Gönderi

287 syf.
10/10 puan verdi
Yazılarından keyif aldığım, bir şeyler öğrendiğim yahut zihnimde yeni ufuklar açan ve beni düşünmeye, gözlemlemeye iten her yazarı; din, dil, ırk ayırt etmeden okurum. Amacım ise, hayata elimden geldiğince her yönden bakmaya çalışmak ve öylesine değil, hakkıyla yaşamak. Bu düşüncelerimden hiç şaşmadan inatla yoluma devam etsem de, rahatımı bozan insanlar da olmuyor değil. Okuduğum ve beğendim yazarları belli bir kalıba sıkıştıran, yazdığı tek satırı okumadan onun hakkında dininden yahut ırkından yola çıkarak yorum yapan ve beni tenkit eden insanların varlığı, eskiden beni öfkelendirirken, son zamanlarda canımı sıkar oldu. Özellikle ülkemizde, yetiştirdiğimiz nadir düşünce insanları, sanatçılar ve edebiyatçılar olduğunu düşündüğümde, bu tutumu çok haksız buluyorum. Misal, Mehmet Akif Ersoy’u dindar, Sabahattin Ali’yi komünist diye küçümsemeyi ve yapıtlarını inkar edip hatta çöpe atmanın son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Okunan metinleri olduğu gibi kabul etmek değildir okuyucunun görevi; okuduğunu düşünmek ve sorgulamaktır. Ama tabii ki, okuma oranın bu kadar düşük olduğu bir memlekette, düşünme ve sorgulama kısmına geçmek için çok uzun yollar katetmek lazım, o da ayrı bir konu. Bütün bu yazdıklarımın elbette bir sebebi var ki, bu da kendi adıma çok değerli bulduğum bir düşünce adamı olan Cemil Meriç. Daha önce okuduğum ‘Bu Ülke’ kitabıyla beni can evimden vuran, velev ki yazdıklarının hepsi boş laf olsa, sadece ömrünü okumaya adamış bir insan olması bile onu son derece özel ve önemli biri yapmakta, bana göre. Ama tabii ki, hayata at gözlüğüyle bakan bir insan için bunu görmek neredeyse imkansız. ‘Mağaradakiler’, Meriç’in Türkiye ve Avrupa’daki entelektüelleri ve aydınlarıincelediği ve analiz ettiği, iki bölümden oluşan bir kitap. ‘Mağaranın Dışı’ olarak adlandırdığı ilk bölümde, her türlü bakış açısına göre, entelektüel kavramı tarif ediliyor. Dünyada entelektüel kavramının tarifini yapan insanların, katıldığı ve katılmadığı düşüncelerini, eksik bulduğu ve tamamlamak istediği taraflarını tek tek analiz ederek değerlendirmiş Cemil Meriç. Devamında, entelektüel ile kapitalizm arasındaki ilişkiyi, sonrasında da intelijansiya kelimesini ve Rusya’daki aydın kitlesini analiz etmekte. ‘Mağaradakiler’ adlı ikinci bölümde ise, sıra Türk aydınını ele almaya geliyor. Meriç bu bölümde;ihtilal, revolüsyon, inklap, anarşi ve liberalizm gibi konuları analiz etmekte. Eleştirel yaklaşımın önemini vurgulayan yazar, bunun her çağda tepki çektiğini, kiminin bu yüzden taş ocaklarına yollanmış olsa da susturulamadığını belirtir. Kitabın 1980 yılındaki baskısında çıkan ‘Suçlu Kim’ bölümünde ise yazar, dilin yozlaşması, dilde ırkçılık gibi konuları incelemekte. Kolay okunan bir kitap olduğunu söyleyemem. Meriç’in bahsettiği konulara sağlam bir şekilde vakıf olsaydım, muhakkak ki söyleyecek ve yazacak daha çok şeyim olurdu. Ancak, zor okumama, okurken sürekli düşünmeme rağmen, çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Kitabın sonunda, sevgili Meriç, kendi hayatının özetini yaparken; çeşitli kavramları ve ideolojileri tam kavramadan sahiplendiğini, bu yüzden de çözümü hayattan ve insanlardan uzaklaşarak kitaplarda bulduğundan bahsetmekte. ‘Bu Ülke’ kitabında da bu tip birkaç düşüncesinden bahseder kendisi. Bu konudaki sözleri benim için o kadar önemli ve değerlidir ki, insanların kitaplarla kafayı bozduğumu ve beni takıntılı biri olarak nitelendirmeye başladıkları süreçlere denk gelmişti o satırları okumam. Cemil Meriç sayesinde kulaklarımı tıkadım bütün söylenenlere. Büyük ihtimalle bir süre daha devam ettiler konuşmaya. Ne zaman sustular bilmiyorum. Kulaklarımı yeni açtım ve sanırım artık sadece, işime yarayacak şeyleri duyuyorum.
Cemil Meriç
Cemil Meriç
Mağaradakiler
MağaradakilerCemil Meriç · İletişim Yayıncılık · 20032,999 okunma
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.