Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

368 syf.
9/10 puan verdi
New York Üçlemesi ya da üçlemenin ilk kitabı Cam Kent Paul Auster'in ilk eseri, daha önce farklı bir adla (Paul Benjamin) çıkardığı
Köşeye Kıstırmak
Köşeye Kıstırmak
diye bir çalışması daha var, ama kendisine ün kazandıran kitap bu. Ülkemizde ilk olarak Metis Yayınları çevirmiş üç ayrı kitapta, sonra Can Yayınlarından tek kitap halinde çıkmış seri Amerika'da olduğu gibi. Şu anda (Son dönemde kısa kitaplara olan rağbetten olsa gerek) yine üç ayrı kitap halinde satışta Can Yayınlarından, fiyat olarak da daha pahalıya geliyor tabi. Ama bazı yerlerde hala eski basımlar mevcut. Üç kitap da birbirine bağlı olduğu için bulabiliyorsanız toplu olarak almanızda fayda var. Ben seslenen kitap uygulamasını kullanarak, sesli kitap olarak dinledim üç kitabı da. Ekitap olarak da elimde mevcut olduğu için, daha sonra bazı yerleri tekrar okudum. Kitaplara başlamadan önce yazarın otobiyografik çalışması olan
Cebi Delik
Cebi Delik
'den de bahsetmem gerekiyor. Kitapların içinde bir çok yerde yazarın kendi hayatına da atıflar yapılıyor, o açıdan gerek Paul Auster'ı tanımak, gerekse kitaptan aldığınız zevki maksimuma çekmek için okunabilir. Ama olmazsa olmaz değil tabi ki. Ben Cam Kentten sonra okudum . Daha önce de
Karanlıktaki Adam
Karanlıktaki Adam
'ı okumuştum Paul Auster'den ve beğenmiştim nispeten. Ama New York Üçlemesi apayrı bir şeydi. Belki diğeri son dönem eserlerinden olduğu için, belki de kahramanı 72 yaşında olduğu için empati kuramamıştım fazla . Belki de tekrar okumalıyım diğerleri bitince, bilmiyorum. New York Üçlemesi adı üstünde New York'la özdeşleşmiş bir kitap. Arada telefon/bilgisayardan bir şeylere bakma ihtiyacı hissediyor biz New York yerlisi olmayanlar (Gerçi hepimiz bir parça yerlisi sayılırız TV/Sinema sağ olsun). Cam Kent, Hayaletler ve Kilitli Oda'dan oluşuyor üçleme; polisiye tarzında yazılmış üç kitap da, kara film (film noir) tadında. Ama kitabın arkasında yazan "Polisiye romanla post modern kurmacanın bir harmanı olan" ibaresine aldanmayın sakın, polisiye bir şeyler okumak istiyorsanız kesinlikle doğru kitap değil sizin için bu. Polisiye olmasa da en başta kitap bizi #2808495 'de geçen sözlerle hazırlıyor her şey için. Gerçekten de gördüğümüz her şeyin, en küçük, hatta en önemsiz şeylerin bile, öykünün sonucuyla bir ilgisi olabileceğinden, hiçbir ayrıntıyı es geçmemek gerekiyor ve kitapların- kitabın merkezi her olayla birlikte yer değişiyor. Peki böyle sürekli diken üstünde, bir şeyleri anlamaya çalışarak kitap okumanın neresi zevkli diye düşünebilirsiniz. Öyle düşünenler için her zaman başka bir klasik mevcut zaten kitapçılarda. Diğerleri hazırsa kitaplara geçiyorum. Cam Kent açılış kitabı; Daniel Quinn isimli bir polisiye yazarından bahsediyor bu kitapta bize anlatıcı (Ben dinlediğim için gerçekten de anlatıcı oldu benim için:) Anlatım tarzı Murakami gibi basit ve samimi. William Wilson takma adıyla Max Work romanları yazıyor Quinn. Yıllardır vazgeçmiş kendisi olmaktan- Max Work üzerinden sürdürüyor hayatını. Sonra gece gelen gizemli bir telefonla başlıyor her şey. Biz de bu kitabın okuduğumuz kitaplardan farklı olduğunu o telefondaki robotik sesin, özel dedektif Paul Auster'i istemesiyle anlıyoruz. Bölümler geçiyor, Daniel Quinn'imiz Paul Auster (Ya da bir nevi Max Work) olup kendisine verilen takip görevini kabul ediyor. 