"Gitmediğimiz şey sizin dünyanızdan değil diye gitmediyseniz, ona gitmekten bahsedemezsiniz ki."
.
.
Bazı kitaplar derin derin sızlatır ya yüreğinizi hani, kitap bittiğinde balyozla kafanıza değil bizzat göğüs kafesinize vururlar ve kırılan göğüs kafesinizin kemikleri yüreğinize batar, derin derin kanar yüreğinizin ana damarları çünkü kırık bir kemik bir bıçaktan daha keskindir, işte öyle bir şey her hikayenin sonunda yüreğinizde ya da vicdanınızda olan sızlama...
Okuduğunuz her hikayeyi hissetmeniz gerekiyor, öyküleri okurken "hayatın doğru yerine dokunmanız" gerekiyor ki anlayabilesiniz yaşamı, küçük bir çocuğun çığlığını, kavruk bir bedenin yangınını, ayrışmaları, birleşmeleri, asıl görülmesi gerekenleri, bakmakla görelim arasındaki farkları.... Yazarın üslubu gerçekten farklı, hikayeleri anlayabilmek ya da hissedebilmek için kendinizi gerçek anlamda öykülere vermelisiniz, emek gerekiyor okurken.