Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
ESKİDİM... Çay kaç kuruştur? İnsanların hayata katlanabilmeleri için verdikleri küçük molalar vardır. Bunun adı bizim topraklarda çaydır. Adamlar çayı, ve dahası içine atacakları şekeri bir mesele gibi görmek zorunda kalmışlar seneler seneler önce. Fukara için adım attığı meseledir. Bir kitap nasıl bu kadar acıklı olabilir? Bir insan hüznü nasıl bu kadar hissettirebilir? 22 Haziran tarihli, Makar Devuşkin'in, Varvara Alekseyevna'ya sürekli gönderdiği mektupların birinde, fakir bir ailenin yaşadığı ızdırap dolu bir sahne var. Zaman zaman ''Bunu tarif etmeye kelimeler yetmez.'' deriz ya bu söz mutluluk için de olabilir, üzüntü için de. Öyle değilmiş. Bu, bizim beceriksizliğimizmiş meğer. Dostoyevski kaleme aldığı her sahneyi öyle bir tabloyla ortaya koymuş ki, siz kameranın ta kendisi oluyor, ne eksik ne fazla her şeye şahit oluyor ve yüreğinizdeki hissetme kabiliyeti kadar da sarsılıyorsunuz... (Mutluluğa sıra pek gelmedi...) Kitap boyunca kalbim göğsümde, Makar Devuşkin'in epriyip yırtıldığı için dirsekleri gözüken ceketi gibi darmadağın ve delik deşik oldu. Eskidim. Örselendim. Midem taş oldu. Parça parçayım, rüzgar esse alıp götürür beni, ayağımı yere dimdik basmaya takatim kalmadı. Sanki biri yüzüme binlerce tokat atmış gibi, yüzümün etleri sarktı. Yaşlandım. Kitap iki uzaktan akrabanın mektuplaşması üzerine yazılmış. Varvara da Makar da yalnız yaşayan insanlar. Makar elindeki üç kuruş parayı tüm gücüyle ayakta kalmaya çalışan Varvara'ya destek olmak için harcar. Bizde bir tabir vardır, yokluk için kullanılır: Ağzını açsa canı çıkacak. İkisi de bu durumdaydı. İkisine de kızdığım çok oldu. Makar Devuşkin sürekli kendini kötü olarak nitelendiriyor, kendisini mankafa, aptal, yetersiz, basit bir adam olarak görüyordu. Hemen her mektubunda bir şekilde kendisiyle ilgili bunları söyleyip diğer konulara geçti. Ne acı. İyi olmak, elindeki ''yok''u paylaşmak bu kadar BASİT BİR ŞEY mi? İyi insanların da bu zavallı bakış açısı bizi bitiriyor. Dün izlediğim bir dizide tam cümleyi hatırlamıyorum, şöyle bir replik vardı: ''Kötülerin cesarete ihtiyacı yoktur. Cesarete ihtiyacı olanlar asıl iyilerdir.'' Doğru. İyiler daha çok susuyor. Peki, bu her zaman; it ürür, kervan yürür anlamına geliyor mu? Bu da hayır. Aslında Makar'ı bu duruma itenlere kızdım ben, onun özgüveniyle oynayanlara, onu resmen intihara itenlere kızdım. Yapıp ettikleri başka ne anlama gelebilir ki? Bir insan üstündeki eski kıyafetler yüzünden sürekli horlanır mı?! Allahın cezaları! Pislik, adi, deli kovalayasıca, ----------ler, ---------lar! Açık açık yazamadım. Baktıkça boşluklara neler geldiğini ben bilirim nasıl olsa! Şu cümlelere bir bakar mısınız?: ''Kinci yaratıklar görünüşümün bile çirkin olduğunu söylüyorlar ve benden iğreniyorlardı.'' Bakın bunu yapan --ler iş arkadaşı. Var da almıyor -----! ADAM OL DA ''KARDEŞ İHTİYACIN VAR GİBİ AL ŞUNU'' de, destek çık -----! Yooo. Ama yetmez. Bir de lakap takın! Ezin. Hor görün daha fazla! İslamiyet'te lakap takmak haramdır. Kim lakabı olmasından hoşlanır ki? Üstelik lakapların çoğu dalga geçmek için vardır. İnsanlar acı vermekten, acıya sebep olmaktan neden hoşlanırlar? Yoruldum yoruldum.... Bu kitaptakileri hissetmekten yoruldum. Bu