Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

282 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Çok gezen mi bilir yoksa çok Proust okuyan mı?
YouTube kitap kanalımda Marcel Proust'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: youtube.com/watch?v=n5e0iz7... Heyecanlıyım 1000kitap, heyecanlıyım. Ne yazacağımı bilmediğimden değil, neleri yazacağımı tamamen biliyor olduğumdan dolayı heyecanlıyım... İlk olarak
Stefan Zweig
Stefan Zweig
ile başlamıştı her şey aslında. Olağanüstü Bir Gece kitabında anlattığı Viyana Ring Caddesi ve Prater mekanlarında Zweig'ın ayak bastığı yerlerin izdüşümünde ondan 100 yıl sonra benzer şeyleri hissettiğim için heyecanlıydım. Zaten kitap okumak da aynı bir sevgiliyle olan süreç gibi değil midir? Geçmişimizden şimdiki zamanımıza uç uca eklenen insanlar gibi kitaplar da hayatımız boyunca ruhumuzun önünden gitme inadı içerisinde bulunan ve yetişmeye çalıştığımız uç uca eklenmiş içselleştirme kehanetleri değil midir? İkinci olarak
Robert Musil
Robert Musil
ile devam etti her şey. Niteliksiz Adam 1 ve 2 kitabında kurguladığı Ulrich'in niteliksizliği aslında etrafındaki insanlardan ve nesnelerden oluşan atmosferin nitelikliliğiyle daha çok ön plana çıkıyordu. Fakat bu kitabı bu kadar sevmem de boşuna değildi. Çünkü Musil'in çoktan çürümüş değerli bedeninin içindeki düşünceleri yıllar sonra bir anatomi uzmanıymışcasına bu derece içselleştirebilmiş olmam, insanın memleketi ile gezilen yer arasında kararsız kaldığı duygu iklimine bağlıydı. Aslında haber kanalları yalan söylüyordu. Esas meteorolojik durumumuzu etrafımızda her gün yaratılan ve yaratılmaya devam eden, değişmeden yerinde duramayan, ısrarla bize her gün farklı perspektifler sunan sevgi gondollarımız belirliyordu. Gondol mu? Üçüncü olarak
Marcel Proust
Marcel Proust
ile zirvedeyim. Proust'un izlenimlerinin beni neden bu kadar sarmaladığını merak ediyordum, fakat artık buldum. Çünkü neredeyse her gün gördüğümüz insanların bile veremediği sıcaklığı, içselleştirmeleri ve duygu karşılıklarını, biz, kitaplardan buluruz. Yazarların fiziksel olarak ayak bastığı yerlere bizim yıllar belki de asırlar sonra oralara ait aklımızda kalan görüntülerle ayak basabilmemizin önemi de buradan gelmektedir. i.ibb.co/4mxRXVT/2013120... i.ibb.co/S6HHDrW/2013120... Zaten kitap okuma serüveni de sevgi gibi Versay Sarayı'nın ilk bakışta donuk ve tamamen mimari yığın olarak görülen fakat içine girildikten sonra arkasından beklenmedik bir şekilde önünüze çıkan yemyeşil alanlarının şaşırtıcılığı gibi iki yönlü bir deneyim değil midir? i.ibb.co/7bXNkSy/DSCF574... Serinin ilk kitabından başlayıp
Mahpus
Mahpus
kitabında yoğunlaşan, bu kitapta devam eden Gotik mimariyle bezenmiş Paris ve Champs-Élysées sokaklarından aklımda kalan görüntüleri Proust'un kitaplarına oturtmaya çalıştım. Bu düşünce biçiminden sonra ise aklıma ilk şu soru geldi: "Çok gezen mi bilir yoksa çok Proust okuyan mı?" Aslında sonucu sevgiye çıkacak olan bir sorunun cevabı hiçbir zaman belirli bir şık değildir. "Aşkta kötü seçimden bahsetmek hatadır, çünkü seçim söz konusuysa, kötü olmak zorundadır." (s. 196) Demiştik ya, kendi gözlerimizle Proust'un dünyasına değil, Proust'un gözleriyle kendi dünyamıza bakmak gerek. İşte! Okuduğumuz Proust satırlarıyla kendi dünyamızın geçmişinde eskiden kalan kırıntıları onun bize seneler sonra yolladığı edebiyat gondoluyla birlikte gezmek gerek! i.ibb.co/JK975Mp/DSCF006... Proust'un bu kitabında Paris ve Venedik arasında kaybolmuş bir ruhun anlatılması gibi, sevgi adını