‘YENİ ROMAN’ Okumaları 1Bu inceleme bir devam incelemesi sayılabileceği için önce Yeni Roman incelemesini okumadıysanız okuyunuz, aksi takdirde okuduklarınız boş gelebilir: ##$##gonderiIdler:30544221.$$#$$ O incelemede akımın eserlerini(şimdilik 4 eseri) mini bir etkinlik şeklinde okuyacağımı belirtmiştim. Kitaplar kısa olduğu için incelemeleri de kısa kısa olacak. Kitap puanlarını da beğenip beğenmeme durumuna göre değil, temsil etmeye çalıştıkları akıma uygunluğuna göre verdim.
Tramvay, Nobel Ödüllü yazar Claude Simon’un onca kitabı arasından dilimize çevrilmiş tek kitabı. Yazarın ilk eserinden beri biçimsel bir arayış içinde olması, cümlelerin çok uzun olması, her cümlede bir parantez, çoğu parantezin içinde başka bir parantez açması çeviriyi etkilemiş olabilir. Aynı şey okurken de geçerli. 80 sayfalık kitabı günde en fazla 10 sayfa okuyarak bitirdim. Cümle başlıyor araya bir parantez açıyor, o parantezde devam ederken başka bir parantez açıyor, cümlenin başını bırakın ilk parantezde ne anlattığını unutmamak için sürekli döndüm durdum. Tek kitapla yazarı yorumlamanın bir sınırlama getireceğine kuşku yok. Ama Tahsin Yücel önsözde bu kitabın tüm eserlerinde görülen biçimlerin bir birleşimi olduğunu belirtiyor. Bu, yazarın tarzı hakkında ne kadar fikir sahibi yaparsa ben de o kadar fikir sahibi olmaya çalışacağım.
Tramvay kitabında olay, nesne, tasvir ve kişi:
Kitabın anlattığı çok basit ya da anlatmadığı. Hastanede yatan bir adamın şimdiyle geçmiş arasındaki gidiş gelişlerini uzun tasvirlerle okuyoruz. Geçmişi daha çok annesinin hastalığı üzerine oluyor. Yeni Roman akımında tasvirlerin önemli bir yeri olduğundan bahsetmiştik. Kitabın hepsi tasvirden oluşuyor. Şayet tasvirin yarısında koparsanız tekrar başa almanız gerekebiliyor. Tramvay hem somut bir nesne hem de şimdiyle geçmiş arasında köprü görevi gören bir simgeyi temsil ediyor.
Ölüm geride kalanlar için büyük ve sesli bir olaydır, hele de ölen kişi yakınınızsa. Karakter hasta yatağında annesinin hastalığı ve ölümüne gidiyor sürekli. Kitabın olayı bu. Anlatıcıdan annenin ölümüne gittikçe ölümün sesini duyurmasını istiyorsunuz ama anlatıcı bu olayı geriye itiyor, betimlemelerin arasında bir iki cümleyle geçiştiriyor. Olayın geri planda olmasının yanında anlatıcı-kişinin de (Yeni Roman akımına uygun olarak) geri planda olduğunu görüyoruz. Peki, ne ön planda? Tabii ki nesne. Tramvayın içi, geçtiği yerler, kaldığı odalar, gördüğü tabloların tasvirinin çok detaylı olarak bize sunulduğunu görüyoruz.
Tramvay kitabında biçim ve zaman:
İncelemeye başlarken kitabın biçiminden bahsetmiştim. Yeni Roman akımına uygun, geleneksel biçimden tamamen farklı bir kitap olarak karşımıza çıkıyor. Parantezler, ara cümleler, parantez içi parantezler, geçmişten şimdiye dönerken cümlenin üç nokta ya da küçük harfle başlaması yeni biçimler arayışının en büyük göstergesi.
Claude Simon diyor ki, hep aynı çizgide ve hep aynı süredizimsel bir biçimde gelişen anlatı gerçekçi bir anlatı değildir, çünkü, böylece ulaşılan sonuçların her zaman tartışılabilir olması bir yana, zaten biz günlük olayları bir süreklilik olarak algılayamayız; olaylar hep parçasal ve süreksiz olarak karşımıza çıkar. Bu düşüncesinin kitapta sonuna kadar arkasında durduğunu söyleyebilirim. İç içe geçmiş zamansal parçaların içinde bir geçmişteyiz, bir şimdide. Bu geçişleri yaparken de tramvayı bir simge olarak kullandığını unutmayalım.
Sonuç olarak, Yeni Roman’ın yenilik anlayışına çok yakın olduğunu görüyoruz kitabın. Yeni Roman akımını bir tarafa bırakalım. Her okurun farklı anlayışlarla kitapları seçtiğini düşündüğümüzde bu kitap iki şey için okunabilir. İlki, yazarın Nobel Ödülü sahibi olması ve ülkemizde tek kitabının yayımlanması. İkincisi ise farklı tarzda kitap okumayı sevenler için gerçekten farklı olması. Ben akımı daha net kavramak için okudum. Siz Yeni Roman’ı boş verin bu iki seçenekten en az birisi için okuyun. Keyifli okumalar.