acımasızlık tahammül edilecek gibi değil. Bizimkiler de burda bira olan mekana oturmam diyenlere tahammül edemem diyor. Hey Allahım ya! Meseleye bak meseleye bak. Herkesin derdi ayrı tabi. Neyi dert ettiğin de ne neye dert olduğun da önemli. Biz de burda ''herkesin hayatına kimse karışamaz'' diye düşünelim. Ama bunu ağzına dolayanlardan uygulama farkı ile ayrılalım. Dönelim tekrar Makar Alekseyeviç Devuşkin'e, el dediğin insanı birkaç kere teselli eder, sonra da ''konuştuğu gibi görür.'' İnsan kendini ne övmeli ne de gömmeli. İnsan kendinin farkında olmalı, iyi özelliklerinin de kötü özelliklerinin de. İyi olmak zaten olması gerekendir. Kötü olmak da kötü hissettiren de düzeltilmesi gerekendir. Sürekli kendisini aşağılaması bir yerden sonra insanı üzmekten ve empati yapmaktan alıkoydu. Ah Makar Alekseyeviç! Sizi dirseklerinizdeki yırtıklardan, parmaklarınızın gözüktüğü çizmelerden ötürü aşağılayanlar kim köpek be! Siz az veren candan, çok veren maldan hesabı bir insanken, varınızı yoğunuzu paylaşırken, kendinizi nasıl olur da basit ve aptal bir adam olarak görürsünüz? Kaç insan sevdiği kişi hastalandığı, paraya ihtiyacı olduğu ve kendi cebinde para olmadığı için ceketini satar? Knut Hamsun'un Açlık'ı ile bu kitap çok uyumlu. Onu okuyanlar bunu, bunu okuyanlar da onu mutlaka okuyun. Ondan sonra da gidin intihar falan edin. Yürek kaldırmaz zaten. Aslında inceleme/ yorum burda bitti. Uzun zamandır gündemimde olan çeviri konusuyla ilgili bir şeyler yazacağım. Bu kitabı iki ayrı çeviriden okudum. Öteki Yayınevi'nden Serpil Demirci ve Can Yayınları'ndan Sabri Gürses. Basılı olarak elimde Serpil Hanım'ınki vardı. Kitap çok güzel, üstelik ciltli. İnce de bir eser olduğu için çok kıymetli bir görüntüsü var. Ama asıl önemli nokta çevirisi, o kadar iyiydi ki. Cümleler su gibi aktı gitti. Sabri Bey başlarda bana sanki daha gerçekçi çevirmiş gibi geldi. Ama sonrasında şüpheye düştüm. Ve bana Serpil Hanım'ınkinin daha hitap ettiğini fark ettim. Metin Amca da sağolsun çeviri konusunda bizleri aydınlattı. Meğer Sabri Bey biraz atmalı tutmalı çevirmiş :) Kötü değil ama cümleleri duyguya sokmuyor insanı. Serpil Hanım'da altını çizdiğim yerlere baktım, Sabri Bey'de çizesim gelmedi. Serpil Demirci'yi gözü kapalı öneririm. Su gibi akıyor. Bu kitap acı dolu olsa da okuyun... Lütfen okuyun...
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Öteki Yayınevi · 201661,8bin okunma
··
350 görüntüleme
Necip G. okurunun profil resmi
Kitap henüz zihnimde çok canlı olduğu için olsa gerek, yazdığın her satırın tam olarak nereye gittiğini çok iyi anladım ve büyük bir keyifle okudum. Ben de okurken sık sık eşime ‘yahu şu adama biraz para gönderelim’ deyip durdum:) Sanki bir kurguyu değil de yan komşunun hikayesini okuyormuşuz gibi:) Kübra, o kadar güzel, o kadar akıcı ve içten anlatmışsın ki, bir kitap buluşmasında denk gelip bu kitap üzerine konuşuyor olsaydık, ancak bu kadar olurdu:)) Sanki bir inceleme okumadım da kitap üzerine sohbet etmişiz gibi geldi... Emeğine ve yüreğine sağlık... Bu arada, bu kitabın İletişim Yayınları’ndan çıkan baskısını da çok övüyorlar. Çok yerde denk geldim. Onu da Ergin Altay çevirmiş. Okumadığım için yorum yapamayacağım ama bir not olarak düşeyim buraya... Sağlıcakla kal...
