Savaşın yalnızca kılıç sallamak olmadığını er geç öğrendi Diyojen...
Savaşta komutan ve askerlerde başlıca bulunması gereken temel özellikler zekâ, cesaret, fiziksel kuvvet ve sadakâttir; Diyojen bunların en azından birine sahip değildi; sadakât. Terkedildi.
Komutanları zekâya sahip değildi, pusuyu göremedi.
Diyojen’in kendisi belgesellerden de bildiğim kadarıyla çok güçlü, cesaret sahibi ve akıllı bir adam ama Alparslan’ı ve Türkleri yok etmek pahasına birbiriyle alakası olmayan, olanların da aralarında mutlaka bir kuyruk acısının olduğu milletlerden topladığı ordusuyla (Katolikler, Ortodokslar, Rum ve Ermeni Birlikleri, Slav, Alman, Frank, Gürcü, Uz, Peçenek, Kıpçak...) yaşadığı hezimete neredeyse ben bile üzüldüm.
Hepimizin bildiği tarihî zaferi destansı bir şekilde yansıtmış yazar. Hiç okumadıysam 7-8 kitabını okumuşumdur
Okay Tiryakioğlu ‘nun ve hepsini çok sevdim. Kalemini ve hissettirdiği milliyetçilik ruhunu da takdir ederim. Ama bu objektif olmadığı anlamına gelmiyor.
Alparslan’ı 13 yaşından ölümüne kadar romanlaştırmış yazar. Aldığı eğitimler, kişisel özellikleri, dostları, sevdası, hissiyatları, kalp kırıklıkları ve inancıyla hiç sıkılmadan okudum. Herşey çok güzeldi. Kitabın amacı Malazgirt Zaferi’ydi ama yine de ölümünün anlatıldığı kısmı çok kısa ve geçiştirici buldum. Sanki savaş bitti, hadi Alparslan’ı da öldüreyim de kitap bitsin der gibi geldi bana. 1 puan kırma sebebim budur.