Dünya birbirini arayan ruhlarla dolu. İki satır konuşabileceğimiz, gülüşün ve hüznün kıvrımlarında birlikte kaybolacağımız sahici insana susamış durumdayız. Göğe aynı aşkla bakabileceğimiz, etten ve kemikten olduğu kadar acıdan ve gerçekten yapılma soylu ruh arkadaşları. Onunla yürürken ve ona yürürken kaybolmaktan korkmadığımız, kalplerini kendimize pusula bellediğimiz, maceramızı yüzlerinde seyrettiğimiz, hayatlarını birbirimize tanık kıldığımız dostlar. Şu kalabalık dünyada ancak birbirimize iltica etmekle serinlediğimiz yol ehli. Kalbini dosta açan, mucizelere de açar.
“Bu nedir?”
Kokain.
“Senin böyle şeylerle haşır neşir olduğunu hiç bilmezdim...”
Bilmene de gerek yok zaten, diye aklımdan geçiriyorum. Bir zamanlar sırılsıklam âşık olduğum adamın uğruna neleri göze aldığımı bilmesine gerek yok. Hâlâ aşığım ama tutkumun alevi her geçen gün zayıflıyor. Yakında tamamen söneceğine eminim. Bütün ayrılıklar insana acı verir ve acıyı vücudumun her yanında hissedebiliyorum. Jacob’la son baş başa buluşmamız bu oluyor. Davetlerde, kokteyllerde, seçimlerde ve basın toplantılarında yeniden görüşeceğiz; ama bugünkü gibi bir şey asla tekrarlanmayacak.
Doğru erkeği sevmeyi öğrenmek mümkün müdür? Elbette mümkündür. Esas mesele, yoldan geçerken kapıyı açık görüp izinsiz içeri giren yanlış erkeği unutabilmektir.