Hadi inceleme yazalım diyip, inceleme yazılıyormuş mu, bir bakalım.. Öncelikle 2 dakikalık bir muhabbetin arkasından böyle bir şey istedim, muhabbetin de
Selahattin Yusuf ile olması etkili olsa gerek. İmzayı kaçıran ben Yusuf'u ayaküstü ama bir o kadar da rahat zamanında yakalayınca tek kitap imzalatmakla kalmadım tabii. Edebiyat, sosyoloji, işler güçler derken konu İbrahim Paşalı'ya oradan da Hüsamettin Arslan hocama geldi.. Nasıl gelmesin ki; ben ki her okuduğum cümlede Hüsamettin hocamı anıp anıp durdum bu kitapta. İkisi de çok değerli insanlar, ikisi de Yusuf'un dediği gibi aynı kalitede ve aynı kafada insanlar.
O zaman gelin gelelim kitabımıza; İstanbul'umuza.. Kriterlerini atalım şimdilik, öncelikle İstanbul'u anlamamız gerek. Önce İstanbul'u sevmek ve onun çok değerli olduğunu kabul etmemiz gerek. Yoksa bu kitabı okumanın bir anlamı yok. Peki İstanbul nedir: Türkiye'dir, Osmanlı'dır, Şam'dır, Bosna'dır, Kudüs'tür. Siz İstanbul'u anlamazsanız ne İsrail mevzusunu çözersiniz ne de Bosna Savaşı'na bakabilirsiniz.. Zannediyor musunuz ki Suriye Savaşı anacak Suriye'ye bakıp anlaşılacak.. O kadar yıl bir imparatorluğun başkentliğini yapmış bu şehir şimdilerde Washington'la, Paris'le yarıştırılmaya çalışılıyor, onu da geçtim onlara yetiştirilmeye çalışıyor, oysa İstanbul'un değeri bir tanesiyle bile ölçüşebilir mi.. Sadece Boğaz'ı bile sadece Süleymaniye Camii'si bile başka şehirlerden farkını ortaya koyarken bırakın bir şehirle bir ülkeyle hele makineleşmekten ciğerleri solumuş, tembellikte zirve yapmış bir Batı ülkesiyle kıyaslanamaz bile. Fakat bunu bilemiyoruz işte sürekli kıyaslayıp duruyoruz, her koşulda bir Batı medeniyetini yüksek tutmaya alışmışız. Arabî'yi, Gazali'yi, İbn Haldun'u okumadan Marx'a hayran kalıp, Heidegger'e tutuluyoruz. Biz ne Türkiye'nin farkındayız ne İslam Kültürü'nün ne de İstanbul'un... Oysa bilsek bu güzelim odak noktalarını kritik nokta almayı oysa anlayacağız bütünü. İyi bir şeyi kritik alan, diğer iyi şeyleri bulmaz mı hiç.. Bulur da tanır da.
Mehmet Akif hep diyormuş ya: "Yusuf'u arayın" diye. Yusuf'u, hakikati, aradığınızı, bulmak istediğinizi aramaktan çekinmeyin. Eğer inanıyorsanız galip gelecek sizsiniz.