Hiçbir inceleme bu kitabı okurken insana yaşattığı acıyı anlatamaz.
"Anneme ve babaları siyasal, faili meçhul cinayetlere kurban giden bütün çocuklara" diye başlıyor ve bir mezar yerinin bile çok görüldüğü Sabahattin Ali'nin meskeninin dağlar olduğu ile bitiyor.
Bolca fotoğrafın bulunduğu, Sabahattin Ali'nin kızı Filiz'in gözünden hatırladıklarıyla oluşturulan bir yaşam öyküsü. Filiz bunalıma girmiş, psikolojisi bozulmuş. Çocuk aklıyla. "Acaba ben kötü çocuk olduğum için mi babamı öldürdüler?" diyor. Bu satırları okurken insan büyük bir acı hissediyor.
Bir babanın öldürülüşünün, bir çocuğun hayatında açtığı derin yaralar ve kendini suçlaması. Babamın öldürülüşüne dair öne sürülen şeyler bir sebep olmaz diyor. Gerçekten bunlar birer sebep olmamalı. Bkz:
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler
Teselli etsin diye bir mezar taşı yaptırmış mezarsız babasına
"Başım dağ, saçlarım kardır
Benim meskenim dağlardır"
Mesken tuttuğun dağlarda huzurla uyu Sabahattin Ali..
Yani ne diyeceğimi bilemiyorum. Sabahattin Ai'nin öldürülmesine, vakitsiz aramızdan koparılışına ilişkin bir yazı da yazmıştım #41472765 ama şimdi nefretim bir kat daha arttı. Mevzu bahis çocuklar olunca çok hisleniyorum. Gerçi o çocuk şimdi çok büyüdü ama olsun Filiz Ali'de bir zamanlar çocuktu. Ve hiçbir çocuk sebepsiz yere mutsuz olmayı hak etmiyor. Maalesef tarihimizde şüpheli ve aydınlatılmaya muhtaç çok fazla "aydın" ölümü var. Dilerim önümüzde ki yıllar artık böylesi haberleri duymayacağımız yıllar olur. Eline sağlık