Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

512 syf.
9/10 puan verdi
·
10 günde okudu
İnsan hep yeniden başlayabilendir...
İnsanlar acı çeker ve bu çekilen acıların ödedikleri bedeller olduğunu zannederler. Ne kadar saçma bir durum değil mi? Başkasının hatası neden senin bedelin olsun. Aptal bir beynin kurguladığı saçma sapan eylemler sonucu aldığın yaralar ve acılar senin bedelin değil, kaderindir. Özel yeteneklerin yoksa, bir paratoner gibi şansı üzerinize çekmiyorsanız kaderiniz pekte değişim göstermeyecektir. Ancak üzülmeyin, insan hep yeniden başlayabilendir. Şibumi güzelliğin içerisindeki estetik, zenginliğin içerisindeki mütevazılık, kalabalığın içerisindeki münzevilik ve iletişimin en doğal, en güçlü halidir. Hep deriz ya mutluluk insanın içindedir ve bütün eylemlerinin içerisinde mutluluk yatar. İnsanın umduğu ile bulduğu arasındaki durumdur mutluluk. Beklentilerinizi küçültün ve küçülttükçe emin olun ruhunuz biraz daha dinginleşecek, huzura biraz daha yakışıp şibumiye ulaşacaksınız. Rüyasını kontrol edebilenler ve zaman zaman astral seyahatlere çıkabilenler ne demek istediğimi daha iyi bilirler; bizler bir parça değil aksine bir bütünüz. “Eğer ticaretini yaptığın bilgi ve sırlarsa, çabuk bozulan mal alıp satıyorsun demektir.” (Alıntı #48237808 ) Okuduğumuz eser bir romandır ve dünyanın 20. yüzyıl dramıdır. Keşifler neticesinde gelişen sanayi ve sanayinin gereği olan enerji bazı kişilerin dikkatini çekmiş, bu konular üzerinde yoğunlaşıp, bir diğer dünya insanı toprağını sömürmeye başlamıştır. Bu yaparken de asla oburluğundan vazgeçmemiş, nice kanlar dökmüş ve dünya üzerinde tekel olma yönünde bir politika izlemiş ve bunu başarmıştır. Elbette bu filmlere konu olabilecek aileyi ve o dört kardeşi hepimiz tanırız, lakin atı alan Üsküdar’ı geçti. “Havayı ve suyu kirleten, soyan, sömüren kuruluşlar hesabına çalışan insanlara katil derler.” (Alıntı #48226580 ) Kurgunun çok iyi süzgeçlerden geçirilmesi isminden başka bir bilgiye sahip olmadığım yazar hakkında birçok düşünceyi de beraberinde getirmektedir. Çok iyi sentezlenen bir Japon kültürüyle iç içeyiz. Özellikle Go oyunu, General ve Kiraz Ağaçları kısımları muazzam birer gözlemci ruhun ortaya döktükleridir. Aynanın uç köşelerinde ise kurgudan uzak ama kurguyla iç içe olan dönemin büyük olaylarına yer vermesi, bunları kurguyla kesintisiz birleştirmesi okurda ayrı bir heyecan uyandırmaktadır. Bu olayları keşfetmeyi okurun kendisine bırakmak istiyorum ve bir bilim insanının meydana getirdiği bir kitle imha silahı olan atom bombasından bahsetmek istiyorum. Dünyanın en derin çukuru olan Mariana Çukuru’nu duymuşsunuzdur. Bu çukura keşfinden sonra sadece 4 kere dalış yapılabilmiş ve en sonuncusu ise 2019 yılında gerçekleşmiştir. Ondan önceki 3 dalışta elbette hiçbir veriye kesin olarak rastlanmamış ve kaydedilememiştir. Son dalışta ise çukurun içerisinde çöplerin olduğu ve hala atom bombası etkileri görüldüğü kaydedildi. Bu cümleyi yazmamın sebebi ise atom bombasını yapanın bir dahi olduğunu bilmenizi istememdir. Bilimin çoğu zaman insanların felaketi olacağı kanısını her fırsatta söylemem gerektiğine inanmaktayım. Bu arada yapay zekâ Alfa Go, go şampiyonunu mağlup etmiştir. Ne acı… “Her saat yaralar, sonuncusu öldürür.” (Alıntı #48228357 ) Japonlar… Japonların dünya üzerinde bulunan en insana yakın türler olduğunu her zaman söyleme gereği hissediyorum. Çünkü insan olmanın hakkını çok iyi veriyorlar. Gerek asırlardır süre gelen kültür arşivleri ve gerekse kendileri dışındaki bütün insan ve nesnelere, doğaya olan saygıları gerçekten bin şükrana bedeldir. Bunun sebebini ise varoluşlarından beri bir adada dış dünyaya kapalı ve kendi içlerinde yaşamalarına bağlıyorum. Bugüne kadar bozulmadan bu şekilde gelmeleri ise benim düşünceme göre bir mucize. 