Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

118 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Klasik fobi diye bir şey var mı bilmiyorum ama eğer varsa bir zamanlar ondan mustarip olduğumu biliyorum. İlkokulda öğretmenlerimizin yarı zorla okuttuğu sadeleştirilmiş bazı klasikler yüzünden uzun süre severek kitap okuyamamıştım. Sonradan fantastik, bilim kurgu, modern edebiyat falan derken yavaş yavaş gözümde en çok büyüttüğüm kitaplara gelmişti sıra: Klasikler. Geçen iki sene boyunca klasiklerin ‘öcü’ olmadığını onlarında normal kitaplar gibi okunabileceğini anladım. Hatta bittiğinde bıraktığı tat diğerlerine nazaran daha başkaydı. Fakat yine de hala önümde artık korkmasam da çekimser yaklaştığım bir tür vardı: Rus Klasikleri ve özellikle Dostoyevski. Bu etkinlik sayesinde ve Beyaz Geceler kitabıyla o adımı da attığım için açıkçası çok mutluyum. Bu uzun girişten sonra nihayet kitapla ilgili düşüncelerime geçmek istiyorum. ( spoiler içerebilir) Öncelikle kitabı okurken dikkatimi en çok çeken şeylerden biri Dostoyevski’nin Petersburg’dan bahsettiği yerler oldu. Petersburg’u bir kadına, hastalıklı ve cılız görüntüsüne rağmen gizli bir güzelliği içinde saklayan bir kadına benzetiyordu Dostoyevski ve devam ediyordu: “Bu bir anda gelip geçen güzelliğin neden böyle kısa ömürlü olduğunu ve artık bir daha geriye dönmeyeceğini içiniz burkularak düşünür, sevmeye bile vakit bulamadığınız bu aldatıcı, bu işe yaramaz güzelliğe ta derinden kırılırsınız…” Dostoyevski’nin Petersburg’la kurduğu bu derin ve duygusal bağ, kitap boyunca kadın karakterle şehir arasında bağlantı kurmama neden oldu. Ve kitabın o son sahnesi... ‘Bir anda gelip geçen’, ‘kısa ömürlü’, ‘sevmeye bile vakit bulunamayan’, ’aldatıcı’ bir güzelliğe ‘ta derinden’ kırılmadık mı biz de? Nastenka, Petersburg’un Dostoyevski’nin kaleminden bir yansıması mıydı yoksa? Benim için öyleydi galiba… Beni etkileyen diğer bir noktaysa hayallerdi. Ana karakterin hayallere bakış açısı ve hayallerinin geçirdiği değişim… “Ufacık odasında sessizlik hüküm sürmektedir; yalnızlık, uyuşukluk hayal gücünü coşturdukça coşturur.”…”Hayaller ona mutluluk yollarını açar.” Hikayenin başında kendini hayalleriyle mutlu eden bir adam vardı. Yalnız, bezgin ve mutsuz hayata rağmen mutlu hayalleriyle kendini “çeşnisi değişik, aldatıcı, tatlı bir zehir”le zehirleyen bir adam vardı başlarda Nastenka’nın yanında. ‘Hayallerinin aldatıcı bir hülya’ olduğunu kabul etmek istemeyen, hayallerini gerçek kabul eden bir adam vardı… Ve sonra üç gecede Nastenka’yla mutluluğu tattı adam, belki de hayatında ilk defa Fakat “normal yaşamda bu denli mutlu olduktan sonra hayallerde avunmak neye yarar ki?” Adam yaşamda mutlu oldu, ve hayattan soyutlanmış hayaller o ufacık odada kaldı… Ancak… Sonra Nastenka gitti. Artık adam yalnızlıkta soyutlanmış mutlu hayaller kuramıyordu kafasında. Artık adam “hüzünlü, iç karartıcı geleceğin(m)i bir süre hayalin(m)de canlandırarak, on beş yıl sonraki durumu gene yalnız, gene aynı odada, yılar geçtiği halde akıllanmayan Matriyona ile birlikte daha da yaşlanmış olarak” görmeye başlamıştı. Hayalleri mutsuzlaşmış, hayalleri hayata; hayalleri yaşama karışmıştı artık… Yazdıkça aklıma daha bir sürü şey geliyor. Bir sürü benzetme ve olay birbirini tamamlıyor. Sanırım incecik bir kitapta bu kadar farklı bakış açılarıyla, bu kadar farklı hisler ve düşünceler aktarması Dostoyevski’yi Dostoyevski yapıyor… Benim ilk Dostoyevski serüvenimdi (ne kadar geç kalsam da) ve çok keyifliydi. Bu sitede okuduğum ilk etkinlik kitabı olması itibarıyla da ayrı bir anlamı oldu benim için. Ve son olarak benim gibi ‘klasik fobi’si olan var mı bilmiyorum ama varsa da korkacak bir şey yokmuş arkadaşlar, güzel bir çeviri ve sakin bir kafayla çok da güzel okunuyormuş :)))
