Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

320 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
İçimdekiler yahut İçindekiler...
Bu kitap, bu kurgu, bu roman, bu roman içindeki roman, romanın içindeki romanın içindeki karakter, karakterler... Böylesine dümdüz ilerleyip de 20-30 sayfa kala mı sarpasarar bir kitap. Bir kitap belli etmez mi daha en başından farklı bir kurguya sahip olduğunu, belki de anlatmak mevzusu değildir, bilâkis anlamakla alakalıdır, okuyucu yeteneği tabii o da. Ne diyelim ben anlayamadım böyle olacağını, belki anladım ama arka plana atıp sadece anlatılanları okudum, bilmiyorum ki, sadece okuyup da yüreğimi açmasaydım kitaba gözlerim dolu dolu kitabı bitirir miydim? Bilmiyorum. Neye gözlerim doldu onu da bilmiyorum zaten. İnsan her romanın kurgu olduğunu bildiği halde bir sürü şeye yaşanmış gibi üzülür ya çünkü hiçbir zaman o yaşananların kurgu olduğu yazılmaz, dizilerin başında bile uyarırlar karakterler hayalidir diye ama kitapların başında uyarmazlar fakat bu kitapta olay daha da farklı bu kitabın sonunda biz uyarılıyoruz, evet bence de sonunda uyarılmanın ne önemi var? Bir önemi yok aslında, yazar beyefendi de uyarmak için söylemiyor zaten böyle şeyler, sadece işine geliyor, kurgusuna geliyor diyelim ya da. Ama yine de üzüyor, bunu bile bile üzüldüğüm için sorguluyorum belki de kendimi, veya karakterin birinde kendimi gördüm de en çok da onun bir yazar tarafından yazıldığı böylesine canımı sıktı? Nasıl anlatılır ki bu, anlatılmaz... Kitap anlatılır mı, deneyelim: Aziz Çalışkan var, Harun var, Derya var, Hande var, bana kalırsa Ahmet de var, birkaç kişi daha var ama isimleri önemsiz, aslında ikizler de var Erdal ve Hülya. Fakat bunlar mı hikayenin içindeler, yoksa hikaye mi bunların içinde ben bilemiyorum pek. Hadi biraz tanıtalım: Aziz Çalışkan yazar ama aslında tembel, Derya bir okur ama yazar da olmak ister sorsalar, sorsalar ölümsüz olmak istediğini söyler, aslında sormadılarsa da söyledi o. Harun, yaşlı bir amcamız fakat yaşını alırken yaş aldığının farkına varmayıp altmışına yaklaşmışken yaşının farkına varmış, onun arkadaşları var, ilk aşkı var, Erdal ve Hülya, bunlar ikizler zaten. Ahmet de var demiştim siz belki saymazsınız ama ben sayarım çünkü önemli olan bir romanda isminin ne kadar geçtiği önemli hale getirmez seni, seni önemli hale getiren şey nelere yol açtığındır, neyse Ahmet Derya'nın bir derya deniz olmasına ama bir kuyuda boğulmasına yol açıyor, çünkü aşk böyledir, "aşk acıtır ve acı büyütür". Burada her ikisi de var; insan acıya acıya, kanaya kanaya büyümez mi zaten? Ne diyorduk, karakterler diyorduk, mekan İstanbul, Kadıköy, Cağaloğlu, Sultanahmet belki Nuruosmaniye, belki ama.. Neyse gelelim övgülere, gelmeyelim aslında çünkü ben bu kadar büyük değilim, benim övgüm yazarı küçültür sadece, hele de ben böylesine bir romanı ancak son zamanlarında anladıysam onda da ancak anlatıldığındaysa benim diyebileceğim tek bir şey olur: Üstâdım beni ölümsüzleştir, beni anlat, derin kuyularda bile olsam yaz beni, belki ben Yusuf değilim ama yaz beni belki yazarsan kuyudan kurtulur, balık olurum belki denizde de boğulurum ama en azından mutlu ölürüm, pardon ölümsüz olacaktım değil mi o halde en iyisi deniz olayım ben ya da kuyu, her ikisi de dipsiz değil mi ne de olsa...
Kış Bahçesi
Kış BahçesiGüray Süngü · Okur Kitaplığı · 2011652 okunma
··
120 görüntüleme
Salih okurunun profil resmi
"Bir romanda isminin ne kadar geçtiği önemli hale getirmez seni, seni önemli hale getiren nelere yol açtığındır. " Müthiş bir cümle, hatta roman yerine hayat yazıp genelemeyi genisletebiliriz de.
Gökçe okurunun profil resmi
Kesinlikle doğru söylüyorsun, rahatla genişletebiliriz :)
Mütefelsif okurunun profil resmi
Üstadım beni ölümsüzleştir, beni anlat... Kitaba ve bu yoruma aşk oldum.
Gökçe okurunun profil resmi
Kitap güzeldi, ondan çıkmıştır bu cümleler :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.