Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Ahmet Ümit'in şimdiye kadar okuduğum en sıradışı kitaplarından biri olan Beyoğlu Rapsodisi, bize cinayet romanı denen kavramı yeniden sorgulatır nitelikte. Cinayet romanı dediğimizde belli kalıplar ve dinamikler vardır, ancak bu kitap bizlere çok daha farklı yazılabileceğini düşündürtüyor. Tabi bunları okuyup bitirdikten sonra anlıyorsunuz fakat ilk sayfaları geçip ortalara doğru ilerlerken bir değişiklik olduğu hissediliyor. Dili oldukça sade ve akıcı, tasvirler iyi yapılmış ve İstanbul'a yabancı değilseniz demek isteneni anlamak kolaylaşıyor. Sürükleyeci bir anlatım var ancak merak uyandırma konusunda biraz durağan diyebilirim, bu hikaye gidişatından kaynaklı bir durum. İstanbul ve Beyoğlu'na aşık olan Ahmet Ümit bu eserinde hayranlığını fazlasıyla bağıra çağıra dünyaya ilan ediyor, hem de çok ünlü başka kentlerle kıyaslayarak. Yazar bir tur acentasında çalışsaymış yıllardır iddia edilen ve bir türlü gerçekleşmeyen "turizm patlayacak" söylentisi gerçek olurmuş belki, bilemiyorum. Hikayeye geçiş yaptığımızda; Selim, Kenan ve Nihat adında çocukluktan beri süregelen üç samimi arkadaşın başlarından geçen olayları okuyoruz. Selim hikayeyi anlatan en normal karakter olmakla birlikte down sendromlu bir çocuğa sahiptir. Nihat en garibanlarıdır ve genelde Selim ve Kenan'ın maddi yardımlarıyla ayakta duran bir beleşçidir. Kenan ise ağzında gümüş kaşıkla doğmuş maceraperestin tekidir zaten bütün hengamenin sebebi bu arkadaştır. Hikayede bir cinayet var fakat bu üç karakterden hiçbiri içinde değildir, sadece Kenan'ın çektiği bir fotoğraftan etkilenip cinayeti aydınlatma hevesi yüzünden hayatlarında değişiklikler meydana geliyor. Bir de Katya var Kenan'ın sevgilisi, kendisi Rus fakat çok uzun yıllardır İstanbul'da kalmadığı halde Türkçeyi adeta Trt spikerleri kadar düzgün ve hatasız konuşuyor. Bunu bir gözlemleme eksikliği olarak düşünüyorum, mesela 10 senedir Türkiye'de yaşayan bir Japon tanıdığım bile bazen kelime sorardı bana iyi öğrendiği halde. Yazar yabancıları çok iyi analiz edememiş bana göre, bu kitapta onu gördüm. Cinayet dışında Beyoğlu hakkında bayağı bir bilgi olduğunu söyleyebilirim, sokak sokak anlatılıyor resmen. Ahmet Ümit özellikle sonlarda şaşırtmayı seven bir yazar olduğundan bir anda simyacılık giriyor işin içine. Hatta sonraları satanistler ve black metal konularına girse de, toplumun metal müzik dinleyenlerin şeytana tapıp kedi kesmesi ve uyuşturucu kullanması hakkındaki önyargılarına cevap veriyor. Aslında kitabın kırılma anları üçte ikilik bölümden sonra başlıyor, ondan önceki sayfalar karakterlerin genel yaşamları ve günlerini nasıl geçirdikleri üzerine inceleme gibi. Çok fazla hikayesine girmek istemiyorum çünkü okumak isterseniz tadı kaçar. Sonunun şaşırtıcı olduğunu söyleyebilirim, bir de günümüze yakın bir zamanda geçen bu hikayede hala mektupla haberleşenleri görmek ilginç geldi. Ahmet Ümit çok fazla argo ve küfür kullanmaz aslında ancak Beyoğlu Rapsodisi bir yeraltı edebiyatını andırır nitelikte. Kenan ve Nihat'a gıcık oldum ancak okuması güzeldi yine de. Farklı bir polisiye ve değişik bir cinayet kitabı okumak isteyenlere tavsiye edebilirim.
Beyoğlu Rapsodisi
Beyoğlu RapsodisiAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201627,1bin okunma
·
145 görüntüleme
Ahmet Özmen okurunun profil resmi
Katya karakteri o kadar başarısız ki. Siz de yazmışsınız. Ahmet Ümit her ne kadar Dostoyevski hayranı olsa da Rus kültürünü tanımıyor. Net...
Yusuf Çorakcı okurunun profil resmi
Adam kendi insanını iyi tanıyor da yabancı analizi oldukça kötü. Aynı olay Bab-ı Esrar'da da vardı, elin siyahi İngilizi sadece Türkçede olan deyimleri kullanıyordu.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.