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202074,7bin okunma
··
87 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Klasik fobisi galiba zamanında Sabah gazetesinin Türk topumuna hediyesi. O aptal çeviriler yüzünden nefret etti çoğunluk klasiklerden. Benim olayım farklıydı gerçi. Savaş ve Barışa daha önce başlamış ama o isim kalabalığında boğumuştum. Hala sevmem klasikleri, okuyacak milyonlarca farklı kitap varken sırf bir şeyi ilk önce Balzac yaptı diye istemem onu okumayı. Ya da okuyup beğenmediğim betimleme dolu bir yazar için zorlamam kendimi bir daha. Ama Dostoyevski farklı kesinlikle. Yeraltından Notlar'da anlıyor insan adamın zekasını ve bu adam ne yazarsa yazsın okurum diyor. Neyse, bu kısa kitabı oldukça detaylı ve güzel incelemişsiniz. Elinize sağlık, darısı Karamazov Kardeşlerin başına:)
İclâl okurunun profil resmi
Sanırım ikinci sınıfta falandım. Hangi yayındı şuan tam hatırlamıyorum ama koca bir klasik setim vardı. Böyle hevesle açıp açıp okuyamazdım sizin de dediğiniz gibi çeviriler yüzünden sanırım. Sonradan hepsini bir güzel atmıştım. İyiki de atmışım valla:)) Bunun yanında bence de bir klasik sırf 'ben bunu okudum' demek için okunulmamalı. Belki toplumsal bir baskıdır bu bilemiyorum. Kitap bir arayış bence ve herkesin yolu farklı. Bazı kitaplarda da gitmememiz gereken yolu tecrübe ediyoruz galiba. Ama Dostoyevski benim için doğru bir yolun başlangıcı oldu. Karamazov'a ne zaman varırım bilemiyorum ama önce biraz ısınmam lazım sanırım :)))) Yorumunuz için çok teşekkür ederim :))
4 sonraki yanıtı göster
Quidam okurunun profil resmi
Anlaşıldı. Bu kitabı kesin okuyacağım. Az önce okuduğum inceleme gerçekten kitapla mı alâkalıydı, yoksa benim hayatımın özeti miydi acaba? Bundan hiçbir zaman emin olamayacağım. Gece gece ürkütücü buldum. Yazdığınız her satırda düşünmeye başladım. Ve bazı durumlarda da anılarım yükseldi. Öldükten sonraki kaç saniyeydi hatırlayamadım, o sürede hayatımız gözlerimizin önünden film şeridi gibi akıyormuş ya, bu incelemede kitap için ona benzer bir etki yarattı. Kendi adıma hem inceleme hem de katılımınız için çok teşekkür ederim, hanımefendi. Emeğinize sağlık.
İclâl okurunun profil resmi
İncelemenin yaşamınızda bir yerlere dokunmuș olması ve kitapla ilgili düşüncelerinizi etkilemesi benim için gerçekten çok değerli. İnceleme dediğimiz şeyi bunun için paylașmıyor muyuz zaten? Bu güzel yorum için ben teşekkür ederim efendim.
twoçe okurunun profil resmi
benim de vardı kücükken klasik fobim. özellikle hocaların ödev olarak verdikleri kitapların klasik olmasından kaynaklı. çok önceden kırdım bu ön yargımı neyse ki. yalnız değilsiniz:)))) güzel bir inceleme olmus.
İclâl okurunun profil resmi
Yorumunuz için çok teşekkür ederim :)) Yalnız olmadığımı bilmek kendi adıma beni rahatlatsa da, toplum adına üzücü bir olay... Hepimizin bu fobiden kurtulabilmesi dileğiyle...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.