Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

290 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
...çünkü her kalp dünyada yaşayan ilk insanların kalbini çarptırdığı gibi, varolacak son kadın ve erkeğin de yüreğini titretecek bir dolu duygu altında titremeyi hayal eder... ... Rahip, sıradan insanların ruhuna tesadüf gibi görünecek yönlendirmelere olanak sağlayan bu bilmezden gelme oyunu sayesinde insanlar üzerinde büyük güce sahipti... ... Hayatlarında paylaşacakları en özel mutlulukların bağlı olduğu bu ciddi ve belirleyici anda birbirlerine bakmaya bile cesaret edemiyor, ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Julien, düşlerle beslenmiş bir bakire ruhun sonsuz kırılganlığı, aşılması güç utangaçlığı karşısında kendini tutmak, akıllıca şefkat göstermek zorunluluğuyla bir savaş meydanında gibi hissediyordu belki de kendini... ... Sevdiğimiz insanları uzaktayken fazla düşünüp, onlarla olma alışkanlığını yitirince, ortak hayatın bağları tekrar kurulana kadar yaşanan bir tür duygu kilitlenmesi, sevgiyi felç eden bir tür soğukluk hissedip şaşırıyordu. ... Sıktığı dişlerinin arasından istemsiz çığlıklar yükselen Jeanne çocuğunu, piçini hiç acı çekmeden sorunsuzca doğuruveren, neredeyse hiç inlemeyen Rosalie’yi düşünüyordu... ... Bundan sonra tek bir düşüncesi vardı artık: Çocuğu. Aşkında yaşadığı hayal kırıklığı, boşa çıkan umutları ölçüsünde birden coşkulu, takıntılı bir anneye dönüştü. Beşiğin hep yatağının yanında kalmasını istiyordu, ayağa kalkabildiği andan itibaren bütün gün pencerenin önünde oturmaya ve bir yandan da hafif hafif beşik sallamaya başladı... ... Sekiz günün sonunda Jeanne annesinin yeni görüntüsüne alışmış, bir tür bencilce içgüdü, ruhun doğal huzur ihtiyacı, yeni olaylar, yeni tehditlere ilişkin endişelere dalarak bu konuyu düşünmez olmasına neden olmuştu. .... “Anılar beni böyle yapıyor. Zamanı geçen şeyleri sevsen de yok et! İnsan tamamen unuttuğu insanlarla beklemediği anlarda tekrar karşılaşıyor yoksa! Onları bir kez daha gördüğünü, seslerini işittiğini sanıyorsun, bu da korkunç bir etki bırakıyor. Bu anlattıklarımı yaşlandıkça anlayacaksın.”... .... Ama baron başını sallıyordu. “Yirmi beş yaşında gelip, ‘ben bir hiçim, senin yüzünden, senin annelik egoizmin yüzünden hiçbir şey bilmiyorum. Çalışamayacak, önemli bir insan olamayacağım. Kara cahil, basit bir insan olmak için yaratılmadım ben. Beni buna mahkûm eden kör sevgin yüzünden mutsuz öleceğim’ derse ne cevap vereceksin” diyordu.... ... Kötü şansın ısrarla peşinden geldiğine o kadar inanıyordu ki, Doğulular gibi kaderci olup çıkmıştı. Düşlerinin uçup gitmesine, umutlarının yerle bir olmasına o kadar alışmıştı ki, herhangi bir girişimde bulunmaya cesaret edemiyor, en basit işi yapmadan önce bile, her seferinde yanlış yolu tutacağı ya da olan bitenin onun aleyhine döneceğinden emin halde günlerce düşünüyordu...
Bir Hayat
Bir HayatGuy de Maupassant · Oğlak Yayınları · 2004203 okunma
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.