K. okurunun profil resmi
Necip Abi sizin incelemeniz üzerine söylenecek çok şey yoktu biliyorum ama hani bazen bir kitap ne kadar anılırsa o kadar çok okunur. Bu kitapla belki insanlığımızı daha fazla sorgular, insanları daha az yargılar, onlara kurduğumuz tek bir kötü cümlenin dahi onları nasıl incitebileceğini görürüz diye ben de karaladım bir şeyler. Dediğiniz gibi adamı bulsam yeni çizme kravat Allah ne verdiyse alacak duruma geldim :)) Çayına zararlı ama al şu şekeri kusana kadar at demek istedim. O kadar etkileyiciydi ki bazı ifadeler, gerçekmişçesine üzüldüm, hırpalanmış hissettim. Zaten gerçek değil mi, konu aynı senaryo başka.. Geçen Metin Amca Ergin Altay'la ilgili de bir şeyler yazmıştı ama olumsuzdu diye hatırlıyorum abi. Sanırım Rusça'da birkaç isim dışına çıkmamak gerek çeviri konusunda. Okuyup değerlendirdikçe ve inşallah Metin Amcaya danıştıkça en güzel kitaplara ulaşacağız. :) Değerli yorumunuz için teşekkür ederim, saygılar. :)
4 sonraki yanıtı göster
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Tak kelime, harika. Eline sağlık.
K. okurunun profil resmi
Teşekkürler Muzaffer Abi :)
Metin T. okurunun profil resmi
Sen o çeviri parçalarının olduğu iletiyi ortaya attıktan sonra, ben tüm gece sabaha kadar karşılaştırma yaptım. İlk başlarda direkt orijinalinden çevirilerin daha dengeli olduğunu düşündüm. Sonra, bazı ikinci dilden yapılan çevriler okudum ki, orijaniline daha yakın olmuş. Sonuç olarak, senin ta başında dediğin, yayınevi değil, çevirmenin önemli olduğu fikrine geldim. Bu arada Ülkü Tamer çok şaşırttı beni. Hayal kırıklığı yarattı. Yine çok provokatif bir inceleme olmuş. Sorgulayıcı. Yüreğine sağlık Kübra.
K. okurunun profil resmi
Çevirinin çevirisinin orijinale daha yakın olması.. Aman Tanrım dedim :) Ülkü Tamer beni de çok şaşırttı. Bu da en başından beri beni düşündüren şeyleri, tekrar gündemime oturttu. Birçok ünlü çevirmen, çeviri noktasındaki ünü hak ediyor mu?... Teşekkür ederim, sizin katkılarınız da çok büyük Metin Amca. Siz olmasanız ben daha irdeler de irdelerdim.
Ferah okurunun profil resmi
Incelemeni okurken birden karşımda hissettim seni. Tanıştığımız günde olan cıvıl cıvıl konuşman kulaklıklarımda okumayı bıraktım seni dinledim Yüreğinin yüzüne vuran güzelliği kaleminden de kelime kelime damlıyor. Çabana emeğine en çok da algına anlatışına sağlık. .
K. okurunun profil resmi
Utandım... İsmiyle müsemma olmak başka türlü olur mu?... Seni tanımak ne güzel abla... Teşekkür ederim...
K. okurunun profil resmi
Bu eseri okumayı düşünen ve henüz satın almamış arkadaşlar, Öteki Yayınevi-Serpil Demirci baskısını tercih etmelisiniz. Fark muazzam.
Anıl okurunun profil resmi
İkisini de okudum ama intihar etmeyeceğim. Bir de sen kimle kavga ettin incelemede onu anlamadım. :) Diğer dizileri bırak da La Casa De Papel'e bak :)
K. okurunun profil resmi
Makar'ın iş arkadaşları ile 1000k'daki arkadaşlarla :) Ben de ikisini okudum Ahmet, intihar etmedim, orda bir teşbih var :) Tamam not aldım diziyi.
Hatice okurunun profil resmi
''Kötülerin cesarete ihtiyacı yoktur. Cesarete ihtiyacı olanlar asıl iyilerdir.'' Doğru. İyiler daha çok susuyor. aynen öyle.. elinize sağlık kübra sultan.. süper incelemeydi..
K. okurunun profil resmi
Teşekkürler abla. :)
K. okurunun profil resmi
Repliği buldum: ''Haydutların cesarete ihtiyacı yoktur ki, asıl yaralı olanın cesarete ihtiyacı var.''
Bu yorum görüntülenemiyor
Hᥱsᥒᥲ Hypatia okurunun profil resmi
Yine çok anlamlı bir inceleme geldi senden. Yenilerde okumuş olduğum bir kitap olduğu için etkisi de taze. Bu inceleme, kitabın üstüne ne iyi geldi. Eline sağlık Kübracım...
K. okurunun profil resmi
Teşekkürler Hesna Abla :)
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.