Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

352 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
HER TÜRK BEBEK DOĞAR
YouTube kitap kanalımda Hakan Günday'ın bütün kitapları ve kitaplarını okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/uqCotb6in_0 "Burada bir daha kitap okursanız sizin bacaklarınızı kırarım." Albay H.B. Batman, 2018. Masmavi gözler, deniz ve gök mavisi. Bir onun yüzüne bakıyorum, bir de onun orada rahatça oturmasını sağlayan hemen arkasında bulunan tablodaki adamın yüzüne. Ortak noktaları ise sadece göz renkleri. Karşısında eğilip bükülmeden, sırtımı kamburlaştırmadan oturduğumun cezası olarak o güne kadar hiç kimseden yemediğim şekilde bir azar yiyorum. Fakat bunların hiçbiri benim umrumda değil o anda, gözümü albayın masasının üstünde bulunan bir alıntıya dikmişim, albayın dedikleri bir kulağımdan giriyor, öbüründen çıkıyor. Alıntı Epiktetos'tan : "Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır." Güzelliğini geçtim, beni ne anlamıştı, ne de dinlemişti. Bugüne kadar karşıma ilk kez böyle bir insan türü çıkıyordu, tam olarak ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Bunun bir kural kitabı mı vardı? Emin olduğum tek şey, yapılacak daha önemli işlerinin olduğuydu. Dışarıda olsa yüzüne bile bakmayacağım insan karşıma geçip dakikalarca omzundaki yıldızlara bakmamı ve saçlarının beyazlığını seyretmemi istemişti. Albaya omzundaki yıldızları değil de dışarıdaki yıldızları seyredip hayal kurmamız gerektiğini söyleyemezdim. Bunun cezası kendisinin de o anda yüzüme karşı söylediği gibi, Sason ilçesi diye bilinen terörizmin yoğun olduğu en kritik üs bölge karakollarından birine sürülmek olurdu. Bir başka gün, kahvaltının yetersizliğinden ötürü karnımız doymadığı için masanın üstünde duran henüz aldığımız poğaçaları, yine çay ocağına taktırdığı kamerayla her hareketimizi kendi bilgisayarından takip ettiği için görüp, bize poğaça satışını anlamsız bir şekilde yasaklaması... Adamın sözcük dağarcığında "Günaydın" kelimesinin karşılığı olarak "Koduğumun askeri" söz öbeğinin bulunması... Yemek saatinde yemek yemeye çıkıp çay ocağını kapattığımız bir gün hayatımda yemediğim kadar küfrü yemem... Ama... Ama önemli olan H.B. değil, önemli olan bu satırları yazan elimdeki HB kalemim ve düşüncelerimin imparatorluğuydu. Böyle yazmıştım asker günlüğünün 115. sayfasına. Ne kadar korku aşılarsanız aşılayın, ben o kadar bağışıklık kazandım sizin korku virüsünüze. İstediğiniz kadar vurun bu aşıdan artık, korkmam. Kır benim bacaklarımı albayım, ben orada her gün kitap okudum ve bacaklarım sağlam olarak döndüm memleketime, siz beni hiçbir zaman tanımadınız ama ben sizi, sizin kendinizi tanıdığınızdan daha iyi tanıdım. Arkanızda tablosu bulunan mavi gözlü esas kahramanın önünde oturmayı kesinlikle hak etmiyordunuz. Ziyan'da buz gibi soğuk bir hava vardı. -20lerde, -30larda... Batman'da ise cehennem fragmanı misali bir hava vardı. Termometrelerde bu gözler 50'yi görmüştü. Ziyan'da zekalar donuyordu, bizde ise eriyordu. Sanki bizi cehenneme atmalarından önceki son çıkışta görüp görebileceğimiz en sıcak yerde gösteriliyordu bu filmin fragmanı. Sinema salonu alay, filmin yönetmeni ise komutandı. Kornalarla ve sevinç gösterileriyle uğurlandı vatanı koruyacak olan "ASİL" evlatlar, inşaat molozu taşımaktan dolayı oluşan sırtlarındaki çiziklerle, revirde doktor olmamasından, hijyen koşullarının