Farkedilebilir ki artık kitaplara inceleme yazmıyorum. Kitap bitince iç muhasebemi yapıyorum, belki birkaç yere bir şey karalıyorum ve bitiyor. Fakat bu kitap biraz farklı. İlk çıktığı günden beri okumayı istediğim ve okumaya başladığımda sanki baskısı çıkalı 1 yıl değil de daha fazla olduğu için suçluluk duygusu hissettiğim bir kitap.
Bu kitapta son zamanlarda en çok karşımıza çıkan bir mesele var. Kimimizin iç sıkıntısı, kimimizin banane dediği bir savaş. Kimimiz sadece haberlerden takip ediyor, kimimiz o haberleri yapmak için savaşın orta yerine gidiyor. Nereden tutsak ortada acı var aslında. Bölünmüş aileler, kayıplar vermiş aileler, çocuğunu kollarında kaybetmiş babalar, anneleri gözlerinin önünde ölmüş çocuklar... Daha acısı olamaz diyor insan okurken, izlerken ve yaşarken...
Samet Doğan; gazeteciliğinin en hızlı evrelerini Suriye'de savaş muhabirliği yaparken geçirmiştir. Bu yüzden olsa gerek kitap size suni bir acıyı anlatmıyor, bilakis o an onları yaşıyormuş gibi okuyorsunuz. Ben Suriye meselesinde biraz duygusalım veya şöyle diyelim hassasım. Kişiliğini bildiğim, muhabbetimizin olduğu insanlarda dikkat ettiğim bir husus. Ne diyor, ne düşünüyor diye sorarım veya ne demiş diye bakarım. Bilgisini, ilmini sevdiğim insanların da sokaktaki bir insandan farksız yorumlar yaptığını görünce biraz sinirlenirim. Örneğin; neden Suriyeli erkekler Türkiye'ye geliyor da savaşmıyor, yok kadınlar neyse ama erkekler savaştan kaçamazlar, vatanlarını bırakan insan bizim vatanımıza mı çıkacak gibi ifadeler işte. Ama bunlara verdiğim cevaplar aslında çok değişmez. Diyorum ki; hangi savaş bana söyler misin? Savaş dediğin şey güçlü güçsüz bile karşı karşıya gelse karşılıklı anlaşma halinde yürür ama burada böyle bir şey yok. Ne muhalifler tam düzenli ne de Esed ordusu namusuyla savaşıyor.
Kitapta çok net görebiliyorsunuz hangi şehirde ne olmuş ne yaşanmış. İnsanlar neyden kaçıyorlar veya kaçmak istemeseler bile nelere maruz kalıyorlar. Daha fazla siyasete girmeyeceğim bu konuda.. Ama eğer soru işaretleriniz varsa önce kendinize şu soruyu sorun: Eğer hiç beklemediğim bir anda üzerimde kimyasal bomba yüklü bir araç geçseydi ve o bombalar patlasaydı ben ne olurdum? Bunu cevapladıktan sonra kitabı okumaya başlayın. 25 yaşında muhabirliğinin çok başında olan Samet Doğan'ın Suriye'de nelere tanıklık ettiğini okuyun..