19. Yüzyılda yine Amerika sahneye çıkıp Japonları dış dünyaya açılmaya zorlar ve başarır. Hiçbir inanışa gebe kalmayan iyi ahlak örneği olan insanlar tarihte kendini azda olsa göstermiştir. Özellikle Helenistik dönemde bu tarz kişilerle karşılaşmak çok mümkündür. Marcus Atilius Regulus Romalı bir devlet adamı ve konsüldür. Kartacalılara karşı savaşırken esir düşer ve barış anlaşması için Roma’ya elçi olarak gönderilir. Kendi uyruklarına bu barışı kabul ederseniz büyük bir yenilgi yaşayacağını salık verir. Uyrukları Regulus’u dinler ve barışı reddeder. Regulus ise Kartacalılara verdiği döneceğim geri “sözünü” işkencelere uğrayacağını bilerek tutar ve Kartacalılara teslim olur. Aksi halde Roma’da kalıp güven içerisinde yaşayabilirdi. Sözün değerini iyi bilen Regulus bir “sivil erdem” örneği göstererek Kartacalılara teslim olmuştur. Büyük acılar, işkenceler sonrasında ise ölmüştür. O dönemin insanına bakınca bir isim ölümsüzlüğü istemeleri, namın yürüsün demeleri çok olağan bir durumdur. Bu tarz yiğitliklere çağımızda pek tanık olmasak da Japonların bu Stao Felsefe disiplini içerisinde yaşadıklarına canı gönülden inanmaktayım. Son olarak ise kitap içerisinde bolca geçen ahlak ve dostluk hakkında birkaç şey söylemek isterim… Ahlakın olmadığı yerde adaletten söz edilebilir miydi? Ahlaktan yoksun bireyler kendi özünden gelen soya sahip çıkmadıktan sonra haklarına nasıl sahip çıkacaklardı? Kenetlenme önce aileden başlamalı silsile ile bütün hanelere, komşulara ulaşmalıydı. Yetişme ve yetiştirilme şartları bireylerin eğitim düzeyleriyle orantılı ilerlemedikçe ahlaktan yoksun kalan biçare bedenler ya haksızlığa boyun eğerdi ya da haksızlık ederdi... Bu hususta ahlakın eğitimden önce gelmesi kişiyi iyi insan eder, topluma yararlı kılarken, ahlaktan yoksun bireylerin eğitimleri ise sadece kendi yararına yönelik olmakla kalırdı. İnsan yaradılışı toplumlarla beraber ikamet etmesini öngördüğünden ise önce ahlakın alınması ve eğitimle bunun desteklenmesi hem toplumlar için hem de doğa için vazgeçilmez gereksinimler olmalıydı. Aksi durumlarda bazı bireyler kendilerini alt sınıflardan kurtarıp yine alt sınıflara eziyet etmek zorunda kalırdı. Ve dostluk; Sizin için her şeyi yapabilecek dostlarınız muhakkak vardır. Yaptığımız yanlışların en başında yanlış kişilere dost dediğimizden başımıza geldiğidir. Dost dostu suça teşkil etmez. Bu dost değil suç ortağıdır. Bu ayrımları iyi bilmek ise erdem gerektirir ve yukarıda söylediğimiz gibi erdem yoksa dostluk yoktur. “Terbiye her zaman için merhametten de, sadakadan da, yardımdan da, içtenlikten de daha güvenilir bir şeydi. Tıpkı hak yememenin, karşındakine eşit şans tanımanın, adaletten önemli olması gibi. Büyük sayılan değerler, baskı altına girdiklerinde türlü mantık oyunlarıyla çözülüverirler. Ama terbiye, terbiyeydi. Koşullar ne olursa olsun, hiçbir zaman değişmezdi.” (Alıntı #48227911 ) “Aptal bir dost, akıllı bir düşmandan daha tehlikelidir.” (Alıntı #48226821 ) Yukarıda okuduğunuz paragraflar yardımıyla az çok kitabın yönünü kestirmişsinizdir. İnsan ve doğanın ayrılmaz bütünlüğünü, doğa karşısındaki acizliğimizi ve bilginin kölesi olduğumuzu da söylemek isterim. Çok sevdiğim bir cümle vardır: “söz ağızdan çıkana kadar o senin esirin, ağızdan çıktıktan sonra sen onun esirisindir.” Her şeyin kazananları bellidir. Ne kadar güçlü olursanız olun zamanı, hayatı ve doğayı alt edemezsiniz. Bu söylemlerimde Nikko’nun –ana karakter- biraz abartılı yönlerine bir atıf olsun. Yazarın harika dili, yazım tarzı, üslubu, betimlemeleri ve özellikle karakterlerden Le Cagot’un mizacına hayran kaldım. Mükemmel ötesinde bir düşünme sürecinin ardından, kısa bir konuşmayla okurunu kahkahalarla boğması