Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

358 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Devasa bir kader küreği olarak coğrafya
YouTube kitap kanalımda Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık kitabını önerdim: ytbe.one/tPAQoHh_su4 "İnsan, insan sevmedikçe İster yatakta, ister kolda kelepçe." Büyük Ev Ablukada "Alnın açık bir şekilde vatani görevini yerine getirmen dileğiyle..." notu düşülmüş bir ilk sayfa. Kitaba gözlerimi ilk olarak böyle açtım. "Bu şehirde çelikten bir disiplinle eğitim gördü, kendini tanıdı, ruhunu o çelik disiplinin zincirlerine vurdu." 10. sayfa "Disiplinin olmadığı yerde kan ve gözyaşı vardır." tabelasının neredeyse her yerde karşınıza çıktığı askeriyede, askerlik ile ilgili bütün mekanlarda, savaş alanlarında disiplinin olmasıyla kan ve gözyaşı neden hiçbir zaman bitmezdi peki? Sol apolet, sağ apolet, sol taraftaki melek, sağ taraftaki melek... Savaş suçları, günahların rütbesi mi yoktu bir tek acaba? Acının, kanın, gözyaşının çevirmenliği nasıl kelimelere dökülebilirdi? Stranların, mıtırbların, dengbejlerin dilinden düşürmedikleri o şarkıların tınısında geçen kelimeleri gerçekten nasıl anlayabilirdik? BÜTÜN BUNLAR NEDEN? Birisi zenginlik içinde büyür, aydınlıkta uyuyordur. Diğeri savaşın ortasında büyür, karanlıkta uyanıktır. Savaşın belirsizliği öyle bir belirsizliktir ki, Heisenberg bile kıskanır bir süre sonra. Einstein, Zweig, Szilard savaştan kaçtığı sırada tam tersine savaşın içine sürüklenen onlarca hayatın içinde buluruz kendimizi. Baktığımız, kafamızı çevirdiğimiz yıldızlar ne kadar süre daha gökteki değil omuzlardaki rütbelerin yıldızları olursa bir o kadar umutsuzuz, o kadar uzağız Küçük Prens'in hayallerinden. Kendi ülkemizde birbirimize yabancıyız. Yin ile Yang bile içindeki aydınlık ve karanlığı dostluk ve düzen içinde tutarken nedir bu sürekli karanlıkta kalışımız, karanlığımızla barışamamamız? Eee peki... Alnım bütün bu anlatılanlardan sonra nasıl aydınlık kalmaya devam edebilir ilk sayfaya o notu düşen arkadaşım? O kadar aşılanan korkudan, dökülen kandan ve susmayan silahtan, namus pompalamalarından sonra? Sistem, bize kitaptaki gibi bir av-avcı rolü biçmiş. Besin zinciri hayvanlar için var derler ama bu dünyada esas besin zinciri savaşlardır. Bu askerlik ise olacakların sadece bir fragmanı, küçük bir kesiti. Sınırsız itaat, disiplin, sorgusuz sualsiz uygulanan emirler... Kan ve gözyaşı gerçekten de disiplinin olmadığı yerlerde mi vardır? TOKİ'ler dikilip yerel insanların taziye kültürlerini, türkülerini, ağıtlarını yerle bir eder ve rant mimarilerini översin. Bitmek bilmeyen savaşlardan soyları kırmaya devam edersin. E iyi de, BÜTÜN BUNLAR NEDEN? Topraklarında sudan çok kanın aktığı, kanın koyu renginin giderek karanlıklaştırdığı bu ülkeyi terk edenler aydınlık özlemi içinde yanıp tutuşanlardı. Aslında varlıklarından haberimizin bile olmadığı insanlar, amacı olduğunu sandığımız ama aslında çıkmaz yolda debelendiğini gördüğümüz başıboş savaş hikayelerinden ibaret şu kitaptaki karakterlerin hayatı. Sürekli ölenler yine bizleriz, her gün ölüyoruz, hayatımız, ölümün karanlık-uyanık huzurundan daha beter. Korkuyu diri tutmak, 1984, Cesur Yeni Dünya, Biz, Hayvan Çiftliği, Fahrenheit 451 gibi kitaplarda sürekli bahsedilen motto değil miydi? Nereye ve ne zamana kadar devam edecek bu böyle? Ağıtların, stranların, türkülerin, onların dediğini anlamadan, savaşları anlatan, durmadan üretilen sayısız eserlerini susturabilecek miyiz kitabın baş karakterlerinden Baz'ın dediği gibi? Onları anlamaya çalışıyor muyuz? Ya da onlar bizi anlamaya çalışıyorlar mı? Dün öldürdük, bugün öldürüyoruz, yarın bir gün bile olsa birbirimizi, coğrafyamızın kaderini, kanla tıkalı bu hayat menfezlerini anlamak isteyecek miyiz? "EĞİTİMDE MERHAMET, VATANA İHANET" dedirtirler askerlikte adama. Peki, senden hiçbir farkı olmayan