Abdülhamid Han, Nizamiye mahkemelerini geliştirip teşkilandırarak yargı birliği yolunda önemli bir atılımı gerçekleştirmiştir: 1879 tarihli Mehakim-i Nizamiyenin Teşkilatı Kanun-ı Muvakkati adlı yasa ile hukuk ve ceza mahkemeleri ayırımı belirgin hale getirilmiş ve bugükü hukuk ve ceza mahkemelerimizin temeli atılmıştır. Eski hukukumuzda olmayan savcılık (kamu davası) kurumu ile avukatlık kurumu ve noterlik kurumu hukukumuza dahil edilmiştir. Ticaret mahkemeleri de artık Adliye Bakanlığı'na bağlanarak yargı birliği yönünde büyük merhale katedilmiştir. Abdülhamid dönemindeki önemli bir başarı da, yeni mahkemeler ve yeni hukuk için gereken hukukçuları yetiştirmek üzere kurulan "Mekteb-i Hukuk"un kalıcı ve esaslı bir şekilde yeniden kurulmasıdır. Medrese dışında ilk hukuk mektebi 1870'de faaliyete geçmiş, 1874'te Batı'ya dönük bir hukuk programı oluşturulmuştur ve hocaların çoğu "Mösyö"dür. Abdülhamit devrinde, 1880'de kurulan ve günümüze kadar gelerek İstanbul Hukuk Fakültesi'nin de temelini oluşturan "Mekteb-i Hukuk"ta eğitim kadrosu büyük ölçüde Türkleşmiştir. Abdülhamid dönemi tamamlandığında, Nizamiye mahkemeleri son derece genişlemiştir, Şer'iye mahkemeleri Müslümanların, azınlık(kilise) mahkemeleri gayrimüslimlerin sadece aile ve miras hukukuna bakmaktadır.