9 yıl kapalı bir odada tutulup konuşmayı öğrenemeyen bir çocuğun muhteşem monologu sonrasında güzel üvey annesinden alıyoruz, çocuğun canına kast eden baba Peter Stillman'ı takip etme görevini. Araştırma ve takip sırasında, farklı bilgi kırıntılarına dalıyoruz tarih, din, felsefe ve edebiyattan. Paul Auster (gerçek olan:) kitap boyunca sürekli farklı kitaplara göndermelerde bulunuyor. Bazı simgeler var kitapta sürekli tekrarlanan, Babil Kulesi, Kırmızı Defter, nesnelere verdiğimiz isimler bunlardan sadece bir kaçı. Bir de gerçekten bilgi aşığı insanların hoşuna gidecek saptamalar var kitapta. Quinn'in Stillman'la olan diyalogları mesela heyecanlandırdı beni gerçekten. Arada bir yerde Quinn Paul Auster'la da görüşüyor. Gerçekte yazar olan Auster ona Don Quixote hakkında yazdığı yaratıcı bir okumadan bahsediyor. Cervantes'in Cid Hamete Benengeli tarafından yazıldığını iddia ettiği kitabın aslında kimin tarafından yazılmış olabileceğine dair gerçekten yaratıcı bir yazı. Cam Kentin sonunda bu yazıyla roman arasında bir bağlantı kurabileceğinizi anlayınca (Hatta kahramanın baş harflerini de fark edince) gözleriniz parlıyor ve kurgunun güzelliğine şapka çıkartıyorsunuz. Neyse zaman geçiyor, Quinn'in bu takibi, kendini arayışa dönüşüyor ve kitap belki bir polisiye roman için olabilecek en anlamsız sonla bitiyor. Sonunda anlatıcımızın elinde sadece Paul Auster'in kendisine verdiği kırmızı defter kalıyor. Bundan sonra da hala kalan bir-iki polisiye hayranı küfrederek kitaptan uzaklaşıyor. İkinci hikaye olan "Hayaletler"in başında #27708599 'dan anlaşılacağı gibi kendimizi Rezarvuar Köpekleri filminde buluyoruz sanki. Burada dibine kadar batıyoruz kara filmin içine. 1947'de geçiyor olaylar ve Bay Beyaz, Dedektif Mavi'ye Bay Siyah'ı izleme görevini veriyor. Mavi'ye Beyaz'ın oturduğu Turuncu Caddenin karşısında bir ev kiralanıyor ve izleme başlıyor. 80 sayfa boyunca Mavi bir çok şey kaybediyor ve yavaş yavaş sona yaklaştığında Siyah, Beyaz, Mavi hep birbiri içine giriyor. Yine bir kendini bulma söz konusu. Bu kitap daha çok Henry David Threoau'nun "Doğal Yaşam ve Başkaldırı (Walden)" eseri etrafında dönüyor (Kitap fiziksel olarak da mevcut romanda), adeta New York içinde izole hayatlar yaşanıyor takip esnasında. Başka eserlere göndermeler, New York manzaraları, beyin açıcı faktörler ve belirsizlik ilk hikayede olduğu gibi bunda da bolca mevcut. Bazı yerlerde deja vu da yaşıyorsunuz sanki, ama üçüncü hikaye kadar değil elbette. Üçlemenin bağlamasını " Kilitli Oda" yapıyor. Daha kitabın isminden aklınıza ilk hikayedeki oda geliyor. Burada yazarın gözünden anlatılıyor hikaye. Fanshawe var hikayenin kahramanı (Nathaniel Hawthorne'un ilk kitabının ismiymiş