o güne kadar herhangi birinin gördüğü en kötü koşullar olmasından ötürü bitmeyen ishallerle ve kusmalarla, dikenli bitkileri çıplak elle taşımaktan dolayı oluşan ellerdeki yaralarla, uykularından kaldırılıp gecenin köründe çuvallarca at boku taşımalarla, kitap okumayan uzun dönemlerin çağ dışı sataşmalarına maruz kalmalarla, her gün en kritik üs bölgesine sürülme tehditleriyle, kar yağan havada yerden kar küremeye çalışmalarla, kazmalarla, küreklerle, uğurlandı hayat felsefelerini salt bir üst rütbesinin gözüne girmek olarak belirlemiş komutanları tarafından. Her Türk asker doğar diye bağırdılar boğazlarını patlata patlata, her Türk'ün herhangi normal bir insanın doğuşu gibi bebek olarak doğduğunu söyledim, katı milli sınırlarından geçemedim. Milli olmanın anlamı askerdeyken ülkesini sevmekle erkeklerin ilk milli oluş serüvenlerini açıklamak arasında gidip gelen bir muğlaklıktaydı. Her gün kitap okuduğumu gören uzun dönemler gelip geçti yanımdan bütün askerliğim boyunca, "O ne laaaa, çöpe at onu." , "Sen bu kadar oguyon da noluyon adomu mu barçalıyon?", "Sen hiç garı gızla gonuşmuyon mu, kitaplardan sıgılmıyon mu?", "Aha kesin bu çocuh gısa dönemdir amenegoya." dediler, bir kulağımdan girdi, diğerinden çıktı... Kulak sanki böyle anlarda sesleri, sadece tek yön uçak bileti alınmış yerler gibi algılıyordu. O sesin bir daha dönüşü yoktu. Sağımda hafızlık eğitiminde sert şiddetin gerekliliğini savunan, solumda bir karıya nasıl "pompaladığını", nasıl gözüne gözüne verdiğini, karşısına çıkan herkese o güne kadar birlikte olduğu kadınların pompalanış kronolojisini hiddetle anlatan hemcinslerim arasında ben ne yapıyordum böyle? Annem, sen beni bunun için mi doğurdun? Gülsüm, mektup arkadaşım, ben sana bunun için mi mektup yazdım? Eski sevgilim, ben seni bunun için mi sevdim? Allah aşkına... Biriniz konuşun ulan!.. Tam olarak neredeydim ben bu insan müsveddelerine karışmış bir halde? Nöbette Ziyan'ın baş karakterinin gördüğü ölü karakterle konuşmaları gibi, benim aklıma nöbetlerde akın eden bugüne kadar tanıştığım gereksiz insanların yüzlerinin alaturka tuvalet deliklerine gerdirilmesi, çocukluğumda baş ve işaret parmağımla güneşi tutmanın perspektifinin askerliğimde bu iki parmağı komutanların kafasını patlatmak üzere kullanmak isteyişime evrimleşmesi, eski sevgililerin patlamak üzere şişen yüzleri, her şeyin üzerine delicesine kusma isteği, erkeklerin nefslerinin karmaşası sebebiyle din ile erotizm arasında tahterevalli olmuş düşünceleri hangi -izm'e sığıyordu? Ben artık hiçbir şey bilmiyorizm. Hikayem buydu. Ziyan'ın anlatmaya çalıştığı şeyler de aynı bunlar aslında. Bir tarafta bir askerin, yani Asil'in, tuttuğu nöbetler sırasında gördüğü artık ölü bir karakter olan Ziya Hurşit, diğer tarafta da Ziya Hurşit'in Atatürk hakkında kafasındaki putlaştırılıp putlaştırılmadığı dilemmasında daha sonra gelecek devrimlere engel olup olmayacağı konusunda gidip gelen düşüncelerinin önderliğindeki suikast için bir Asil-Ziya zaman makinesi tasarısı... Belki de bunların hepsi gerçekti, belki de hiçbiri yaşanmamıştı. Sahi ben askere gitmiş miydim mesela, yoksa hepsi birer hologramdan mı ibaretti? Ancak bir akşam ya da kuşluk vaktinin sürdüğü kadardır dünya hayatı, askerlik ise hayatlarımızda evrendeki dünya kadar bir yer kaplıyor anca, hepsi bu. Evren sürekli genişlerken insanın içinin hâlâ bu kadar daralabilmesi ne kadar da acı.
