Yazarı “Dar Zamanlar” üçlemesinin ilk kitabı olan aynı zamanda yazarın da ilk romanı “Ölmeye Yatmak” ile tanımıştım. Türk edebiyatında yenilikleriyle önemli yere sahip bu üçlemede işlenen asıl tema toplumun kadın üzerindeki baskı sonucu oluşan mutsuz kadınlardı. Yüksek Gerilim kitabındaki öykülerde de öne çıkan yine mutsuz kadınlar. Ağaoğlu kısa öykülerinde bilinç akışı, iç monolog ve diyaloglarla dönemin toplumsal bunalımlarını bu mutsuz kadınlar üzerinden okuyucuya yansıtıyor.
1950-1980 dönemi düşünüldüğünde hızla gelişen bir dünya var ama bu gelişmeye paralel olarak acaba kadın hakları da aynı hızla gelişebildi mi? Ataerkil ve erkek egemen bu düzende kadınlarımız ne kadar kendi kimliklerini bulup mutlu olabilirler? Her gün gelen kadın cinayetleri, namussuzların sözümona namus temizlemeleri, çocuk istismarlarının giderek artması bana bu konularda çok karamsar bir tablo çiziyor. Malesef mutsuz kadın ve çocuk öyküleri bu gidişle daha çok yazılacağa benziyor...