Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Her şey vardı ve hiçbir şeyin adı yoktu. Kelimelerini arıyordu kâinat; sesini. Dalgaların, rüzgârın, yağmurun, ağaçların ve kuşların sesinden başka bir ses. Bir ses ağaca "ağaç" demeli, rüzgâra "rüzgâr" dalgaya "dalga." Ağaç duyunca ismini hışırdamalı tepeden tırnağa. Dalga işitince adını, "Buradayım!" demeli köpükler saçarak. Rüzgâr karşılaşınca adıyla selam vermeli eğilerek yerlere kadar. Fakat yükselme zamanı. Yeryüzünün gelmiş geçmiş bütün yazarlarını toplamalı o ahraz dağda: Bir edebiyat zirvesi. Kim daha iyi tasvir edecek bulutları, kayaları, sisi? Kimin kelimeleri yan yana gelip sallar yapacak sımsıkı bağlanmış iri dallar gibi birbirine. Dil kıyısına çıkaracak, konuşmayı unutmuş kazazedeleri. İşte geldi vakit. Akrep kuyruğunu indirdi, indi tokmak, çınladı evren. Kalemler dağıtıldı, kâğıtlar yerini aldı ahşap zeminde. Adların henüz koyulmadığı o tuhaf günde, lacivert ve yeşil dalgalar birbirine karıştı; deniz ve orman. Üzerlerinde derinliğini hiç kimsenin ölçemediği sema;  buluttan elleriyle bastırdı ruhlara. Dekor tamamlandığında sürüler halinde geçmeye başladı hayvanlar önlerinden. Önce akbabalar, yırtıcı bir akarsu simsiyah üstlerinde. Sonra koyunlar, o beyaz ırmak. Ve peşinden gitti gri bir nehir, kurt sürüleri. Bülbüller gelmeden önce yakalarına güller takarak, ateşler yakmalı alevleri kağıtlarını yalayan. Haydi betimleyin köpekbalıklarını! Yoksa çatlayacak akvaryumlar. 
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.