Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

463 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Amerika'da umduğunu bulamayan Mc Court ailesinin kendi ülkeleri olan İrlanda'ya dönüşünü ve burada yoksullukla kıran kırana verdikleri mücadeleyi bütün gerçekçiliğiyle anlatan biyografik bir roman. Biraz Christy Brown'ın Sol Ayağım kitabı tadında bir eser. Eminim Sol Ayağım'ı okuyan ve seven okurlar bu kitabı da sevecektir. Biyografik bir roman dediğimize göre, kitabın yazarının aynı zamanda kitabın kahramanı olduğunu söylemeye gerek yok. Aslında kitabın iki ana kahramanı olduğunu söylersek de bence yanlış bir değerlendirme yapmış olmayız. Olaylara bakış açısı ile herkesi kendine hayran bırakan müthiş çocuk Frank ile kardeşi Malachy kitabın en önemli iki karakteri. Bu karakterlerin dışında, aslında iyi niyetli bir izlenim vermesine rağmen alkol bağımlılığından kurtulamayan, bütün kazandığı parayı içkiye yatıran, hatta eşinin doğum parasını bile alıp bara giden ve ailesini ihmal eden milliyetçi bir baba ile neredeyse senede bir defa doğuran ve çocukları için dilenmekten çekinmeyen hastalıklı ve fedakar bir anne, yani Angela... Gerçekten de kitabın başından sonuna bir yoksulluk ve acı söz konusu. Bunu buram buram hissediyorsunuz. Sürekli ölen çocuklar, hastalıklar, parasızlıklar ve hor görülmeler var. Böyle olunca kitabın birçok yerinde sinirlendim, kendi kendime isyan ettim. Neden dedim. Neden bu çocuklar bu kadar kötü bir çocukluk dönemi geçirmek zorunda kaldılar dedim. Ben olsaydım bu kadarına dayanabilir miydim diye sordum kendime. Sonra oturdum ve sorularıma cevaplar bulmaya çalıştım. Öncelikle biz insanların şunu iyi bilmesi gerekiyor bence, dünyaya bir çocuk getirmek önemli bir sorumluluğun da otomatik olarak altına girmek demektir. Şayet bu sorumluluğu alamayacağımızı düşünüyorsak, asla bir çocuğu dünyaya getirip hayatı ona zindan etmemeliyiz. Benim için asıl meseleye gelirsem, itiraf etmeliyim ki bu kitabın 15. sayfasında bir cümlede takılı kaldım. Bu cümle bana göre kitabın anahtar cümlesi. Zira bu anahtarla girdiğim odada sorularıma yavaş yavaş cevaplar buldum. Cümleyi size açıklamadan önce kitapla ilgili biraz bilgi vermem gerekiyor... Frank'in çok fakir olan babası Malachy ile annesi Angela evlilik dışı birliktelik yaşıyorlar ve bu birliktelik neticesinde Angela hamile kalıyor. Angela'nın hamile kaldığını öğrenen kardeşleri ise Malachy üzerinde büyük bir baskı kuruyorlar ve Angela ile Malachy neticede evleniyor. Bu evlilik kararından sonra ise asıl sefalet ve zorluklar McCourt ailesi için başlamış oluyor. İşte kitabın 15. sayfasında bir kadın Angela'ya geliyor ve "Ah Angela! Onunla hiç evlenmemeliydin. Çocuğu biri evlat edinirdi, sen de özgür bir kadın olarak hayatına devam ederdin." diyor... Yani bu kitap, bir kadın veya bir erkeğin zorla evliliğe sürüklenişinin nasıl büyük felaketlere ve acılara yol açabileceğini açıkça gözler önüne seren bir kitap. Frank'in ve tüm kardeşlerinin yaşadığı zorlukların ve hayat mücadelesinin sebebi bence yukarıda yazdığım cümlenin içerisinde gizli. Hatta Frank McCourt öylesine büyük zorluklar içerisinde büyümüş ki, "Geriye bakıp çocukluğumu anımsadığımda, nasıl hayatta kalabildiğime hâlâ şaşarım." diyor. Anlayacağınız, kitap tam bir trajediyi anlatıyor. Ancak bu trajedi anlatılırken sizi yer yer gülümsetmeyi ihmal etmiyor yazar. Hiçbir şekilde kendi hayatıyla ilgili ajitasyona da başvurmuyor. Bu haliyle, yaşanan olayların yanı başımızda yaşanıyor hissini uyandırıyor ve oldukça gerçekçi bir şekilde anlatılanları hissediyorsunuz. Sonuç olarak, manevi olarak güçsüz olduğunuzu bir dönemde okumamanızı; ama bir gün mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Angela'nın Külleri
Angela'nın KülleriFrank Mccourt · Epsilon Yayınları · 20083,954 okunma
··
