Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

256 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Manifesto
Fikret Başkaya'nın, Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto (Nasıl Üretmeli, Nasıl Tüketmeli, Nasıl Yaşamalı), adlı kitabı olaylara daha geniş açıdan bakılmasını amaçlıyor. Önce manifestonun kelime anlamı ve Fikret Başkaya'nın bu kelime ile ilgili düşüncelerini okuyoruz. Manifesto: 'bir pozisyonu ve/veya bir programı, açık etmek, ilan etmek, deklare etmek olsa da bana göre manifesto iki şeydir: Bir iddiadır ve bir perspektiftir. Neden böyle oldu ve nasıl başka türlü olabilir? ' (s.9) diyerek bir açıklama yapıyor. Kapitalist sistemin artık bir çözüm üretememesi ve hatta sorunun kaynağı olmasından dolayı, kendi içinde yaşadığı sorunlara karşı bir söylem geliştirmiş. Yazar, kendi manifestosunu yazarken okuru da rahatsız ediyor. Yani ben düşünüyorum sen de düşün ve bu sayede okuyucuyu kitabın içine dahil ediyor. Fikret Başkaya toplumu ilgilendiren her şeyden bahsediyor. Kitap 'Giriş' kısmı dahil 5 ana başlığa sahip. Bunlar sırasıyla + Giriş: Binmişiz bir alamete + Neden bir uygarlık krizi ortaya çıktı + Neyi, nerede ve nasıl üretmeli + Nasıl tüketmeli + Nasıl yaşamalı Kimse ilerde kötü bir olay/durumla karşılaşacak şeyin peşinde gitmez. Ama iktidarları ele geçiren güçler o bireysel aklın reddettiği şeyleri topluma dayatır. Bunu da bazen açık bazen de gizli bir şekilde yaparlar. Hep 'ekonomik büyümeden' ve kişi başına düşen milli gelir artışından bahsedilirken bunun genele yansımaları niye düşük oluyor? Bu niçin çok fazla sorgulanmaz, bunu da düşünmek gerekir. Üretim ve tüketim artarken yoksulluğun daha da artması çelişki olmuyor mu diyerek bir soru sorar. Kapitalist sistem, yapısı gereği bir çözüm sunarken, başka bir sorunu da meydana getirir. Ama kapitalist sistemin kendisi sorunsa çözümü başka yerde aramak gerekmiyor mu? Okullarda öğretilen iktisat dersinin sadece ideolojik amaçlı olduğunu belirtiyor. Bunun sebebi olarak da egemen sınıfların kendilerine temsilen görevlendirdikleri eğitimcilerin, topluma kendi gerçeklerini sunduklarını ve o doğrultuda nesil amaçlandığını vurgular. Toplumun liberal, neo liberal politikalarla mülksüzleşmesinin önünün açılmasıyla büyük şirketler artık her yeri ele geçirir. IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi emperyalist yapıların, ele geçiremedikleri hava haricinde her şeyi denetleyebildiklerini söylüyor. "çoktandır burjuva….. Büyük özel günler" adı altında indirimlerle toplumun bir çeşit cebini boşaltmıyor mu? Efsane, şahane, çok özel, süper özel, ultra özel indirimler adı altında, ihtiyacın yanında ihtiyaç olmayan şeyler de hiç farkına varılmadan alındığı olunuyor. Temel ihtiyaçlar artık kişinin değil, şirketlerin tespiti ile ortaya çıkıp, onların bildirmesiyle alım gerçekleşir duruma geldi. Özel günler adı altında (anneler, babalar, sevgililer, doğum, nişanlılık, sözlülük, kara Cuma, muhteşem Cuma, yılbaşı vb.) bir meta zorunlu ihtiyaç duruma getiriliyor. Eğer tüketici bu döngünün dışında kalmak isterse bir çeşit mahalle baskısı gibi bir baskıyla karşı karşıya kalıyor. Televizyon ve internet sürekli bu günleri hatırlatarak, insan zihnine sokuyor. Hatta çivi gibi çakıyor. Kaçış olmaz. Reddetmek, toplumu reddetmek gibi öne sürülüyor. Özel günler şirketlerin kendi çıkarları doğrultusunda tüketicinin cebindeki parayı kapmak için yaptıkları bir oyundur. Zoraki gönüllülük oluşturulur. İnsan otomatiğe bağlanır ve çevresinde ya da ailesinde dışlanmamak için bu çarkın içine girmek durumunda kalır. İşin daha da ilginci ise buna karşı çıkanlar 'hayalperest, gerici, karanlıkçı (s.30)' olarak adlandırılır. Kapitalist üretim tarzından bahseder ve bir şey üretilirken doğadan bir şeyin çekildiğini ve tüketirken de doğaya bir şey atıldığını; gelişi güzel yapılanmalar sonucu kimyasal atıkların her tarafa atılması yüzünden çevre kirliliğinin arttığını ifade eder. Ayrıca nüfusun çok artması sonucu bu nüfusa yönelik arzın da artması doğanın da katledilmesinin de önünü açar. Çok Uluslu Şirketler tarafından istila edilen gıda ve hayvancılıkta artık 'Ticari' olarak bakıldığından, onlar neyin üretilmesini istiyorsa o ürünlerin üretileceğini ve onların 'patentli' tohumlarıyla üretileceği hale gelindiğini anlatıyor. Eşyanın 'kampanya' adı altında yüceltilmesi sürekli bir hal almış. Meta ile insan bir çeşit köleleştirilirmiş. 