Yalçın Tosun'un 2011 yılında çıkan kitabı.
Kitabı okuduktan sonra dedim ki: "Yalçın Tosun tarzı bir yalnızlık var arkadaş." Hakikaten var. Bunu en iyi Onat'ın Odası ve Beyaz Sabun öykülerinde anlıyoruz aslında. Dışarıdan gelen sesleri dinleyerek karanlık odalarda kendiyle baş başa kalan, bir şekilde kafasında sorularla huzursuz bir şekilde uyuyakalan ya da bu huzursuzlukla asla uyuyamayan karakter yalnızlığı.
Kitabın en beğendiğim öyküsü Madam Marini'nin Tamamlanmış Bir Resmi oldu. Karakter çizimi o kadar başarılıydı ki sanki bir bölüm dizi izlemiş gibi hissettim. Malik'i anlatmaya başladığı andan itibaren gözümde de direkt Ayta Sözeri canlandı. Hatta üzerinden iki hafta falan geçmiş olmasına rağmen aklıma Malik'in Marini'nin peşinden "kıız allah seni ne yapmasın!" diye koşuşu geliyor. Gülümsüyorum. Canım Malik diye sarılasım geliyor.
Bir de diğer kitaplarında bu hisse çok kapılmadım ama bu kitaptaki öykülerin son paragraflarını hep bir taciz ya da istismar beklentisi ile okudum. Ama umrumda mı? Asla. Hep yazsın Yalçın Tosun.