelecek olan Yeraltından Notlar, Suç ve Ceza, Budala, Ecinniler ve Karamazov Kardeşler gibi dev yapıtlar için bir referans kitabı olabilecek nitelikte. Bu yüzden böyle epik yazarları kronolojik sırasıyla okumanın elzem olduğunu düşünenlerdenim. Duyguları, sorgulamaları, anlatı yetenekleri Şahan'ın Tehlike Çanı'nda Reytingmetre'yi artırmak için masaya yumruğunu vurması gibi şaha kalkmaya başlıyor bu kitapta. Dostoyevski severler kaçırmasın.
Ölüler Evinden Anılar
Ölüler Evinden AnılarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201914,5bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
2.323 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Hᥱsᥒᥲ Hypatia okurunun profil resmi
Oğuz ben o Suskunlar dizisinin sıkı takipçisiydim, hele ordaki İbo karakteri <3 Ondan sonra pek Türk dizisi de izlemedim, hala arada gelir aklıma, hızımı alamayıp kitabını bile okumuştum. Senin bu incelemeni okuyunca Sabahattin Ali'nin hapishane öyküleri geldi aklıma. O da çok insani yönüyle anlatır hapishane mağdurlarını. Esaretin Bedeli zaten efsanedir, bir de Yeşil Yol vardı öyle:) Dosto'nun dünyasına hoş geldin. Zira kış da geldi iyi gider:) Eline sağlık bu güzel inceleme için...
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
İbo karakteri çok çok samimiydi Hesna. :)) Araya giren müzikler falan da dizinin karakterini değiştiriyordu birden, çok etkiliyordu o dizi valla beni. Kitabının olduğunu bilmiyordum ben de bakacağım bunu dediğin için. Sabahattin Ali'nin hapishane konusunda hiçbir şeyini okumadım belki ona da bakabilirim, zaten Türk yazarlar konusunda pek yetkinliğim de yok maalesef. Hoşbulduk bu arada, kışa ayarladım ben de zaten, madem üşüyoruz oradaki havaları düşünerek üşüyeyim bari. :)) Teşekkür ederim yorumun için...
9 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
T r o y okurunun profil resmi
Sleepers (1996) filmini izle suskunları çok sevdiysen, Türkçe ismi 'Kardeş Gibiydiler'
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Evet izlemiştim fakat Suskunlar daha “bizden” geldi bana.
2 sonraki yanıtı göster
Primadonna okurunun profil resmi
Bu kitabı okuduğumda aklıma ilk gelen Azis Nesinin " yaşar ne yaşar ne yaşamaz" adlı kitabı oldu onuda okumanı tavsiye ederim.kitabın türk versiyonu diyebiliriz..
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Tavsiye için teşekkür ederim, Aziz Nesin gibi dev bir isme toptan başlamayı düşünüyorum zaten bir gün mutlaka.
aynur_ okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş . Emeginize sağlık okuyacaklar listesine ekledim.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, okuması gerçekten güzel bir deneyimdi...
Kasım okurunun profil resmi
Şu an bu kitabı ben de okuyorum. Kitabı okuduğumda aklıma direkt Esaretin Bedeli ve Rambo'nun (Adını yanlış yazmamak için mahlasını yazdım) başrolde oynadığı o hapishane içinde geçen filmi aklıma geldi. İnceleme güzel olmuş. Emeğine sağlık :)
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Güzel tesadüf olmuş... Film gibi kitaptı benim için de, onun için normal böyle şeyler düşünmemiz sanırım. Teşekkür ederim, senin de yorumuna sağlık. :)
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Semaaa okurunun profil resmi
Her yorumunuz mu muhtesem olur. Dostoyevski okumalarimda hep o güzel yorumlariniza denk geliyorum. Cok tesekkur ederim.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.