Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

131 syf.
·
Puan vermedi
Borges'in öykülerini okuduğunuzda karşınızda beliriveren düşsel gerçeklik adeta bir tur ayna görevi görür gibi imgeleri yansılar. Imgeler aynaya çarpıp hatta kırık bir aynaya çarpıp farklı farklı modüllerde istisna halleri oluştururlar. Beliriveren ile düşsel gerçeklik arasında kurmuş olduğum ilişki basta garip gelse de, Borges'i biraz dikkatle okuyunca ne demek istediğim anlaşılabilir. Delleuze, Kant Üzerine Dört Ders adlı eserinde Kant'ın kendisinden önceki fenomenoloji geleneğine karşılık fenomenolojide devrim yaratmasını "Beliriveren " mefhumuyla karşılar. Beliriveren ne demektir ? Fenomenler dünyası bize gerçekliği olduğu gibi vermez tezinden yola çıkıp özü aramaya ittiginde öz ve görünen arasında bir tur dualistik iliskisellik kurulur. Bize görünen nesneler olduğu gibi görünür; önemli olan nesnenin ve şeylerin özüne ulaşmaktır. Klasik fenomenolojik perspektif bize böylesi bir ikilik bırakır. Kant da ise, şeylerin özünden öte, şeylerin belirivermeleri hali olanaklıdır. Seyler beliriverir. Onları tanımamizi sağlayan şey de budur. Bize göründükleri gibi algılarız onları. Böylece Kant, klasik düalist ikiliği reddeder ve bize ikili yonelimselligin karşıtlık oluşturduğunu halbuki bu ikisi arasında klasik bir ayrım olmadığını söyler. Tabi ki bu Delleuze'yen bir çıkarımdır. Numen ve Fenomenler dünyası diye bir ayrım da söz konusudur Kant'ta. Bu ikilik nosyonu, bizim gerçeklik alanımızla Numen gerçeklik alanı arasında ayrım yapmamızı zorunlu kılar.  Borges'e tekrar dönersek; Borges fenomenler dünyamızda da şeylerin olası ilkelerinin ötesinde bir imgesel gerçeklik, yaratı gerçekleştirir. Nihayetinde işlenen cinayetler olanaksız değildir. Onun ilkesel olanın dışında kendi kafasında yaratmış olduğu bu düşsel gerçeklik ile ayrımı zorunlu kılmayacak biçim : Olasiliklardir. Tıpkı bir metametikci veya bir satranç ustası gibi olanakları zorlar ve düşsel olanın en ucuna varmaya çalışır. Öykülerinde alışıldık olanın dışına çıkması ve bir olay cereyan etmeden de öyküyü çekici ve korkunç kılan her aparata sahip gibidir. Onlara başvurur. Ki bu söylediklerimi kanıtlayan şey de, Borges'in bu eserini kör iken yazmasıdır. Hatta dostlarına yazdirmasıdır. Böylesi bir imge gücünün düşsel yolculukta okuyucu şaşkına uğratan ve her öykünün sonucunda, şimdi ne oldu? Dedirtecek yeginlikte bir akış sunması ve öte yandan süreğen gündelik pratiğin tekrar devam etmesi; ortada yalnızca yazının olmamasıyla bu serüvenlerin imgesel tutkusunu yaşamımıza aktarır.   Sonuç olarak Borges'in her eserinde kendisini gösteren bu türden yaratilar, onun özgün hasletine denk düşecek yeginliktedirler. Bu baskın yön ise her ayrı öyküde kendisini okuyucuya yakıcı biçimde duyumsatir.
Brodie Raporu
Brodie RaporuJorge Luis Borges · İletişim Yayınevi · 2015242 okunma
·
186 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.