Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

99 syf.
·
Puan vermedi
Bazen vaktimizi şarkıların sözlerine bakınarak geçiririz, şiirlerde kayboluruz veya bu ‘bakınmayı’ bu sitede dahi gerçekleştiririz, belki söyleyemediğimiz, belki de söylemediğimiz sözlere rastlamak adına. Düşüş’te, Avukat Jean-Baptiste Clemance biriyle gerçekleştiriyor olduğu sohbeti monolog kılabildiyse, adeta onu dinleyen şahsın yerine de konuşması, meslektaş olmalarının da getirdiği benzer bakış açısı nedeniyle karşındaki insanın zihninin kıvrımlarında gizlenen düşünceleri açığa çıkarmasındandır. Camus bu kitabında, insanın özünü tüm karmaşıklığı ve karanlığıyla açığa çıkarmıştır. ‘’Kendi doğasının keyfini sürmekte’’ olan Clemance adında bir kimliğin kendine herkesi yargılayabildiği bir tepe bulmasıyla egemenliği elde ettiği geçiyor kitapta, görünüyor ki bu egemenliğin tadı kendini yargılarken de oldukça yoğun elde edilebilen türden, şayet kendisinin ruhuna adeta parmak daldırdığını, elde ettiği kir, toz, isle beraber parmak izi bırakırcasına konuştuğunu görüyoruz. Yaşamdan bahsederken hem onu hiç öğrenmediğini hem de çok iyi bildiğini iddia eden bir adamın, mesleği neticesinde kendini yargıdan uzak kılmayı başarabildiğini, söz ettiği o tepeden izlediği insanlar neticesinde yaşamı öğrendiğini ve nihayetinde o gözlerinin, o okların kendine çevrildiğini ve Düşüş’ün doğduğunu görüyoruz. Şahit olduğu suçlar ve suçluların profilindeki aklanmaya neden olmak için gösterdiği eşsiz çaba, insanlara katmaya çalıştığı masumluktu başında durup dünyaya baktığı geniş çerçevesinin sırrı. Biliyordu ki suç gerekliydi, insanların en büyük arzusuydu masum hissetmek ve bunun karşılanması için birilerinin şeytanlığı üstlenmesi gerekiyordu. Ancak asla kendilerini suçluya karşı borçlu hissetmeyeceklerdi, sanatı için trajediye ihtiyaç duyduğunu itiraf edebilecek, bir yakını öldüğünde bunun kendisi için yarattığı ilham adına şükredebilecek birkaç dürüst ve yürekli sanatçı dışında, karanlığa -suçlulara- taş atmaya devam edeceklerdi insanlar. Camus, bunun örneğini ölen kapıcısının evindeki fenol kokusuna -ihtiyaç duydukları trajedi için- katlanabilen apartman sakinleriyle veriyor. Camus’nün bu düşüncesine Yabancı adlı romanında yer alan, annesinin ölümünü soğukkanlılıkla karşılayan Meursault karakteri ile de rastlamaktayız, sahte, atlatılacağı açık bir acının gösterişli yaşanmasına olan kin. Elbette ölülere olan bu saygının tek sebebi bu değildi. Ölülere duyulan saygının onlara karşı daha fazla bir sorumluluk duygumuzun kalmamasından ileri geldiğini vurguluyor Camus, ilerleyen sayfalarda geçen ‘’Kuşkulu olmaktan çıkmak için, düpedüz var olmaktan çıkmak gerekir.’’ cümlesi ile de ölülere duyulan saygının bizi belirsizlikten kurtarmalarından da ileri geldiğini söyleyebiliriz. Öyle ya, sevdiklerinizin bir gün sevdikleriniz olmayacağından, söylemedikleri sırlarının, hoş olmayan düşüncelerinin bir şekilde açığa çıkmalarından korkmaz mısınız? Bir gizini açığa çıkarmadan ölenler, sırlarıyla gömülenler anlaşılıyor ki iç rahatlatıyor, bir yandan. Sisifos Söyleni’nde Camus sorumlu tutmuştu insanı, ‘’Ama o gün umutsuz kişinin bir dostu kendisiyle ilgisiz bir tavırla konuşmuş mudur, konuşmamış mıdır, bilmek gerekir. Suçludur o. Çünkü böyle bir davranış henüz askıda bulunan tüm hınçları, tüm bıkkınlıkları hızlandırıvermeye yetebilir.’’ Düşüş’te de benzer şekilde sorguluyor dostun intihardaki emeğini, ‘’Hele hele hiç sanmayın ki, dostlarınız her akşam size telefon edip dostluk gereği o akşam intihara mı karar verdiniz ya da düpedüz arkadaşa mı ihtiyacınız var, dışarı çıkacak durumda mısınız diye soracaklar.’’ Belki de dostlarımızı sorumlu tuttuğu kadar aynı zamanda onlardan bir beklentimiz olmaması gerektiğini bilmemiz gerektiği için, dostlardan önce bizi sorumlu tutuyor. Ki kendisi, bunu onaylıyor sayabileceğimiz bir sözü yine Sisifos Söyleni’nde geçirmişti: ‘’Kurt insanın yüreğindedir.’’ Ne var ki, sorumluluk bizimdir. Kitapta Avukat Clemance, ilerlediği köprüde ardında bıraktığı kadının kendini sulara bırakmasının sonucu duyduğu düşüş sesi ile irkiliyor. Bu öyle bir irkilme ki, bakış açısının da dönüm noktası oluyor ancak suya kendini bırakıp kadını kurtarmakla ilgilenmediğinden, diyebilirim ki sorumluluğu kadında gördü ve bir zahmete girmedi. Ancak belki de Clemance’ın da bir trajedi ihtiyacı vardı ve bu olayı deşmesi ile, kendi bilgisi ya da görüş açıklığı ne kadar fazla olursa olsun, acı olayın avukatımıza yine yük olarak geri dönmesi söz konusu oldu. Kimdi Clemance? Ciddi bir farkındalık içinde oluşu, insanların kendisi hakkında ne düşüneceğini kendisi eylemini ortaya koymadan oldukça önce kestirebilişine bir nedendi ve sefasını da sürdüğü buydu. İnsanlar tarafından ‘’iyi’’ anılmak, onlara iyilik ederek onları kendine borçlu kılmak, bu borcun ödenemeyecek türden olması nedeniyle borçlu insanları kendisinin çoktan unutması ancak kişilerin bu borçlarını unutamayıp dolasıyla avukata kalplerinde ve zihinlerinde her zaman bir oda vermeleri, avukatın en büyük ziyafetiydi. İnsanlarla, bilhassa kadınlarla sürekli olacak türden bir iletişime izin vermiyor, onları zaten etkileyici olduğunu düşündüğü ve etkileyici kılmak için ayriyeten çalıştığı özellikleri ile donatıyor, bir rüzgâr gibi geçip gidiyordu sonrasında. Böylesi daha çarpıcıydı, böylesi onu unutulmaz kılacaktı çünkü böylesi, insanlarda, çekemese de o asla öğrenemediği yaşamın filmini, fragmanını nasıl yaratması gerektiğini çok iyi bildiği o filmin beklentisini yaratıyordu. Tükenmeyen bir bekleyiş, ilerisi olmayan bir buse. Kimdi Clemance? ‘’Zenginlik, aziz dostum, henüz aklanma değildir, ama her zaman hoş karşılanması gereken ertelemedir.’’ Kendini zengin kılmanın, emeli olan yargıdan uzak kalmaya sebep verebileceğinin bilincinde bir adamdı. Her ne kadar bu zenginliği maddi imkanlar nedeni ile elde edilen süs anlamında kullansa da Camus, bana öyle geliyor ki bu zihninizi zengin kılmak zorunda oluşunuzu da içerir. Kendinizi iyi savunmak için, yargıyı savurabilmek için de görüş zenginliğine ihtiyaç duyarsınız. Clemance, kendine yarattığı kalkan ile, yargıdan uzak kalabildi. Biliyordu toplum size ne zaman cezai indirim uygulardı, şık bir giyim? Güzel bir üslup? Tüm o otobüste yer verenler, yaşlıların koluna girenler, yetimlere