iki karakteri de dost edinmenize olanak sağlıyor. Benim için biraz polisiye, biraz felsefe, biraz yakın tarih ve doğa konularını barındıran naçizane bir içerikti. “Amerikalılar hayat standardını, yaşamın kalitesiyle karıştırıyorlardı. Fırsat eşitliğini örgütlenmiş beceriksizler ordusuyla, ataklığı cesaretle, sertliği erkeklikle, özgürlüğü serbestlikle, çok laf etmeyi canlılıkla, eğlenceyi zevkle karıştırdıkları gibi. Bütün bu karışıklıkların sonucu olarak da tabii adaletin yanlızca eşit olanlar arasında eşitlik sağlayacağı gerçeğini göremiyor, herkes arasında eşitlik sağlayabileceği hayaline kapılıyorlardı.” (Alıntı #48069202 ) Kitabım E Yayınları 1981 tarihinde yayımlanmış ilk baskısıydı. Toplamda 512 sayfadan ve 7 bölümden oluşmaktadır. Kitap içerisinde ülkemiz için sansür uygulanacak hiçbir kavram ve kargaşa yoktur. Bu sebeple sansürlü içerik var diye bu naçizane kitabı okumaktan geri durmayın. Sadece birkaç sayfada yazar okurların yazılanları uygulamak isteyip tehlike düşmemesi için uyarıları mevcuttur. Bu kavramlar ise Jilet Masajı, Çıplak Elle Dövüş Sanatı ve Seks Durumlarıdır. Yani anlayacağınız birinci baskıda da bu teknikler hakkında bilgi vermemektedir. Sözün özü; benim için harika bir deneyimdi. Heyecan verici bir kurgu ve sürükleyici karakterler kitabı elinizden bırakmaya imkân vermiyor. Kesinlikle okunulası ve şiddetle tavsiye edilesidir. Sevgi ile kalın...
Şibumi
ŞibumiTrevanian · E Yayınları · 20228bin okunma
··
836 görüntüleme
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
İncelemeyi çok beğendim. Yüreğine sağlık. Umarım kitap da bu kadar güzel olur(bu kadardan anlattığın gibi). Olmazsa eğer çok nıfır edeceğim arkandan.😂😂
Tayfun okurunun profil resmi
Muhtemelen beğeneceğine inanıyorum :) Beğenmezsen tabi ki nıfır edebilirsin. :)))
11 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
ismail okurunun profil resmi
Nasil okusam Şimdi mi yarin mi Yarisini simdi mi Yoksa tamamini mi Kararsiz kaldim Burdan incleme yazan abimize gonderme yapmis bulunmaktayim Bakanim siz bize ne yaptiniz Dur bu o replik degildi Simid nasil yapsak ben en iyisi Okuyunca da yorum yapayim😁 Okumadan yorum yapmaktayim sjsjd
UKALA KRALİÇE okurunun profil resmi
Okuyan beynin,okuduğunu hisseden yüreğin dert görmesn.
Tayfun okurunun profil resmi
Sende okumalısın bence :) kitap gercekten umut aşılıyor, yeniliyor.
19 sonraki yanıtı göster
Mir'at-ı Cünun okurunun profil resmi
Kalemine sağlık inceleme icin.
Tayfun okurunun profil resmi
Asıl okuduğunuz için ben teşekkür ederim. Güzel bir kitap okumadıysanız aklınızda bulunsun.
3 sonraki yanıtı göster
ismail okurunun profil resmi
Bu incleme okunması gerek tavsiye niteliği taşır Takdir edilesi bir inceleme abi Güzel söz dizilimi Olmuş 😊
Tayfun okurunun profil resmi
Sen ne diyorsan ben inanırım İsmail :) İçerimde sana karşı bir sevgi var, nedeni ise belirsiz :))) Teşekkür ederim.
3 sonraki yanıtı göster
Ayşe* okurunun profil resmi
Bu kitabın büyüsüyle Trevanian’ın iki kitabını daha okudum ikisi de birbirinden vasat. Sanki o kitaplarla bunu yazan farklı kişiler gibi, incelemen güzel olmuş emeğine sağlık.
Tayfun okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Okuduğun kitaplarda üç adet Trevanian'ın hangisi olduğuna baktım ve bir sonra okuyacağım Katya'nın Yazı kitabı için üzüldüm. Umutla bakıyordum o kitaba... Seninle benim dimağ tatlarımızın aynı olduğuna birçok kitap ve incelemede karşılaştım :) Bununda aynı olabilme ihtimali çok yüksek, umarım keyif alacağım bir eser olur.
2 sonraki yanıtı göster
Kübra Ortanlar okurunun profil resmi
Çok iyi👏 Özlemişim kitabı. Güncellendim.
Tayfun okurunun profil resmi
Teşekkür ederim... Yeniden okunulası bir eser, haklısınız.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.