Önceki Çağın Akşamüstü politik pratiğin yaşamsal kaygılarla olan mücadelesini bir devrimcinin içsel yolculuğuyla ve yaşadıklarıyla anlatmayı başarıyor. Kitabın kimi yerlerinde farklı ülkelerdeki devrim mücadelerine geçişler yapılıyor. İçinde bulunulan çağ değişse de evrensel insanın dramatik yalnızlığı değişmiyor.Kitabın bir yerinde:
“İnsan hangi yüzyılda büyümüşse o çağın çocuğu olarak kalır. Orta yaşlarda yeni bir zamana geçseniz de her şeyi geçmiş çağın kurallarına göre değerlendirirsiniz ve bu acı vericidir. Hatta aslında bu bir tür sakatlıktır. Çehresi tamamıyla değişen dünyada öğrenmiş olduğunuz değerlere göre yaşarsınız ama o değerlerin bir anlamı kalmamıştır.”(sf.190)
Tarihin büyük acılara ve dramlara sahip olduğu devrimci mücadelesini eleştirel bir dille anlatarak, bu arayışın çağlar boyu devam ettiğini anlıyoruz.Yeni bir dünya arayışında insan umut adlı kuşu beklemeye devam ediyor.