aynı zamanda) Yazarımızın çocukluk arkadaşı. Yıllar sonra eşi Sophie (Nathaniel Hawthorne'un eşinin adı da Sophie'ymış bu arada) Fanshawe'un kaybolduğunu söylüyor ve yazarımızın kontrolü için O'nun yıllardır yazdığı müsvetteleri getiriiyor. Olaylar gelişiyor, kitaplar basılıyor, Fanshawe ünlü ve ölü bir yazar oluyor, yazarımız Sophie ile evleniyor. Ve her şey mutlu sonla bitiyor demek isterdim ama diğer kitaplarda olduğu gibi bir şeyler batıyor yazarımıza. Aramaya başlıyor Fanshawe'i. Kitap ilerledikçe Fanshawe'in hayatının bir çok parçasının Paul Auster'in yaşamından kopyalandığını görüyoruz. Fanshawe'u arayış kendini arayışa dönüyor yine. İlk iki kitaptan isimlere de rastlıyoruz hikayede ve tabi kaybediyoruz kendimizi, yazarı ve Fanshawe'u kitabin sayfaları arasında. Sonra bir yerlerde ha, anladım diyoruz ama yine anlamamış oluyoruz hiç bir şeyi. Bir ara toparlıyor bu kitapta yazar bazı olayları gerçi. Ama neyse ki belirsizlik hakim bu kitaba da. Yine ve tabi ki çeşitli göndermeler, alıntılar, yan hikayeler hikayeyi sonuna kadar taşıyor. Bittikten sonra ağzımızda garip bir tat kalıyor- ben ne yaşadım tadı sanki. Eskiden kendi maceranı kendin seç kitapları vardı (Eskiden dediysem çocukluğumda değil, ben bunların ingilizceleriyle tanıştım doksanların sonlarında) sayfa sonlarında ne yapacağımıza karar verip verilen talimata göre hareket ettiğimiz kitaplar. Bu kitapta fiziksel olarak sürekli gezmiyoruz belki kitabın içinde, ama beynimiz devamlı bir hareket içinde oluyor. Paul Auster (geç kaldığım) bu ilk kitabında gerçekten mükemmel bir labirent kurgusuyla başbaşa bırakmış okuyucuyu. Tek söyleyebileceğim kitabı okumanız ve daha sonra internette araştırmanız. Memento'yu ilk seyrettiğimde yaşamıştım benzer duyguları bir de Foucault Sarkacı'nı okuduğumda. Beyninizi uyaracak bir şeylerden hoşlanıyorsanız okuyun bence. Post modern kitapları sevmeseniz de:)
New York Üçlemesi
New York ÜçlemesiPaul Auster · Can Yayınları · 20161,130 okunma
··
647 görüntüleme
Necip G. okurunun profil resmi
Erhan hocam tamam teslim oluyorum bu sefer:) Kitabı öyle bir anlatmışsınız ki, okumaya mecbur kaldık desem abartmış olmam:) Ayrıca inceleme içinde geçen anahtar kelimeler ( film noir, rezervuar köpekleri, memento vs.) kitaba daha bir yaklaştırdı beni. Audio book deneyiminden biraz daha bahsederseniz çok sevinirim. Hep merak ettiğim bir konudur. Bir nevi radyo tiyatrosu etkisi yaratıyor sanırım:) Ancak uyku öncesi dinlemek masal etkisi yapıp ters tepebilir de:) Genel anlamda anlattığınız gibi güçlü bir kurguya ve geçişkenliğe sahip olması, kitabın postmodern tarafını dengeleyecektir diye düşünüyorum. Yani nereye gittiği belli olmayan binlerce cümlenin sıralandığı bir metin canlanmadı kafamda:) Erhan hocam gerçekten büyük emek harcamışsınız ama değmiş bence:) Bir solukta okudum incelemenizi. Mart ayının etkinlik trafiğini atlattıktan sonra Mayıs-Haziran gibi daha durgun bir ortam için listeme alıyorum. Hem öncesinde hem sonrasında incelemenizi tekrar okuyacağım. Ellerinize sağlık... Sevgilerimle...