'Onda var, ben de niye yok' söylemi içinde yaşayan birey o malla aidiyet kurmaya zorlanır. Kendisini o mala indirgeyip, onunla mutlu olmayı seçer. Bazılarını bildiğimiz, duyduğumuz, gördüğümüz şeyler haricinde görmediğimiz, duymadığımız, bilmediğimiz şeyleri de bize anlatması bakımından iyi bir çalışma. Bize dayatılan 'gerçeklerin' gerçekliğini tartışmadan, esas gerçeğe nasıl ulaşacağız. Tüketimin yoğun olduğu şu anki dünyada, fiziki olmasa bile zihinsel olarak bize zorla biçilen kalıplar içinde yaşamaya çalışıyoruz. Kalıbın dışına çıkıldığında ise dışlanmışlık, mahalle baskısı ve en kötüsü de aile içi baskı ortaya çıkıyor. AVM'lerin çoluk çocuk cümbür cemaat dolması, günü AVM'lerde geçirip sosyalleşme, tüketme ve bir sonraki hafta AVM'ye gidilinceye kadar duyulan özlem ile hayatı, o gerçeklik içinde yaşamaya mahkum olan bir durumla karşı karşıyayız. Fikret Başkaya'nın adını duymuştum ama hiç kitabını okumamıştım. Bu aldığım ve okuduğum ilk kitabı. Diğer kitaplarını da alacağımı ifade edeyim (2 kitabını daha aldım). Çünkü bu kitapta bizden bir şeyler var. Toplumu kutuplaştırmadan, hor görmeden, var olanla, o var olanın nasıl var olduğunu anlatıp, bizlerinde o var olanın peşine nasıl sürüklendiğimizi anlatması bakımından güzel, kapsamlı bir çalışma. Kullanılan dilin anlaşılır ve akıcı olması dolaysıyla 'yahu, bu adam ne diyor' demeden olayları sebep-sonuç ikilisi içinde anlatıyor. Tabi, memnun olmayan kesimler de olabilir. Ama bir çeşit 'tebliğ' ediyor. Şu anki yaşamda toplumların büyük kısmında gözlemlenen mutsuzluğun altında yatan sebebin, parası olmadığı için o 'metayı' alamamasından kaynaklı olduğuna kendini inandıran kişinin, esasında o şekilde inanmaya itildiğinin farkına varmadığını anlatıyor. Giydiğimiz, içtiğimiz, kullandığımız her şey, çoğu zaman, doğanın katledilmesi ve insan emeğinin üç kuruşa satın alınarak üretilmesi sonucu ortaya çıkıyor. Bir yerlerde 'marka' olarak satın alınan (aldırılan) ürün, o ürünü sağlıksız, güvencesiz ortamda çalıştırılan o işçinin alın terinin ne kadar karşılığı oluyor? Düşük ücret alarak üretimde bulunan işçi, tüketicinin büyük paralar vererek ulaştığı o 'mutluluğa' ulaşır mı? Mülk, mülksüzleştirme, egemenlik, devlet, siyaset, ekonomi, bireysel, müşterek, iç ve dış düşman algısı ve buna karşı kurulan yapılar gibi çok çeşitli konular ele alınıyor. Bireysel mülkiyetin sorunların kaynağı olduğunu ifade ediyor. Özelleştirme ya da şirketleştirme yerine müşterekleştirme yoluyla kaynakların daha iyi bir şekilde yönetilebileceğini ama bunun da kısa vadede değil, ancak uzun vadede olabileceğini söylüyor. Kitap baştan sona sizi konulardan kopmadan ve bir şevkle okumanızı sağlayacak şekilde olayların içine dahil ediyor. Tabi bu bir 'manifesto'. Beğenirsiniz veya beğenmeyebilirsiniz. Yazar, bilgi birikimini kağıda dökmüş. Fikret Başkaya'nın manifestosu bu şekilde. Ayrıca Mete Gündoğan'ın. #36543635 kitabı da başka bir açıdan manifestodur. Fikret Başkaya bizlere bir şeyler anlatmaya çalışmış ve sorunların kaynağı ve çözüm yolunu da kendince göstermeye çalışmış. Kitap içinde kullanılan bazı kelimeler genel okuyucu için çok bilinir olmayabilir ama yazarın akademik bilgi birikiminden hareketle bu sahaya ait bazı 'jargon'ları kullanması da doğaldır. + Dizin kısmının olması iyi. + Kapak tasarımından dolayı beni cezbetmişti. + Sayfa altlarında verilen kaynaklar keşke, kitabın arkasında toplu bir şekilde verilebilseydi. + Bu kitabı 24 - 28 /Kasım/ 2018 tarihinde okuyup, inceleme yazısı ise 7 / Mayıs / 2019 tarihinde siteye eklenmiştir. + Eklenen alıntılar haricinde baştan sonra alıntılanacak kadar önemli bir kitap. Tavsiye ederim, alın, okuyun, okutun.
Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto
Başka Bir Uygarlık İçin ManifestoFikret Başkaya · Yordam Kitap · 201666 okunma
··
42 görüntüleme
S. Ali okurunun profil resmi
Teşekkürler, bir şeyler karalamaya çalışıyorum. Konuları Çok güzel açıklıyor. Tavsiye ederim.
siyah kağıtta siyah mürekkep okurunun profil resmi
Ellerinize sağlık, hocam. Çok değerli bir inceleme olmuş.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.