315 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Anladığım kadarıyla yazar "hayatımı yazsam roman olur" tandanslı birisi- sitedeki diğer kitaplarına baktım, onlar da otobiyografik. İncelemenden anladığım kadarıyla klasik bir kötü baba-mağdur anne- zavallı çocuk hikayesi, ama amerikan- irlanda işi biraz. Biraz garip olacak ama bazı insanlar bazı kitapları okumamalı diye düşünüyorum, o kitapların verceği şeyler sınırlı gibi geliyor, daha fazla heyecanlandıracak şeyler gerek zeki insanlara. Ya da benim görüşüm sadece, bu arada bu yorum yazma yerleri de daralmış galiba:)) Eline sağlık çok, Necip nasıl Thomas Bernhard okumaması gerektiğini anladıysa , ben de aynı havayı aldım bu incelemeden.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Angela'nın Külleri tutunca diğer kitapları da yazıyor zaten. Ama asıl kitap bu :) Thomas Bernhard seviyesine çıktıktan sonra bu türden bir kitaba dönüş yapmak biraz zor oldu benim için de zaten. Bir süre bu türden okumayacağım zaten, merak etme :)
Necip G. okurunun profil resmi
Eline sağlık öncelikle... Geçen konuşmuştuk biraz kitap hakkında. 15-20 yıl önce okuduğum kitapların %80’ini hatırlamam. Ancak bu kitap cam gibi aklımda. Çok huzursuz edici bir kitap çünkü. Bir savaş kadar rahatsız eden bir konu bu zoraki evlilikler ve sonrasındaki yıkım. Fakirlik bir insanlık suçu ancak bu aile farklı. Zaten o kitaptan sonra bir daha böyle yüksek doz dram kitaplara hiç bulaşmadım. Eminim sen de bir süre kaçarsın:) Kitabın ders alınacak sosyal taraflarını çok güzel öne çıkartmışsın. Zaten bunları bir kenara alınca gerisi sinir stress:)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Aynen Necip abi, tıpkı konuştuğumuz gibi. Yüksek doz dram içeriyor ve bir süre böyle bir kitaba yaklaşmam sanırım ben de :) Zaten kitap eşimin kitabıydı. Evdeki kitapların okunmadan kitaplıkta durması beni rahatsız ettiği için okuma kararı vermiştim. Pişman olmadım; ama Erhan abinin dediği gibi tarz olarak biraz benim tarzımın dışında... Teşekkür ederim :)
Rahime okurunun profil resmi
Çocukların çektiği acılarla dram yönü ön plan da olan kitaplardan nefret etmişimdir. Boyalı Kuş'tan da bu yüzden nefret ettim. Bu bana biraz kolaycılık gibi geliyor. Nasıl ki komedi filmlerin de izleyiciyi kolay yoldan güldürmek için küfürlü ve bel altı espriler yapılması mizah değil, kolaycılıksa, dram ağırlıklı kitaplarda da çocukların kullanılması bana göre kolaycılık. Çocuklar insanların hassas noktalarıdır, etkilenmemek mümkün değil ve bazı yazarların bilerek çocukları kullandıklarını düşünüyorum. Buna bir de yoksulluk, hastalıkta eklenince ortaya ağır dram çıkıyor. Ben de dram severim ama insanların gözüne sokulan kolay detaylı dramları değil bam teline dokunacak detaylı dram etkiler beni. Mesela Gogol'ün Palto hikayesinde Akakiy Akakiyeviç arkadaşlarına söyle diyor, “Bırakın beni, neden bana böyle eziyet ediyorsunuz?” Bu, bir insanın trajedisini anlatacak en iyi soru cümlesi bence. Ya da şöyle düşünelim, tek amacı yeni bir paltoya sahip olmak olan bir adam üzerinden nasıl da ağır bir dram çıkıyor ortaya. Hâlbuki tek önemli detay palto. Kısacası bir yazara, hastalık ver, çocuk ver, yoksulluk ver, acı ver elbette çok kolay bir dram çıkar ortaya. Ama sadece palto ver ve dram yaz de işte o zaman ak koyun kara koyun belli olur. Bu arada ben niye kitabı okumadan bu kadar salladım bu kitaba anlamadım. :) Gogol ile kıyaslamakta nereden geldiyse aklıma. :) İnceleme gayet güzel olmuş Semih Bey. Elinize sağlık. :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Rahime Hanım, yazarımız kendi çocukluk dönemini anlattığı için mecburen o öğelere yer vermiş. Olayları daha fazla dramatikleştirmek için özellikle seçmemiş. Söylediklerinize katılıyorum, elbette bu tür konular yazarlar için kolaycılık olarak nitelenebilir. En basitinden biz bile bir hikaye yazarken bu konular üzerinden yazıyoruz kolay olduğu için. Ama bunların Angela’nın Külleri için geçerli olmadığını düşünüyorum. Çünkü kendi çocukluk dönemini anlatıyor ve ajitasyon yapmıyor gerçekten... Çok teşekkür ederim değerli düşünceleriniz için :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.