Ziyan
ZiyanHakan Günday · Doğan Kitap · 20195,1bin okunma
··
1.169 görüntüleme
Semih Doğan okurunun profil resmi
Değerli dostum, askerliğin sana hiçbir şey katmayacağını ama yazılarına da yeni bir ilham kaynağı olacağını en başından beri tahmin ediyordum. Çünkü bana da aynı şey olmuştu. Bir rüya gibiydi. Gerçek üstüydü... Bu sebeple yazılarının içerisinde veya incelemelerinde örnek vererek anılarını anlatman beni fazlasıyla memnun ediyor. Askerliğin olgun bir erkeğe katabileceği en önemli şeyi kendine katmış bir şekilde döndüğünü görmek de bir arkadaşın olarak mutlu ediyor. Kaleminin gücüne güç katıyor. Eline sağlık.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Senle aynı düşünceleri paylaşmak oldukça güzel Semih, artık bir İstanbul buluşmasında karşılaşmanın vakti gelmedi mi sence de? Hem kitap da "Ben Robot" olarak seçilmişken bence tam vakti gibi artık. :) Şaka bir yana senin de dediğin gibi anıları bir şekilde değeri hak eden insanlara anlatabiliyor olmanın hafifliği mutlu hissettiriyor. Anılarımız ve yaşanmışlıklarımızın değerli insanlarla paylaşılması için yaşıyoruz, eksik olma arkadaşım.
1 sonraki yanıtı göster
Ayşe* okurunun profil resmi
Oğuz Aktürk: ''buradaki en yüksek rütbeli albay "burada bir daha kitap okursanız sizin bacaklarınızı kırarım" dedi, teleekran getirdi bir tane kamera, 1984 gibi kameranın görmediği yerde kitap okuyorum, işte sana gerçek hayatta distopya fragmanı.'' 27 May 13:39 İki akşam evvel askerden yeni dönen bir arkadaşımla görüştüm, aynı sen gibi kısa dönemdi, oda hemen hemen senin yukarıda bahsettiğin hiyerarşiden aynı bu şekilde tiksinerek bahsetti, hatta askerlikle alakalı tek bir cümle dahi duymak istemediğini söyledi nazikçe. Her ikinize de tam olarak anlayabildiğimi söyleyemem çünkü askerlik yapmadım, fakat hissettiklerinizi az çok tahayyül edebiliyorum. Dünyadan başka cehennem arayanlar aramasınlar, cehennem de cennette burada. Üzülerek okudum yazdıklarını, biliyorum dünya asla hayallerimizdeki gibi güzel bir yer olmayacak. Fakat dünyayı güzel kılan, güzel insanlar da yok değil. Sende öylesin. Ağzına sağlık.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
:)) Gerçekten de öyle olmuştu ama Ayşe. Orada 1984 sisteminin neredeyse tıpatıp bir örneğini yaşadığım günler geçiriyordum, böyle olunca da bu tür kitaplarla içli dışlı olamamamız için hiçbir sebep yok, işte bunun için askere gittim diyebiliyorum... Aslında hiyerarşi işin en doğal kısmı, çünkü tarihler boyunca gerek bu sınıfları sağlamaya gerekse de bu sınıfları kaldırmaya yönelik pek çok -izm çıkmış. Fakat işin güzeli de şu ki, askerlikle alakalı Puşkin'den, Pessoa'dan, Dostoyevski'den, Celine'den bir cümle duydum mu artık çok daha fazla anlamlandırabiliyor olacağım için mutluyum işte... Nasıl ki biz annelik, menstrüasyon ve kadınların duygusal dünyası ile saç kesim döngüleri arasındaki bağlantıları tam olarak anlayamıyorsak siz de pek doğal bir şekilde bunları tam olarak özümseyemeyeceksiniz. Sadece cennetin yanlış tarafı, cehennemin doğru tarafı oluyor bazı yerler bizim için. Sen de değerli birisin benim için, eksik olma, sevgiler...
