Zamanın fesadı sebebiyledir ki, dördüncü asırdan itibaren, ehliyeti olmayan kötü niyetli şahıslar ortaya çıkıp kendilerini müctehid olarak lanse eder ve şer'î olmayan bir takım mesnedsiz fetvalarla müslümanlar iğfal edilebilir korkusuyla, ictihad ehliyetini hâiz olan kimseler mutlak müctehidiik iddiasında bulunmamış; İslâm hukukçuları da yeni bir mezhebin tesisi için yeni bir ictihad usulünün konulmasına karşı çıkmışlardır. Böylece sonu gelmeyecek ve lüzumsuz münâkaşalann meydana çıkmasını istememişlerdir. Bu neticeye varırken de İslâm hukukunun
sedd-i zerâyi' prensibine istinad etmişlerdir. Bu sebeple artık bütün meselelerin o zamana kadar tedvin edilmi bulunan dört mezhebin ictihadlarına inhisar ettirilmesi hususunda zımnî icma' doğmuştu.