Kitabı çok sevdiğim, değer verdiğim bir arkadaşın “on kere okudum, hep baş ucumda durur” demesiyle aramaya başladım. Barış Bıçakçı bildiğim ve sevdiğim bir yazardı zaten ama bu kitabı o sözlerden sonra özellikle aramaya başladım. Bulduğumda elime almadan öyle baktım rafta incecik duran kitaba. Şimdi dedim Barış Bıçakçı şu incecik kitaba neler sığdırdı yine kim bilir. Kitaplarına genel olarak uzun ve garip isimler koymak konusunda usta bir yazarımız. Kitabın ismini içimden tekrarlamadan duramadım. Bana çağrıştırdıklarını düşündüm.
Bir süre yere paralel gitmek. Ne olabilir ? Benim ilk aklıma gelen, ilk yere paralel gidişim :D Benim için biraz trajikomik. Aylardan şubat, şehirlerden Sivas, yıllardan bundan üç yıl önce.. Şubat en kısa süren ay olduğundan son sürat akıp gidiyor. Derken 11’inde akmamaya başlıyor. Bir kız. Adı Özgecan. Onun başına gelenler, bize insanların ne kadar acımasız olabileceğini gösteriyor. Tüm olanlar yetmez gibi medyada süren dolmuş şoförüyle ilişkileri vardı iddiaları gece uykumu kaçırdı. Bu şekilde üzerini örtüp kapatacaklar bu konuyu diye içim içimi yiyor. Bir şey yapmalı diyorum. Bir şey yapmalı. Bir şey yaptık. Elimizden gelen en büyük şey neyse onu yaptık. Çoğu insan bizimle beraber ve bizden sonra da aynı şeyi yaptı. Ama bir şey fark ettim hiç biri bizim gibi yere paralel götürülmedi. Sanırım bunu yaşayan biz ikimiz olduk sadece. Evet sadece iki kişiydik.
Yere paralel gitme konusuna gelince, yani bir suç işlememişsin, bir suçluyu ifşa etmektesin ama suçlu muamelesi görüyorsun. O yüzden de bilinçli ya da bilinçsiz bir direngenlik oluşuyor. Sonra bakıyorlar kendin yürümüyorsun seni taşıyorlar götürmek istedikleri yere. Böylelikle bir süre yere paralel gidiyorsun. Gözünün önünden asfalt yakın markajdan akıyor. Sonra süre doluyor. Artık yere paralel değilsin. Ya yorulduklarından ya da sadece kendilerinin bildiği başka bazı sebeplerden seni biraz sarkıtıyorlar. Artık yere paralel değilsin. Asfaltı görmüyorsun çünkü asfaltla bir olmuşsun. Ellerinle yüzünü korumak istersin elbette. Ama ellerin. “Ellerin... Ellerin nerde?” Yılmaz Odabaşı’nın sorduğu gibi. Ellerin arkanda :) Anlıyorsunuz :D Sonra asfalt sana karışıyor sen asfalta. Elini siper edemediğinden kendi omzuna sığınıyorsun falan. Sonra işte o omuzdan 5-6 tane acısı büyük kendi ufak taş çıkarıyorlar :D Mesele uzun velhasıl. Öyle yere paralel giderken bir şeyler de anlatıyorsun. Yani haklısın ya bir de. Bir yanlış anlaşılma var zannediyorsun. Anlat anlat bakalım kime anlatıyorsun. Bakıyorsun olmuyor. Sesinin çıktığı kadar sonra. “İnsanlık onuru... “ diye başlıyorsun. Genelde cümleyi tamamlama olanağın olmuyor :D
Demek istediğim, yazarın dediği gibi bir süre yere paralel gittikten sonra anlamadıkları anlamak istemedikleri şeyler de anlatmaya çalıştım onlara. Uzaktan bakıp düşününce komik geliyor. Ama içindeyken komik değildi. Yine de güldüğümü hatırlıyorum bir kaç yerde bu da daha fazla sinirlenmelerine sebep oldu tabi ama, komik değildi. Bu yere paralel gidişle ilgili söyleyebileceğim çok şey var ama şimdi durup dururken tekrar bir süre yere paralel gidip, duymayan kulaklara bir şeyler anlat
manın lüzumu yok.
İşte böyle. Ben kitabın ismini okurken bunu düşündüm. Ama Barış Bıçakçı bambaşka bir yere paralel gidişi konu almış. Bunun yanısıra duyarsız kalmadığı bir çok konu var. Mesela en çok etkilendiğim ve anladığım kadarıyla bu ülkede olmuş ve yazarı en çok etkilemiş olay. ‘Hayata Dönüş’ Paramparça oldum bu kısmı okurken. Yeniden yaşandı sanki her şey gözlerimin önünde. Sonra insanlık anıtının önünde yaşanan insanlık ayıbı. Bunu da görmezden gelmemiş yazarımız. Çok kıymetli insanların orada günlerce herkesin gözü önünde eriyişini görmezden gelmemiş. Aslında hepimizin bilmesi gereken ama çoğumuzun bilmediği o kadını.. Görmezden gelmemiş. Hani şu imkansız aşklarınızı anmak için alıntılarını paylaştığınız “Milena’ya Mektuplar” O alıntıları onun sayesinde paylaştığınızı bilmeden tabi.
Barış Bıçakçı yine her şeye ve her yere dokunarak kısacık bir kitapta dünyaları anlatmış. Bir süre yere paralel gidilen dünyaları. Bu kitaba bambaşka bir inceleme yapmayı çok isterdim. Söyleyecek çok şeyim var aslında :) Ama koşullarımız bu kadarına müsade ediyor. Etmiyor da olabilir çok emin değilim :)) Barış Bıçakçı’nın cesareti ve duyarlılığı karşısında saygıyla ve sevgiyle eğiliyorum. Kitapla kalın efenim :)