Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

360 syf.
·
Puan vermedi
1K’da bulunan Değerli Yazar Şiir dostu "Yusef Masadow" Bey’in nazik jestiyle kendine yakışır güzel temennileriyle imzalı yollamış olduğu "Rima'ya Mektuplar" kitabı için kendisine bir kez daha gönül selamıyla Teşekkür ediyorum. Herkesin Bir Hikayesi Vardır Kimseye Anlatamadığı.. Sevdaları, hayal kırıklıkları, yanılgıları…unutulmaya maruz kalan saf ve temiz duyguları…insani duyguların kayboluşuyla yanlızlığa sarılışları…Bu bir hikaye değil, bu yaşanmış iki yüreğin yolculuğunda kendinizi gördüğünüz soluk soluğa okuyacağınız birçoğumuzun unuttuğu masum, saf, kıyımsız, yazarımızın kendinden bile sakındığı, sarıp sarmaladığı..gerçek bir Aşk hikayesi.. Bazen bizlerinde dualarımıza kattığımız, bazen de yalnızca Yaradan'dan istediğimiz sessiz cümlelerimizle Amin diyebileceğimiz hikayelerimiz yok mu…? Ne çok mutsuz insan vardı! Geçmişin hatalarıyla yıpranmış insanlar... Yalnızlık korkusuyla yanlış ilişkiler yaşamış insanlar... Öç alma duygusuyla kendini yakan insanlar... Aşk imkânsızdı, kaderimiz imkânsızdı; Yanyana olamadık asla bir evin içinde, Kalplerimizle bir kitabın içine girebildik hürmetle... İşte o kitap, bu kitaptır... Merhaba RİMA, Ben’im… Hayatın benden çalamadığı sağır ve lal düşler biriktirdim, Saklı Bahçe’mde…Sana anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki, nereden başlayacağımı bilemedim…Kırk yıllık bir ömür, kırk yıllık anılar, kırk yıllık bir öykü… Bir ömrü nasıl anlatabilirim diye düşünürken, bir mektup yazmak düştü aklıma. Bir filmde görmüştüm; sararmış kağıtların üzerinde yüzlerce aşk nağmesi ve titreyen elleriyle güzel bir kadın… Bereketli gözyaşları, solmuş anıların üzerine yağmur gibi yağarken, yeniden dirilip ölümsüzleşen bir aşk belgesi… Bir mektup ! Şimdi yazdığımı okurken yüzünde beliren tebessümü görüyorum. Bu devirde mektup mu kaldı diyorsun; gülme ne olursun!! Yalnızca, oku… Okuyacağın bil ki sıradan bir aşk mektubu değil. Kırk yıllık bir ömür, kırk yıl süren bir yolculuk zamanda… İşte bu benim hikâyem… İçinde biraz BEN, biraz SEN. Mavi bilyelerimle başlayan ve Sende son bulan; yakıp har’layan bir serüven… Dinle RİMA , başlıyorum hikâyemi anlatmaya… Haa unutmadan; Mektubuma başlamadan evvel, gözlerinden öperim… // Yusef Masadow // Rivayet edilir ki; dil'ce hitabeti eksik kişiler, yürek'ce bir lisan bulmuşlar zorunluluktan... Dil ucuna asılı kalan her bir kelamı, k/ağıtlara silmişler ; kaleme batırıp tek tek toplamışlar ağızdan... Kağıtta kalan izlere "şiir" suskun harfleri ayıklayan kalem'e de "Şair "demişler.... Yetmedik, yetinmedik biz ..! Vaktine yenik düştük; Aşk havliyle, sımsıkı tutunduk bir kuşun kanadına...Firar eden kelimelerin vaatlerine, boynumuzdaki veballerle tutunduk! Sevdaya metruk yüreklerimize, hiçliğimize tutunduk! Darağacının kurumuş dallarına, harf olup da asıldık! Kelimeler mahdut'tu; kaleme aşık olup, şiirlerin mihrabına tutunduk..! İşte her şey böyle başladı; böyle başladı hikâyem… Şimdi bana sorsanız ‘’ ne isterdin?‘’ diye; Bilyelerim ve gecikmiş mevsimlerime doğan mutluluğum derdim. İkisi de mavi, ikisi de aşk… Sen; Ey.! Şu anda dizelere göz gezdiren... Dikkatlice okursan eğer; düş içinde bir düş görürsün... Şiirin en hüzünlü mısrasın da; iki dağ ve iki ceylan arasında kalmış bir adamın heyezanını, ikiliyi sevmeyenin ikililikle imtihanını görürsün. Bilirsin ikiliği hiç sevmem, Hep ilklerin adamıyım ben. Şimdi her pencerede bir başka adam; Belli ki yalnız ve hasretle sorar, İlkbahar'ım geçti mi buradan.?.! Tadını almadan yaşadığım ne varsa; bedelini ödedim...