Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

459 syf.
·
Puan vermedi
Çakırdikenliğin Ortasında Çelik Dikensin İnce Memed.
“Sen hiç yılanı deri değiştirirken gördün mü, zor iştir. Öldürür yılanı. Yılan önce yumuşak otlu bir yer bulur kendine. Bir süre orada otların üstünde döner durur. Sonra yay gibi iki üç kez gerilir. Gerilir bırakır, gerilir bırakır. Sonuncusunda çok uzun gerilir, bir top olur açılır. Bir de bakmışsın ki yılan o anda kavlamış, derisini upuzun, bambaşka, bir çalı dibine bırakmıştır. Derisini bıraktıktan sonra yılan bir sersemlik, bir korku içindedir, ne yapacağını, nereye gideceğini bilemez. Oralarda sersem sersem dolanır durur.” Demişti Yaşar Kemal sayfa altmış ikide. Beni inanılmaz etkilemişti bu tasviriyle. Zira hem durum öyküsünün izlerini hem de olay öyküsünün izlerini natüralist bir çizgide görmüştüm. Yılanın deri değiştirmesi ne kadar etkileyici olabilirdi ki? Yaşar Kemal’den bu satırları okuyana dek hiç bunu düşünmemiştim. Yılan, derdim. Yılan işte, deri değiştirir. Yumuşak otları düşünmezdim. Yay gibi gerilişini düşünmezdim. Okurken düşündüren bir yanı var Kemal’in. Düşündürürken hüzünlendiren, hüzünlendirirken farkındalığı artıran bir yanı var. Yılan kimdir? Yılan metaforu neden kullanılmıştır? Yılan, hükümetin olmadığı, geçiş dönemi denebilecek yıllarda feodalistlerdir. İnce Memed’in yılanı Abdi Ağa’dır. Gürül gürül akan suların kenarında, mürül mürül kokan Yaşar Kemal çiçeklerinin; yarpuzların, üçgül pembesi, muhabbet çiçeklerinin yumuşak terü taze çapalanmış topraklarındaki otların üstünde dönüp duran, o otlara kimsenin sere serpile bir ağız tadıyla uzanmasına müsaade dahi etmeyen Abdi Ağa yay gibi üç kez gerilir. Gerilir bırakır, gerilir bırakır. Sonuncusunda çok uzun gerilir, bir top olur açılır. Bir de bakmışsın ki yılan o anda kavlamış, derisini upuzun, bambaşka bir çalı dibine bırakmıştır. İşte o deri esasen Abdi Ağa’nın cesedidir. Derisini bıraktıktan sonra yılan bir sersemlik, bir korku içindedir, ne yapacağını, nereye gideceğini bilemez. Oralarda sersem sersem dolanır durur. Yeni derisinde Ali Safa vardır, o da türlü dolandırıcılıklarını yapar. Haramzede Ali Safa edindiği mülklerin üzerinde gerinir, gerinir, gerinir. Tüm insanları etrafında toplar, kendini izlettirir, o uzandıkça, güneşte kavlandıkça bir güzel; tüm köylü onun kavlanışıyla birlikte kavrulur. Köylünün kavruluşu hükümetin yetersizliğindendir. Evet Mustafa Kemal bir rejim kurmuştur. Bu rejim yeniliği sebebiyle toy, toyluğu sebebiyle de bazı boşluklara sahiptir. Hukuk bu boşluklardan biridir. Feodal sisteme yargı gereğini yapmamış, işi “Efendisi” olan köylüden evvel ağalara bırakmıştır. Feodal sistemin ekmeğine yağ sürmüştür. Üç kez gerilen Ali Safa yılanı, gerilir bırakır. İnce Memed gibi bir yüreği duymuştur. Baştan sona çakırdikenlikle dolu arazilerin içinde bir çelik diken olan İnce Memed’i. Çakırdikenliğin içinde onu rahatsız eden bir şeyler daha vardır içten içe. Gerilir, bırakır. Sonuncusunda çok uzun gerilir, bir top olur açılır. Bir de bakmışsın ki yılan o anda