Bu kadar duygu yoğunluğunun içinde nereden başlanır ki?
Rastgele önüme çıkan bir eserdi. Abdülhak Şinasi Hisar diye bir yazarın varlığından dahi haberim yoktu ve ne çok şey kaçırmışım dedim. Türk Edebiyatı önerileri adı altında bir süre liste varken bunların hiçbirinde yazarın kitaplarının olmaması ne üzücü. O listelerde güzel eserler yok demiyorum ama tanınması gereken daha birçok yazarın bulunduğunu gözden kaçırmamalıyız. Bunu da iliştirmiş olayım.
Herkesin içinde bir İstanbul sevgisi vardır diye düşünüyorum. Daha önce ne İstanbul' a gittim ne de yazarın yazdığı dönemde yaşadım. Buna rağmen nasıl oluyorsa İstanbul' un o tarih kokan dönemlerine ait bir özlem benim de içimi kasıp kavuruyor.
Yazar öyle anlatmış ki, ben yazdıklarını okumadım da yaşadım sanki. Kimilerine abartılı gelecek cümleleri benim ruhumda hayat buldu.
Yazılanları sadece Boğaziçi, Yalılar olarak da düşünmedim. Bence bütün evreni aynı o şekilde duymamız gerekli. Hissetmemiz gerekli. Güzel bakmalıyız her şeye; ağaca, çiçeğe, güneşe, denize, buluta, maviye... Bize anlatmak istediklerini dinlemeliyiz.
Sonlara doğru her ne kadar hüzünle dolsam da içimi coşkuyla kaplayan bir eserdi. Herkes mutlaka okumalı, tadına vara vara.