Albert Camus "Saçma, Absürd, Uyumsuz, Varoluşçu" felsefesini "intihar" konusuyla anlatmaya başlıyor. İntihar konusunu açıklamaya çalışırken bireyde var olan "umutsuzluk, bıkkınlık" halleri üzerinde duruyor. Bu konuda Kierkegaard'ın umutsuzluktan kurtulmak için Tanrı'ya yönelme görüşünü neredeyse kitabın başından sonuna kadar derinlemesine işliyor. Fakat intihardan kurtulmak için Kierkegaard gibi Tanrı'ya yönelme yolunu da önermiyor. Kendi felsefesinde umutsuz bireyin farklı bir şeyler yarattığını söylüyor. Bu konuda sanatı örnek gösteriyor. Aslında Albert Camus'nun umutsuzluğu giderme gibi bir derdi de yok, felsefesini umutsuzluk üzerine ve bu umutsuzluğa alışmak, onunla yaşamak üzerine kuruyor. Anlattığı "uyumsuz" bireyin en önemli özelliği aşırı ölçüde "kayıtsız" oluşu. Bu kayıtsızlığın en müthiş örneğini "Yabancı" eserinde görebiliriz. Peki Albert Camus uyumsuz bireyin kayıtsızlığıyla intihardan uzaklaştığını mı anlatıyor? Tam anlamıyla öyle değil. İş bu noktaya gelince Camus devreye Sisifos karakterini sokuyor. Sisifos'un uyumsuzluğunu, yaptığı saçma işi kabullenme, bundan mutluluk duyma ve başkaldırı durumuna dönüştürüyor. Ve böylece dağın tepesine taşı çıkarırken, taşın tekrar aşağı yuvarlanacağını bilen Sisifos'a müthiş bir "bilinçlilik" kazandırıyor.
Albert Camus bu eserinde, Dostoyevski ve Kafka'nın yaratmış olduğu karakterlerin, uyumsuz felsefesine göre kişilik analizlerini de yapıyor. Merak ediyorum da Camus acaba Turgenyev eserlerini okumuş mudur? Okumuş olsaydı Turgenyev'in "Bazarov, Litvinov, Nejdanov" karakterleri üzerine neler yazardı. Belki de bu karakterleri analiz edecek kadar değerli görmedi, bilemiyorum. Ama ben bu "nihilist" karakterlerle "uyumsuz" karakterler arasında müthiş bir benzerlik görüyorum. Şöyle bir örnek vereyim; Camus'nün "Sıkıyönetim" eserinde "Nada" diye bir karakter vardır. Ben, Camus'nün bu karakteri kendi "uyumsuz, absürd" felsefesiyle "nihilizm" arasındaki farkı ortaya koymak ve nihilizmi eleştirmek için yarattığını düşünüyorum. Bunu çok iyi anlatıyor da. Fakat o eseri biraz geniş bir açıdan değerlendirince, "uyumsuz" insana en benzer karakterin Nada olduğunu da görüyorum.
Değinmem gereken bir konu daha var, eserin çevirisi! "Vadideki Zambak" eserini Can Yayınları Tahsin Yücel çevirisinden okumuştum. O gün bugündür Tahsin Yücel çevirilerini gördükçe bir ürperme, titreme tutar beni. Kitabı okumaya başlamadan önce başıma geleceği biliyordum aslında. Tam da beklediğim gibi oldu. Allah'ını seven Albert Camus eserlerini Tahsin Yücel çevirisinden kurtarsın.
İyi okumalar...