Dersaadette Sabah Ezanları’ndan sonra, Attila İlhan’ın okuduğum ikinci romanı. Çok sayıda karaktere yer verilen romanda 1950’li yıllardaki iş hayatı, basın-yayın kuruluşları, eğlence hayatı ve gençlik hakkında, pek iç açıcı olmayan, bir perspektif veriliyor. Çok uzun olmasına ve karakterler arasında devamlı geçiş yapılmasına rağmen roman teknikleri yerli yerinde kullanıldığı ve kurgu iyi olduğu için zorlanmadan okunuyor. Romanda Attila İlhan’ın diğer romanlarına ve Milli Mücadele’ye göndermeler yapılması dikkat çekiyor.