kavlamış, derisini upuzun, bambaşka bir çalı dibine bırakmıştır. Yeni derinin altından Kel Hamza çıkar. Dölü kuruyasıca Kel Hamza kafası pek çalışmaz bir yılandır. Feodal sistemin savunucusu cahil eski köylülerden biri gelip “birkaç ölümsüz toprak uğruna” bütün bir köylüyü feda edene dek. Kel Hamza, kendinden evvel olan zulümkar düzene hemen ayak uydurur. Ayak uydurduğu bu düzen o kahpedir ki insan olan bir insanın yüreği katlanmaz. Pamuk yüreklerden çakırdikenliklerinin çıktığı andır işte bu uyanış. Çakırdikenlerin içinden çıkan çelik dikenin efsanesidir bu efsane de. Hükümete de yandaşlarına da hukuk ve adil yargıya; feodal sisteme bir başkaldırıdır. Birlik olmanın çağrısıdır. Cemil Meriç diyordu ki "Ağaç, köküyle yaşar.İnsan da öyle." Kökünden, toprağından vatanından sürülenlerin, diliyle mücadele içinde olanlar içindir. İnsan toprağı evvel anadilidir. Dilini özgürce konuşamamak da sürgündür. Dilimizi en içimizde konuşmanın sürgünü var. Bu roman bir başkaldırı romanıdır. Gelin, dostlar, yoldaşlar birlik olalım demenin Çukurovalıcasıdır, Yaşar Kemalcesidir. Cumhuriyet denen rejime bir hasrettir. Hükümet politikalarının insanca olması için bir ağıttır. Abdi Ağaların evvelden beri olduğunun kanıtıdır. Arkasına siyasileri alıp Ankara’da olan dayılara duyulan güvenin ne kadar alçakça, şerefsizce olduğunun hikayesidir. Vicdanından değil “Mustafa Kemal, Paşam, duymuş mudur?” sorusunu sormanın ne denli soysuzca olduğunu anlatır bize. Bize; bizi anlatan bir romandır İnce Memed 2. “Bir daha, bir daha öldürürsün, bir daha gelir. Bir daha, bir daha gelir. Abdi gider, Hamza gelir, Hamza gelir, Hamza gelir.” diyordu İnce Memed. Çelik diken, sen bir öldürürsün. Bin yaşarsın. Bin öldürürsün. Bir olursun. Bir oluruz. Biz oluruz. Bu bizim başkaldırımızdır. Bu hükümete ağıdımızdır. Çakırdikeni der, Yaşar Kemal. Üçgül pembesi der; Hatçe’yi ansıtır. Yarpuz der Seyran’ı ansıtır. Hayıt der, Iraz Ana’yı; peryavşan der Hürü Ana’yı; pıtırak der Topal Ali’yi; - zira yumuşak yanı onun geçmişi, dikenli yanı onun alçaklıklarıdır.- salkım söğüt; Koca Osman’ı ansıtır. Çakırdikeni; feodalizmi ansıtır. Baştan sona acıtır. Zulüm eder insana çakırdikeni. İnce Memed’in canını yakar, yarar. İnce Memed’in can çekişi, derinin kavlanması vardır çakırdikeninde. Çakırdikeni Abdi Ağadır, Ali Safa “Bey”dir, Kel Hamza’dır… Ve daha diğer soysuz dölleridir, vicdandan nasibini alamamışlara gelen bir “Çelik Diken İnce Memed”dir. Çelik diken, çakırdikenin yok oluşunun müjdesidir, insanın derisinin çizilmeyeceğinin, artık kanamayacağının; acısını anlamanın müjdesidir. İnce Memed, Yaşar Kemal’in ağzından hükümet politikalarının eleştirildiği geçiş döneminin boşluklarını gözler önüne seren doğa tasvirleriyle, kendine özgün çiçekleri ve otlarıyla bizi baştan sona içine alan bir toplumcu-gerçekçi romandır.
İnce Memed 2
İnce Memed 2Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202029,3bin okunma
··
212 görüntüleme
Dijwar okurunun profil resmi
Emeğine sağlık, güzel olmuş.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.