Nesrin A. okurunun profil resmi
Eşim askerdeyken Sunay Akın'ın kitabını göndermiştim, rütbesini bilmediğim ve paketleri kontrol eden komutanı yazarı çok sevdiğini söylemiş ve sohbet etmişler kitaplar hakkında. Binde bir galiba bunun oranı. Hislerinizi çok güzel yansıtmışsınız, isterdim ki bu yazıları asıl muhatapları okumuş olsun. Elinize sağlık.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Gerçekten bunu söylediğinizde ben de şaşırdım çünkü gerek uzun dönem er gerek de komutanlar bazından bakılacak olursa hiç sevene rastlamadım henüz, eksik olmayın Nesrin Hanım, teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Samet Ö. okurunun profil resmi
Ne umduk ne bulduk gibi oldu ama iyi de oldu bu inceleme. Ben tamamıyla Ziyan'daki hikayeye değinen, düz yolda giden bir inceleme beklerken senden kopup gelmiş 'yaşayan' ve gerçekten sağlam bir inceleme buldum. Doğrusu askerliğin, ömrü boyunca okumamış, flört peşinde kendini tüketen aşağı zihinlere bir şey katmadığını, onları özünde hiçbir şekilde değiştirmediğini nasıl görebiliyorsam senin düşünsel bakış açın üzerindeki hayret verici etkilerini de böyle açıkça bu incelemende görebilmek beni oldukça düşündürdü. Okurken, vakit yaratabilsem de her anıyı uzun uzun anlatmana şahit olabileyim diye bir istek duydum. Cümlelerinin arkaplanında gördüklerimden olsa gerek. Dolu dolu bir inceleme olmuş, kalemin hiç susmasın dostum. :) "Burada bir daha inceleme yapmazsanız ossa cranialis'lerinizi kırarım" Samet Ö.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Aslında ben de daha çok Ziyan’a eğilmeyi düşünüyordum ama askerliğimle beraber harmanlamam gerektiğini fark ettim sonrasında Sametçim. Benim de keşke vaktim o kadar geniş olsa da her anımı anlatabilseydim diyorum ama şimdilik bu kadar yeterli gibi çok da sıkmadan. Ossa cranialis’lerimizin ömür boyu sağlam kalması dileklerimle, seviliyorsun.
1 sonraki yanıtı göster
kyrios maldoror okurunun profil resmi
Ne muazzam bir ideoloji olur; 'Ben artık hiçbir şey bilmiyorizm'. Bu platformda evet çok güzide okurlar var, bünyesinde belki de ileriki yılların yeni jenerasyonuna hitap edecek çok iyi kalemler ve düşünürler barındırıyor, ama sizden bir ikincisi var mıdır, bu paklıkta düşünce yapısına sahip diye düşünecek olursam, sanmıyorum. Varsa da bir elin parmağını geçmez. Muhtemelen bu tarz söylemler sizi mahçup kılacaktır. Ama inanın ki bu söylemlerim, güzel düşüncelerinizin ve emeğinizin bir sonucudur. Paylaşımlar için teşekkürler, bu da çok güzel incelemelerinizden olmuş. Düşüncelerinize sağlık.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Estağfirullah, kendi çapımızda anılarımız ve deneyimlerimizle bir şeyler karalamaya çalışıyoruz işte hepimiz. :) İnce düşüncelerin için çok teşekkür kardeşim, biz ülkecek artık hiçbir şey bilmiyoruzizm.