Şimdi; demlenmiş duygularla, bir kez daha yaşıyorum. Gem vurduğum bir telaşla yol alıyorum; her durakta soluklanarak... İnsandır... Kaybolmak ister bazen; Yürekçe ikiye katlanır, Hira'sının içine saklanır. Kendince aklanır da; Mıh gibi ayrılmaz o yerden. Fani'dir, acz'i en derin yara... İnsandır işte... Vesselam; Ve aleyküm selam... Hiç yoktu/m… Giz’liydim, Adem’in peşinden geldim dünyaya… Adem’den var oldum, Havva’dan doğdum… Korkuyla ümit arası hikâyemin derinliklerinde, kırk yıl kayboldum; kırk yola vardım da, çıkmaz sokaklarda kendimi buldum.. Özgürlüğü çalınmış bir çocukluğun yetimiyim hala… Hep uzaktan baktım, öylece uzaktan! Suskun görünsem de, fırtınalı ve mağrur bir çocuktum; yatağını bulamayan bir nehir gibi sancılı…Gözlerim rüzgardaydı, oysa rengarenk uçurtmalarım olmadı hiç; gökyüzünde kahramanlarımı uçurup, hayallerimin peşinden bir türlü koşamamak gibi küçük kederlerim oldu… Yutkunamadıklarımdan mülteci iki çizginin arasında, sıkışıp kaldı kelimelerim… Ölüp ölüp diriliyorum yaşamak denen yerde; yokluğuna temrin’dir, ölürcesine sevmek..! Geçecek diyorum kendime, geçecek! Nefes alacak gibi oluyorum; derken, daha karanlık daha derin bir kuyuya düşüyorum. Sol’umdan ağlıyorum yine… Bilir misin; sevdasını soluna nakşedenlerin yaşıdır, sadece sol gözden süzülen. Yok; vallahi hikâye değil, billahi hikâye değil! Seni ilk sevdiğimde on altı yaşımdaydım; şimdi kırk yaşımla seviyorum son dem’imde… On altı yaşın rahminde döl tutup, kırk yaşımla doğurdum sevgimi… On altı yaşımı kundakladım da, kırkı çıkana kadar, her gün yıkadım güz yağmurlarıyla… Aşk’a, sevgiye ve sevilmeye tam da hâkim olamadığım bir delikanlılıkta tanıdım seni… Öğrenmem gereken şeyler vardı belli ki. Şimdi, gözlerimden vuslatı arzulayan hayaller süzülüyor...İlahi bir kalemin yazdığı şiir gibi dualarımı okuyup, sımsıkı sarılıyorum sana RİMA.. Sahi sen bilir misin Yunus'u?! Selamet sahillerini, sabr'ı ile buluşu? Bekle RİMA, bulacaksın; çünkü sen AŞK’sın! Bekleyişime mahkumca sabret... Yine, güneşi birlikte doğuralım batısından...Öyle kara bir gecede yenilmiştim sana; şimdi günden de gün gibi ve ışılca Aşk'a doğalım... Ahh, Davetkar RİMA!! Sen, benim en güzel yenilgimsin; unutma... Kalbim senin yuvandır…evine dön… ve kapattım gözlerimi, " Yarabbi RİMA' yı bana bağışla!. Amin… Bazı kitapların okunma zamanı olduğuna inanırım. Eğer hayatımın farklı bir döneminde bu kitabı okusaydım belki de bu kadar etkilenmezdi. Şu an emin olduğum tek bir şey var: “Kitap beni kendimle buluşturdu...“ Yazarımız, Yunus’a varacağı ömür yolculuğunda, çocukluğunu, saf ve masum gençlik duygularını, sevginin, sadakatin, güvenin hasretin, özlemin, dünyaya geliş sebebimizin..inanç, edep ve saygının yok oluşunu.. en güzel cümlelerle kaleme almış..Sevdikçe, her katre deryaya dönüşen yüreğiyle sade ve derin sözleriyle, şifreli ve bir o kadar anlamlı şiirleriyle nakış nakış işlemiş ömür hikayesine.. mükemmel bir anlatımla gözünüzü kapatıp sayfalar arasındaki satırlarda kendi duygularınızla buluşuyorsunuz..benim hissettiklerim aynen böyle…Yüreğinize, Gönlünüze, Kaleminize, Emeğinize binlerce selam olsun Yusef Masadow…Rima’ya Mektuplar gönül yolculuğunda duygularınıza yarenlik yapacak gerçek bir hikaye…keyifli okumalar diliyorum… Yusef Beyin Sözleriyle…Yarım kalmış gönüllere kavuşmalar diliyorum… Hayal yasak, düş yasak, türkü yasak, şiir yasak..! Ne yapsak.? Bu Yar’i, sarmalasakta mı saklasak.? Ah, bir özgür olsak da, kavuşsak..!!! Siz, şarkıdaki hanımefendi; evet evet, siz.! Beni ayyaş yapan zat-ı ali’niz; bilesiniz… Sahi; bu aşk’ı, bana lütfeder misiniz..?! Güzel dost Yusef Bey yürek imzanızı atacağınız kitap yolunuz, gönül yolunuz, ömür yolunuz "Yunus bilgeliğinde daim olsun" İnşaAllah..
Rima’ya Mektup
Rima’ya MektupYusef Masadow · Karina Yayınevi · 201888 okunma
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.