bir dünya kardeşine ihanet, yaradılışa ihanet değil mi? Muhtemelen askeri bir bilgisayar olan kafedeki bu bilgisayarın klavyelerinden herhangi birine ilk kez bu kelimeler için dokunuluyor, ama kimse sorgulamazsa, kimse neden demezse, herkes başarısızlıklarına, coğrafyaya kader deyip geçerse nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa? Girmeyiz içtimalara göğe ve yıldızlara beraber bakmak için, Girmeyiz içtimalara, toplanmayız hep beraber tefekkür etmek, felsefe, edebiyat, sanat, müzik konuşmak için, Tutmayız nöbetleri, kafamızın içindeki kafesten kaçan olmasın diye, Yürümeyiz uygun adımda kırlara beraber piknik yapmaya, tabiatın sunduğu gündelik hayatın bütün mucizelerini konuşmaya Cibran'ın yaptığı gibi. Mottomuzdur öldürmek, Arzumuzdur kan ve şiddet. Namus demişler silaha, kadına, milliyetçi kalması gereken bütün askeri düşüncelere, Dostoyevski, tutku, en istisnai duygudur derken bu istisnanın Ortadoğu'da bitmek bilmeyen kan ve şiddet olacağını hiç ama hiç istemezdi. "Türk Kürt kardeş falan değil ayan beyan sevgilidir Ayıran kalleş değil ancak hayatın tam da kendisidir." Hakan Vreskala Biz onları anlamadan, onlar bizi anlamadan savaşın çıkmaz sokağında, etrafımızdaki sıvası kan, odaları şiddet, kapıları cehalet olan evlere bakıp duracağız. Bu yazılanlardan 100 yıl da geçse asırlar da devrilse yine alışmak, unutmak, sorgulamamak, denileni aynen kabul edip, ağzımızdan çıkanı kulağımızın duymaması hayat amacımız olacak. BÜTÜN BUNLAR NEDEN? Nedenini sorma, sana denilenleri harfiyen yap, geç. İtaat et, rahat et. Ama bil ki; aydınlık da karanlık da itaatle gelmiyor ve gelmeyecek. Baz ile Kevok, kitabın iki baş karakteri, coğrafyanın eline aldığı devasa bir kader küreği. Kevok, güvercin demek. Güvercinler oluklara konmak için vardır, oluk oluk kan akıtmak için değil. Baz, şahin demek. Şahinler, arabayla drift yapmak için değil, yaşamak için varlar. Özgürlük için, yaşama hakkı için varlar. Sev(-EBİL!)mek, sevilebilmek için varlar... "Kanın devleti yok, hepsi kafalarda Tek yürektik hani öğretmenim Aynı kürekle gömülmeyecek miyim" Büyük Ev Ablukada
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy)
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy)Mehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20179,5bin okunma
··1 alıntı·
2.903 görüntüleme
Semih Doğan okurunun profil resmi
Senin de dediğin gibi, muhtemelen askeri bir bilgisayar olan o bilgisayarın klavyelerinden ilk kez bu kelimeler çıkıyordur...Ve kimse sorgulamazsa gerçekten de coğrafya kaderimiz olmaktan çıkmaz, hayatımızın gerçeği olur. Fakat senin gibi bizler de sorgularsak, coğrafya kelimesini hayatımızdan çıkarıp insanlık kelimesini hayatımızın merkezine koyarsak, işte o zaman dünya daha yaşanılır bir yer olacaktır. Çok özlemişiz be Oğuz, eline emeğine, berrak düşüncelerine sağlık!
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
O hayatımızın merkezi dediğin insanlık noktasında senle olacağımızı ve düşüncelerimizi birleştirip çizgilere, koramlara, kompozisyonlara doğru yükseleceğimizi biliyorum dostum. Çünkü dünya ancak sevdiklerinle yaşanılır bir yer olabilir. Ve ben de seni seviyorum. Ben de seni özledim tabii ki de, çok teşekkür ederim emek verip yazdığın düşüncelerin için. Kendine çok iyi bak. :)
Elif okurunun profil resmi
İncelemen çok güzel olmuş, emeğine sağlık. Ben de kısa bir zaman önce Dengbejlerim kitabını okudum, ama benim incelemem seninkisi kadar duygu yüklü olmadı. Mehmed Uzun çok sevdiğim bir yazar, her yazdığını okurum ve her okuyucunun da okuması gerektiğini düşünürüm. Fakat insanların kalıplaşmış düşünceleri, ön yargıları yüzünden çok iyi tanımadığım kimseye önermem. Senin Mehmed Uzun a bir şans vermene, tanımış olmana ve üstüne beğenip inceleme yapmana çok sevindim. Esra Hanım ın da dediği gibi korkmadan, çekinmeden yaptığın bu samimi inceleme için teşekkür ederim.