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler Necip Hocam, karmaşık cümleler topluluğu değil emin olabilirsiniz. Karmaşık olan bir çok şey var ama cümleler değil:) Audio book olarak yatarken değil de yürüyüşlerde diledim çoğunlukla (Yatarken uyutuyor evet) Seslenen kitap genelde dublaj sanatçılarına bazen de yazarların kendilerine seslendiriyor kitapları ve güzel şeyler çıkıyor gerçekten. Kitabın basılı fiyatının az üzerinde oluyor çoğunlukla ama ara sıra yüzde 30 civarı indirim yapınca dengeleniyor fiyatlar. Sitede bazı kitapların ilk 30'ar dakikası tanıtım maksadıyla ücretsiz olarak mevcut, deneyebilirsiniz. Yürüyüş esnasında güzel oluyor, burada olmasa da İstanbul'da trafikte de dinlenebilir belki. Kitaba gelirsek; evet, beğendiğim kitaplarda bir parça abarttığım oluyor ama Paul Auster gerçekten insanı kışkırtan birisi kitaplarını okutmak için. Kitabın içinde oldukça çok şey var, "Çocukluk"tan daha çok zevk alacağınıza eminim. İyi geceler.
3 sonraki yanıtı göster
Mysteron okurunun profil resmi
Yanılsamalar kitabındaki ana kahraman Hector Mann'ın aranışının sürükleyici kurgusu, sanki Kilitli Oda'daki Fanshawe'in kurgusunun temeli; sonuçtan ziyade okuru hikayenin gelişme bölümünde tutması (belki de Paul Auster anlatımının en göze çarpan özelliklerinden birisi) benzerliği dikkatime çekti.İncelemenizi kitabı okumadan önce de okuduktan sonra da beğendim, elinize sağlık.
Erhan okurunun profil resmi
Yanılsamalar kitabına başlamadım daha, ama yazarın kitaplarının içiçe geçtiğini ben de fark ettim :) Çok teşekkürler yorumunuz için.
1 sonraki yanıtı göster
Serkan Öztürk okurunun profil resmi
Elinize sağlık, çok güzel bir inceleme olmuş. Yanılsamalar Kitabı ve Yalnızlığın Keşfi'ni de öneririm naçizane.
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler, şu etkinlikler bitsin, sırayla devam edeceğim
NigRa okurunun profil resmi
Çok doyurucu bir inceleme olmuş, bir arkadaşım önermişti bunu listeme almıştım ama yazara çok uzak olduğum için okumaya üşeniyorum. :) Yine merak ettim, içeriğini de bu kadar bilmiyordum ama muhtemelen erteleyeceğim yine.
Erhan okurunun profil resmi
Teşekkürler, fırsatınız olduğunda okursanız beğenirsiniz umarım, belki daha çok bilinen "Yanılsamalar Kitabı"nı okumak gerekir önce, bilmiyorum. Ben özellikle sırayla başladım, yazarın kitapları arasında birbirlerine göndermeler olduğunu duyduğum için.
5 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Büşra Nur okurunun profil resmi
Bu güzel incelemeye yaslanarak en kısa zamanda ben de New York'u üçleyeyim madem. ") Kaleminize sağlık.. ^^
Erhan okurunun profil resmi
Bitirelim de bir Anna Karenina'yı, dövecekler yoksa:)
2 sonraki yanıtı göster
Kasım okurunun profil resmi
Büyük bir emek vermişsiniz. Detaylı ve dolu dolu bir inceleme olmuş, hocam. İncelemeden sonra büyük bir merak duydum, listeye aldım. Ellerinize, emeğinize sağlık.
Erhan okurunun profil resmi
Çok sağolun, sevindim, gerçekten değecek bir seri
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.