Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

212 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
“İnsanoğlu dünyaya niçin gelir? Herhalde bir bahçe kurmaya gelir.” (syf70) Dönüp ömrümün bahçesine bakıyorum, Neler ekmiş, neler soldurmuşum? Bir de dönüp, Gülpaşa çavuşunun oğlunun ömrünün bahçesine bakıyorum. Islak kayanın bağrında, dağın başında neler yeşertmiş. Usul usul nasıl da cennet eylemiş bozkırı. Bir hevesle atılsak biz de Muhterem Bey gibi, Derviş yardım etse, köylü elimizden tutsa diyorum. Ama sonumuz ona benzemese. Gülpaşa Çavuşunun oğlunun “öldüm ve bir bahçeye gömüldüm...” dediği yerde yeniden yeşertsek kayısıları... hem belki nar da ekeriz biz. “Gayret bizden tevfik Allah’tan” diyerek düşsek yollara. Köyün yoluna. Gücümüz yeter mi? Sabah erkenden düştüğü tek yol, okul/iş yolu olan ve sadece egzoz gazına, korna gürültüsüne alışmış vücudumuz ; merkeple gidilen, kışın karın kapattığı, dolambaçlı köy yoluna alışabilir mi? Her aradığımızı on adım uzağımızdaki dükkanlarda bulabiliyorken, yeni bir şeyler görmek, alabilmek için Çerçi Cemil’i beklemeye ya da bizim için sıcağı soğuğu ayrılmış çeşmeler varken, Akpınar’a kadar gidip, su taşımaya alışabilir miyiz? Her şey bu kadar kolay -kolay ve değersizken- kıymeti olanlara sahip olmaya alışabilir miyiz? Sabahları günaydın demekten acizken komşumuza, köy meydanındaki sıcaklığa, birlikte erişte kesmelere, reçel kaynatmalara alışabilir miyiz? Biz her şeyi biliyorken, “akıl akıldan üstündür” “vardır ataların bir bildiği” sözlerini çoktan unutmuş ve burnumuzun dikine dikine giderken, Berber Hacı’ ya akıl danışmaya alışabilir miyiz? Her şeyden yorulmaya, oflamaya, puflamaya alışmış, bu alışkanlıkta gönlümüzü unutmuşken, asıl yorgunluğun gönül yorgunluğu olduğunu kavrayabilir miyiz? Hız, gürültü, telaş bir uzvumuz haline gelmişken dingin ve âri olmaya alışabilir miyiz? “Bakıyoruz da gönlümüze, kırık. Sevgimiz kime neye belli değil, bölük pörçük.” Cahit Zarifoğlu’nun bu dizeleri hayatımızla bağını koparmaya dahi niyetli değilken,sevgimizi, kendimizi Gülpaşa Çavuşunun oğlunun bahçesine adadığı gibi, tek bir yöne adayabilir miyiz? Kurtulabilir miyiz bu çokluktan, çöplükten? Yani, diyorum ki; bir ağaca adanmış bir ömrü beyhude sayan bu insanlardan ayrılıp, gönlümüzü bir ağaçla dost edebilir miyiz? Gücümüz yeter mi sevgili kendim, sevgili dostum? Diyorum ki; bozulmasa büyü. Hasretin de gurbetin de tadı kaçmasa, yitirmesek içimizdeki sevinci. Aldım-sattım, yaptım-çattım, bu moda-bu değil den ibaret kalmasa muhabbetimiz. Ölene üzülsek hep beraber, doğana sevinsek. “hep beraber” bak nasıl da ağız dolduran, gönüle dokunan bir kelime. Beraber kalsak Sevgili dostum. Beraber bir tohumun filizlenmesine, bir çiçeğin açmasına şahit olsak. Düşelim yollara, köy yoluna. Ömrümüzün bahçesi çiçeklensin...
Beyhude Ömrüm
Beyhude ÖmrümMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20198,3bin okunma
·
52 görüntüleme
nisa okurunun profil resmi
Gerçekten hayran kaldım!
Büşra T. okurunun profil resmi
"Sabahları günaydın demekten acizken komşumuza, köy meydanındaki sıcaklığa, birlikte erişte kesmelere, reçel kaynatmalara alışabilir miyiz?" Buradan sonrasını tüm bunların hiçbirini yapamayacağımı düşünerek okudum, çünkü gerçekten bir günaydın demek bile zor gelirken çoğu zaman, diğerleri çok güç. Samimi bir inceleme olmuş, teşekkürler..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.