1 önceki yanıtı göster
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Elif, yollarımın bir gün Mehmed Uzun'la kesişeceğini biliyordum, çünkü o da kesişen hayatları anlatıyordu. Kesişen coğrafyaları, kesişen kaderleri... Her zamanki alçak gönüllülüğün, okura değer veren düşüncelerinle ve bilginle senin yorumun bu konuda benden daha deneyimli olduğunu gösteriyor. Bana bu kitap hediye geldi ve iyi ki de gelmiş, bundan sonra kesinlikle kendisini daha çok okumaya çalışacağım. Hep böyle birilerini okumak istemiştim aslında. Esas ben teşekkür ederim.
Nesrin A. okurunun profil resmi
Toprak Ana'yı okuyorum Aytmatov'un. Diyor ki: 'Ey dağların, denizlerin öbür tarafındaki insanlar, siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz, savaş neyinize gerek? Ben toprağım bana bakın! Evler kurun temel olayım! Üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! Derinim, büyüğüm, ucum bucağım da yok... Hepinize yeterim ben.` Bütün bunlar neden, toprak için mi sahi? Keşke oradayken bir kaç kişinin hayatına dokunabilseniz Oğuz Bey. Vatani görevin sadece askerlik olduğunu düşünen, kinle hınçla dolu insanlarda soru işaretleri uyandırsanız, yapıyorsunuz değil mi :) Elinize sağlık, çok güzel yazmışsınız yine, selamlar.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Paylaştığınız alıntı ve emek verdiğiniz yorum için çok teşekkür ederim Nesrin Hanım. Burada birkaç kişinin hayatına dokunmaya çalışıyorum fakat büyük bir çoğunluğun gözlerini salt bir sorgulama uzağı milliyetçilik bürümüş gibi. Laf anlatmaya anlatırsın fakat karşında dinleyen insan bulabilir misin, hiç sanmıyorum, bir elin parmaklarını geçmez. Ama yine de elimden geleni yapıyorum, etrafıma insanlar geliyor. "Ne okuyorsun yine?" diye sorduklarında böyle konulara da girmeye çalışıyorum, her insanda bir izimizin olması gerek aslında değil mi Nesrin Hanım? Selamlar olsun size de...
NigRa okurunun profil resmi
Oğuz bu nasıl muhteşem bir inceleme olmuş. Nasıl özlemişim yazdıklarını okumayı, ellerine sağlık.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Kevsercim çok teşekkür ederim eksik olma, normal şartlar altında bu düşüncelerin hepsi gelemezdi aklıma ama askeri şartlar olunca böyle oluyor. :) Sevgiyle kalasın.
1 sonraki yanıtı göster
Ebru Ince okurunun profil resmi
Kullanmaktan en çok korktuğumuz kelimeyle selamlıyorum seni .. "Seviyorum seni"kardeşim :) Görüşmek üzere ..
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Ablacım ben de seni seviyorum, ben yokken siteyi değiştirmişler. Yazmaya ilk fırsat bulduğumda yazdım aklımdakileri... Her zaman iyi bak kendine, görüşmek üzere...
Bu yorum görüntülenemiyor
Hasibe Dal okurunun profil resmi
İlk olarak Oğuz senin incelemelerini özlemişiz :) Söylediklerin o kadar doğru ve acı şeyler ki günümüz insanı bunu itiraf etmeye çekiniyor. Kendine yeni acılar katmak için kendi gibi insanını kullanıyor. İtaati, sorgusuz kabulü vatan görevi sayıyor, oysa vatan görevi sorgulayan beyinlere sahip olup geleceği aydınlatmak. Ellerine sağlık :)
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Dile gelmesi gereken daha o kadar çok şey var ki burada yazıp çizdiğim. Burası sanki gizli bir ülke gibi. Her şey tamamen ters mizacıma. İnsanlarından, düzenine kadar... Sen de çok güzel demişsin, hep böyle kalabilmek umudunu taşıyorum içimde. Çok teşekkür ederim değerli arkadaşım.
1 sonraki yanıtı göster
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.