Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

480 syf.
·
Puan vermedi
Gölge Oyunu: Gece Yarısı Mareşaline Övgüler
Ray Bradbury… Bu ismi duyduğunuzda gözünüzün önünde neler canlanıyor? Usta bir nakkaşın elleriyle beyninizin kıvrımlarına işlenmiş o hareketli resimlerde hangi öyküler oynamaya başlıyor? Distopik bir gelecekte, mekanik bir tazıyla sıradan bir adam arasında yaşanan nefes kesici kovalamaca sahnesini mi görüyorsunuz? Yoksa Cadılar Bayramı’nı çılgınca kutlayan; kurtadamlar, vampirler ve ucubelerden oluşan bir canavarlar ailesini mi? Belki de Mars’a doğru yol alan nefes kesici uzay gemileri geliyordur aklınıza. Hayır, bunlar değil. Ray Bradbury’yi bize sevdiren etmenler yalnızca bunlardan ibaret değil. Doğru, o her şeyden önce bir bilimkurgu yazarıydı. Hikâyelerinde her türlü tuhaflığa, akıl almaz olaylara, maceraya ve gizeme yer verirdi. Ancak onu bu türün diğer ustalarından ayıran çok önemli bazı özellikleri vardı. Şiirsel anlatımı bunlardan biriydi; insanların yaşadığı maceraları değil, macerayı yaşayan insanları anlatması ise ikincisi. Evet, Fahrenheit 451’in konusu kitapların yakılması, en heyecanlı kısmıysa o unutulmaz kovalamaca sahnesi olabilir; fakat hepsinin merkezinde olan esas şey Montag’in duygu ve düşünceleridir. Eve Dönüş’ün sayfaları boyunca en çılgın hayallerimizin bile ötesine geçen bin bir çeşit yaratıkla dans ettiğimiz de doğrudur, ama asıl konu küçük Timothy’nin hissettikleri ve kabul görme arzusudur. Mars Yıllıkları’nın özü ise en iyi, üstadın kendi sözleriyle açıklanabilir belki de: “Biz Dünyalılar, büyük ve güzel şeyleri yıkmak konusunda hünerliyizdir.” Bradbury her zaman hikâyelerinin odak noktasına karakterlerinin neşelerini, üzüntülerini, endişelerini, hırslarını ve de korkularını yerleştirirdi. M. İhsan Tatari İncelemenin tamamı: kayiprihtim.com/inceleme/golge-...
Gölge Oyunu
Gölge OyunuKolektif · İthaki Yayınları · 201335 okunma
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.