Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

413 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
''Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.'' TOLSTOY Bu kitabımız da bir yolculukla başlıyor. Dostluğun timsali denebilecek kadar birbirine sımsıkı bağlı iki kişinin, yaşanan kötü bir olay üzerine çıktığı yolculukla. Şartlar nedir? Koşulların zorluğu nasıl atlatılır diye pek bir düşünceye dalmadan, yapması gereken en önemli şeyleri atlamayıp hiçbir şeyi göz ardı etmeden çıkılan bir yolculuk. Ne olabilir ki derseniz bu şartlar; Sarı-Özek bozkırının amansız mevsimleri derim. Çetin kış şartlarında günlerce yağan kar altında, evlerine hapsolmuş insanlar düşünün. Yazın sıcağında, kavuran güneşten biraz da olsa kurtulmak için ne içine girilecek bir göl, ne de içinden testilerce taşınıp, kana kana su içilecek bir kuyusu var. Hayır, tabii ki teknoloji falan yok. İkinci dünya savaşından biraz sonrası. Ne elde var ne de avuçta. Herkes sefil, herkes darlıkta. Bu şartlara göğüs germenin, diri kalmanın tek yolu birlik olmak. Aile gibi olan bir avuç insanın dayanışmasının ve hayata tutunmasının hikayesi. Tek gelir kaynağı Boranlı Tren istasyonu. Ekmek tekneleri. Kazangap bu ekmek teknesinin direği. Yıllarını, emeğini, her şeyini bildi bileli buraya bağlı olarak yaşayan ve şartlara aldırış etmeden hayatta kalan amansız biri. Yedigey ise onun sayesinde buraya yerleşiyor ve hayatının en büyük travmasını Kazangap sayesinde atlatıyor. İşte yolculuğumuza başlamadan önce bilmeniz gerekenler bunlar. Kazangap; yiğit, babacan, herkesçe sevilen, saygı duyulan ve Boranlı tren istasyonuna ömrünü vermiş bir işçi. Yedigey; savaşta geçirdiği günlerin etkisini Kazangap sayesinde atlatan, duygusal yönü daha ağır basan, insanlara yardım etmeyi seven, fedakar biri. Karanar; dillere destan bir soydan gelen ve örnek teşkil edecek kadar eşsiz bir deve. Haydi şimdi dillere destan Karanar'ı süsleyip çıkalım yolculuğumuza. Bu yolculukta nelerle karşılaşacağız bir bilseniz. Yola çıkarken savaş yıllarına gidiyoruz. Kahramanlarımızın savaş zamanı neler yaptığına dair bilgiler de böylelikle edinmiş oluyoruz. Biraz daha zaman geçiyor şehre bir yabancı geliyor. İşte Tolstoy'un dediği iki olay da gerçekleşiyor ve hikayenin en tatlı kısmı burası. Aslında yabancı ve ailesi sürülüyor desek daha doğru. Savaş yıllarının etkisini kötü üzerinden atamayan ve gidecek başka hiçbir yeri olmayan bir aile. Öyle dolu dolu yaşıyorlar ki. Öyle dört elle sarılıyorlar hayata. Emek verip çabalıyorlar evlatları, tek geçim kaynakları için, insanın imrenmemesi olanaksız. Bu hikayenin de en güzel yerlerine onları yerleştirmiş yazarımız. Keşke öyle devam etseydi. Elbet bu güzel günler bitiyor, ve tatsızlıklar boy gösteriyor. Düşünce yapısının değişik olduğu, farklı rejimlerin boy gösterdiği dönemlerde yaşamanın en acı halini gördüm ben bu kitapta. Görmez olaydım. İnsanın, okuduğu kelimelerle bile acı çekmesi bile mümkünmüş. Ben o dönemde acı çektim. Biraz daha ileriye gidiyoruz, yaşadığımız enkazın yıkıntılarının altından ne çıkarırsak kardır diyoruz. Daima güzellik, iyilik peşinde hareket ediyoruz ama musibetler yakamızı bırakmıyor bir nefes alamıyoruz. Türlü türlü hikayeler öğreniyoruz. Kitabın en sevdiğim diğer bölümleri diyebilirim. Mankurt kime denir? Ana-Beyit mezarlığının hikayesi ve Raymanlı-Aga efsanesi. Kitabı okuyacak olanlar, bunları başlarda sürekli duyacaksınız. Ama gerçekten hikayenin anlatılışına kadar bekleyin. O zaman yaşayacaksınız ve o acılar sizin de yüreğinizde iğne ucu gibi saplanıp kalacak. Yolculuğumuz nasıl geçiyor nasıl bitiyor diye merak ediyorsanız, ben de merak ediyorum. Tam olarak bitirmek için diğer kitabını okumamız gerekiyormuş.
Cengiz Han'a Küsen Bulut
Cengiz Han'a Küsen Bulut
Yazarın, böyle yürek burkan olayları nasıl bu kadar akışkan bir hale getirdiğine şaşırdım. Okuduğum diğer yazarlara göre çok farklı bir akıcılığı vardı kitabın ve kültürleri olsun, halkın yaşadığı zorluklar olsun, ne kadar çeşitlilik olursa olsun yazar hepsini ustalıkla bize aktarmış. Her okuduğum cümlede sanki daha fazla kitap beni içine çekiyordu ve kitapla gitgide daha çok bağlandım. Uzak kaldığımda ise acaba kitabın karakterleri şimdi ne yapıyor diye meraklandım. Böyle içli dışlı oldum okurken kitapla. Eminim içine giren herkesin imreneceği dostluklar, çekeceği acılar, tadacağı mutluluklar var bu eserde.
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov
ile tanışmak için çok güzel bir kitaptı. Tadı damağımda kaldı. Bu kitabın ismi başka bir şey olamazdı bence. Böyle güzel işlenmiş olayların değerini anlatacak en güzel isim
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202145,5bin okunma
··
383 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.