Selman Ç. okurunun profil resmi
İşte beklediğim inceleme. Sen zaten bu düşüncelerde olan biriydin, askerlik de bu düşünceleri daha da olgunlaştırmanı sağlamış. İncelememde nöbetteki askerin durumu için hayali değil, iç sesi diye yazmıştım senin de bu incelemen bir nevi iç sesinin dışa vurumu olmuş. Emeğine sağlık. Kitabı okuyacaklar bu durumlara farklı açılardan bakmayı da öğrenecekler bence. Veya en azından işin bu tarafının da olduğunu görecekler. Bu da bir şeydir yani :) Tekrar emeğine sağlık daha nice güzel incelemelere :)
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Evet, senin de dediğin gibi ben zaten bu düşüncelerde olan biriydim ama oralara gidip görmeden de bu düşüncelerinin temellerinin üzerine kat çıkamıyorsun be Selmancım. Çoğu şeyi kendi gözlerinle gördükten sonra böyle sert bir şekilde gerçekçi yazan yazarlara da hak vermek durumunda kalıyorsun sonra. Eksik olma kardeşim, sağolasın, inşallah hep beraber...
Yağmur okurunun profil resmi
Senin düşüncelerini yazıyla anlatış biçimini seviyorum. Böyleyken, arada incelemesi yapılan kitapların sınırlamaları olmadan yüzyüze bunları dinlemeyi düşünemiyorum bile. Eline emeğine aklına sağlık, HB kalemine kuvvet. Daha nice incelemelerini okumak dileğiyle, bu siteden vazgeçme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Değerli Yağmur -aka Nanuk-, buluşmalarda daha çok karşılaşabilirsek böyle detaylı konuları da daha çok konuşabiliriz pek tabii ki. Samimi düşüncelerin için teşekkür ederim. Bu siteden vazgeçip vazgeçmeme konusundaki gidip gelmelerimi az çok biliyorsun, mental olarak direnmeye çalışıyorum. ^^
2 sonraki yanıtı göster
Ebru Ince okurunun profil resmi
Senin hikayen kitabı gölgede bırakmış. .ne zaman uzun_uzun anlatacaksın? da doya doya okuyacağız. .
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Başka bir kitapta inşallah ablacım, eksik olmayasın...
9 sonraki yanıtı göster
Smyr okurunun profil resmi
Son cümle ne kadar da anlamlı. Bunun için sürekli okumuyor muyuz zaten? Düşüncelerimizin, dar kalıplarımızın genişleyebilmesi için. Unuttuğumuz değerleri tekrar hatırlamak için. İncelemelerinizi beğenerek okuyorum. Siteye anlam katan insanlardan birisiniz. Kaleminize sağlık. Sitede yazmayı bırakmayın. Batmanlı biri olarak anılarınızda bu şekilde yer almasını istemezdim açıkçası. Askerlik yapılan yerler kişi tarafından sevilmiyor sanırım çevremden anladığım kadarıyla. Keşke bazı şeyleri değiştirebilmek için yapabileceğimiz daha çok şey olsaydı. Aslında her birimiz biraz üstlensek bu görevi, iyiliği ve güzelliği yaymayı ne kadar da çok şey değişir belkide. Neler neler kim bilir..
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Dediğiniz şeyler çok güzel, teşekkür ederim her birisi için. Son cümle benim için de ayrı bir anlam taşıyor açıkçası. Batman’ı Hasankeyf’le ve sizin gibi iyi insanlarıyla tanımayı isterdim fakat maalesef böyle bir başlangıç oldu şimdilik, yoksa Batman’la alakalı bir şey değil bu, yaklaşık olarak her askeriyede geçen benzer olaylar. :) Sizin de dediğiniz gibi olumlu ve yapıcı yönde değişme üzerine daha çok düşünmeliyiz.
Osman Y. okurunun profil resmi
Ah be Oğuz ! Eline sağlık ne diyeyim ki, hiç mi değişmez bazı şeyler.. Ben şu şiiri paylaşayım artık, biraz sade ama senin gibi detaylandıramadım.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Hiç değişmiyor bazı şeyler, bazı yerlerde Osman... Şiir paylaşımını bekliyor olacağım. :)
1 sonraki yanıtı göster
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.