yardım edenler, iyiliğimiz ne kadar masum? Bilinmez. Kendini bir parça gizemli kıldığını da itiraf ediyor, ‘’erdem havasıyla karıştırılan bir soğukluk veriyor bana…’’ diyor, hepsi bir koruma kalkanının ürünü. Bununla ilgili olmalı. Çünkü her zeki insanın ‘’salt şiddet yoluyla toplum üzerinde egemenlik kurmayı düşlemesi’’ iddiası var. Bunu yapmamak, güvende kalma isteğinin, toplumun size yapacaklarını bilmenizin bir ürünü olsa gerek. Zeki insan biliyor olsa gerek, ‘’Biraz kanım aktığına göre, bütünüyle kurban olacaktım: Hayvanlar beni parçalayacaktı!’’ Peki neydi Clemance’ın o irkilme ile geçirdiği değişim? Suçluluk muydu duygusu? Bana sorarsanız, ölümü anımsamaktı mesele. Ölümünü anımsadı. Hayatı bir satranç olarak gören ve usta olduğunu bilen bu adam, giydiği maskelerin ifşalanması isteğindeydi. Nedeni basit, en akıllı suçlular, katiller, dedektiflerin en zor açığa çıkardığı bu insanlar, aynı zamanda yakalanmayı en çok arzulayanlardır. İzinizi kaybettirmekte başarılı olmanız, ortaya çıkıp başarıyı üstlenmeniz söz konusu olmazsa, o zekayı üstlenmezseniz neye yarar? Clemance da eşsiz olduğuna inandığı o ruhunu bilmesini istiyordu insanların, iyiliğiyle anılmak kısa vadede onun için tatmin ediciydi ancak zekasını ve kirli bir imaj dahi olsa bu zekanın görkemini açığa çıkarmadan ölmek ona acı veriyordu. Sayfalar edecek konuşması, hasta yatağına düşmeden önce kendini bu derece anlatması, derdinin bu kez yargıdan uzak kalmak değil de, gizli bir takdir edilme arzusu oluşu, sanıyorum ki bundan ileri gelmekte. Belki de temel emeli buydu ve geçtiği tüm yollar işin aslında bu emele hizmet etmekteydi, bilinmez.
Düşüş
DüşüşAlbert Camus · Can Yayınları · 201915,1bin okunma
··
186 görüntüleme
Özcan okurunun profil resmi
Teşekkürler tavsiyeniz için👍
Özcan okurunun profil resmi
Albert camus'a yabancı ile başlamayı düşünüyorum yoksa Düşüş ile mi başlasam🤔
1 önceki yanıtı göster
Senemnur okurunun profil resmi
Sisifos Söyleni'ni ben 3.'ye saklamanızı öneririm. :) Harika bir kitaptır fakat Türkçe çevirisi yalın olmamıştır. Camus'nün dilini zor bulup kitabı yarıda bırakmamanız adına Sisifos'u erteleyin derim. Yabancı ile başlayıp Düşüş ile devam etmeniz uygundur diye düşünüyorum. Yabancı olaylara gebe bir kitap, düşünceler veya psikolojik tasvirler pek yer almaz. Düşüş ise bunun zıttı, dolayısıyla Yabancı ile başlamanız sürükleyicilik bakımından size daha iyi gelebilir. Tabii bir kitapta kurguyu mu yoksa düşünceleri mi ağırlıklı görmeyi seviyorsunuz, ona göre değişir. :)
Senemnur okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim...
Özcan okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkürler senemnur hanım tavsiyenize uyacağım benim için sürükleyicilik çok önemli ve bir kitabı hayatta yarım bırakmam çok zorlansam da bitiririm o yüzden baştan iyi düşünmek ve doğru kişilerin tavsiyelerine kulak kabartma gerekiyor kurgusu iyi olmalı düşündürmeli 🙂
Senemnur okurunun profil resmi
Keyifli okumalar dilerim, beklentinizi karşılayacağına eminim. :)
Özcan okurunun profil resmi
Teşekkürler size de iyi okumalar :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.