TAHSİN YÜCELPeygamberin Son Beş Günü
Biri uzlaşmaz bir marksçı ozan Rahmi Sönmez,diğeri yola marksçı başlayıp büyük bir kapitalist olan Fehmi Gülmez’in yaşam öykülerini anlatıyor kitap.
Aynı mahallede yan yana iki evde büyüyüp,aynı üniversitenin iktisat fakültesini okuyan,birbirlerini tamamlayan iki arkadaştılar.İktisat fakültesinde Karl Marx’la ve Feride’yle tanışmaları dönüm noktası oldu.
Çiçek pasajında devrimci arkadaşlarıyla her akşam şiirli,felsefeli söyleşilerin arkasından Rahmi Sönmez’in şiir okuması ona Peygamber ünvanını getirdi.Peygamber,dosdoğru yürüdü,Nazımın şiirleriyle,yürüdü,zamanla kendi devrimini yarattı,soyutlandı.Fehmi Gülmezse,bir zaman daha peygamberle yol aldı ve sonradan büyük bir kapitalist oldu.
Tahsin Yücel,bir kısım solcuların nasıl değişip,patron koltuğuna oturduklarını,sermayenin uşaklığının cazibesini,kapitalizmin çarkları içinde nasıl düzene ayak uydurdukları,bir kısım solcularında etrafındaki değişikliklere nasıl kayıtsız kaldığını,yeniliklere ayak uyduramadıklarını ve yaşadıkları ortama yabancılaştıklarını,ironik bir dille anlatmış.
Kitabın özellikle ikinci bölüm,(iki bölümden oluşuyor,birinci bölümde Peygamberin kısa yaşam öyküsü,ikinci bölüm ise Peygamberin son beş günü)torun Nazım’la düşsel karşılaşması,aynı döngüde defalarca döndüğü fakat dümdüz yol aldığını sandığı kısımlardaki sohbeti muhteşemdi.Dede torunun konuşmalarından alıntılar paylaşmak istiyorum.Devrimcilik biraz da DEĞERBİLİRLİK demektir.s/316
Kitaplardan,dergilerden,söylevlerden,üniversitelerden bildiğimiz bütün o devrimciler neredeler?
“Kestirmeden söyleyim sana ;o Yaman devrimciler,o mangaldaki kül bırakmayan kuramcılar en güzel arabalara binip gittiler,” dedi.
“Çokları yeni efendilere bağlandı,bağlanmayanlarda öldü ya da içerde,” dedi.
“Peki,proleterler?diye kekeledi Peygamber.”Türk proletaryasının o yiğit insanları?Onlar ne oldu?...
“O yiğit insanlar Almanya’da,Hollanda’da,Belçika’da,Fransa’da sokakları süpürüyorlar,o güzel arabalara binip buraya geldikleri zaman da patron ayaklarına yatıyorlar,”
Anlıyorum şu lümpenleri söylüyorsun.Peki burada kalanlar,yani gerçek Türk proleterleri?”
“Ha onlar mı?Onlar da, kendilerine proleter demeye kalkarsan,”Sen soylu Türk işçisine nasıl proleter dersin?” Diye üstüne yürürler,belki de mahkemelerde süründürürler seni.”
“
AMA MARKSÇI TERMİNOLOJİYİ BİLMEMELERİ DEVRİMCİ OLMALARINI ÖNLEMEZ HERHALDE.”
Onlar yalnız ellerine geçecek paraya bakarlar,Nazım Baba.s/317.318
Akın var
Güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeğiz
Güneş’in zaptı yakın!
Kitapta bolca Nazım Hikmet şiirleri var ki bu ayrıca bir lezzetti.
Bu lezzeti bozansa kitabı okuduğumda tanıdık solculara rast gelmem oldu,bu tanımlara Ne güzel uyuyorlardı,duygular ,duygular...