koyduğumuz şehrin de dar ve geniş kanalları vardır aslına bakarsanız. Biz ise merak adlı gondolumuzla bu sevgi şehrindeki bütün kapıların önüne yanaşmak isteriz. Oysaki kaçırdığımız hatta daha doğrusu unuttuğumuz bir nokta vardır; i.ibb.co/TMZSXFH/DSCF007... Fiziksel kanallar ve Venedik'in kanalları gibi sevginin de kanalları aslında istendiği zaman çok geniş olabilir. Hiç ummadığımız kişiden duyacağımız itiraf ve yalanlar karşısında çevirdiğimiz kanalın frekansıyla uyuşamayacağımız noktalar hayatta karşımıza çıkabilir, çıkacaktır da. Aslında biz ne kadar kendi beynimizin içindeki kanallarda gondol kullanma ehliyeti almaya çalışırsak çalışalım, hayat boyunca farklı yazarlar, farklı ressamlar ve izlenimleri bize farklı şeyler katacak farklı insanların beyinlerinde yüzen gondollara da ihtiyacımız olacaktır. i.ibb.co/4JMwPSN/DSCF011... Bir sabah kalktığımızda kendimizi onsuz bulmamız, onun yokluğuna uyanmamız sırasında varlığımızı aramamız, onun giyinip gitmesiyle belki varoluşçu aşkı da yanında götürmesi gibi detayların hepsi kendimizi ne kadar unutuşa mecbur bıraktığımızla ilintilidir. Ne kadar acı çekip ne kadar çok kaybedersek o kadar da unutmayı ve unutulmayı isteriz. Albertine adlı sevgilimizin hayatımızdan aniden çıkması ve kendimizi daha sonra birden umulmadık bir şekilde Venedik San Marco Meydanı'nda bulmamız da kendimizle yüzleşmenin zorluğundan dolayıdır. Bugüne kadar sevip de bir bir kaybettiğimiz insanların ruhları aslında Pandora'nın Kutusu'nda olduğu gibi içimizdeki kalp denen kutuda saklıdır, biz ise o kutuyu çeşitli şehirlerle, çeşitli kitaplarla, çeşitli şarkılarla içselleştirme adlı anahtarıyla birlikte açmak isteriz. i.ibb.co/f17Sd9d/DSCF017... Sonrasında Venedik'in kanalları Büyük Kanal'a açılır, Proust'un akıl kanalları da gittikçe genişler. Sanki dünyanın üzerinde bugüne kadar icat edilmiş bütün teleskopların aksine dünyaya ters olarak duran kocaman bir Proust monoklü vardır, bize bu dünya denen noktacıkta kapılıp kaldığımız konuların ne kadar beyhude olduğunu kanıtlamaya çalışır. Bize kendi kaleminden gondollar yollamaya çalışır, kendi Albertine'lerimizi bulduktan sonra kıymetlerini bilelim diye... Hatta Albertine'imizi bulduktan sonra onun işte "o" olduğunu anlayabilelim diye... "Şimdiki zaman, hep bir şehrin şu ya da bu biçimde o şehrin binalarına ait değilmiş izlenimini uyandıran son binası gibidir."
Niteliksiz Adam 2
Niteliksiz Adam 2
, Robert Musil i.ibb.co/SQcTzs3/DSCF016... Kim bilir, belki de Proust'un kendi Albertine'ini kaybettiği ev, o şehrin binalarına ait değilmiş izlenimini uyandıran son binası bu fotoğraftaki binadır... Biz de zaten şimdiki zaman adlı sıkışmışlıkta geçmiş zamanın halatıyla kendimizi kurtarmaya çalışanlar değil miydik? İşte, şimdiki zamanımızı ve zaman geçtikçe yerinde duramadan şimdileşen gelecek zamanlarımızı biz her ne kadar elimizde tutmaya çalışsak da, kaybolmaya sürekli devam edecek olan bir kadın, bir adam, bir şehir ya da bir düşünce de her zaman olacaktır. Proust'un düşünce dünyası da Venedik'e benziyor olabilir fakat tek farkla... Eğer bugüne kadar kendi birikimlerinizle bir gondol yapıp onun dünyasına tanık olmaya çalışırsanız onun çetin sularında batmanız çok normaldir. Fakat ne kadar onun gözleriyle onun edebiyat kanallarında rafting yapmayı göze alacak bir gondol yapabilirseniz, işte o kadar da bu adamı seversiniz.
Albertine Kayıp
Albertine KayıpMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20202,177 okunma
··
1.741 görüntüleme
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Öncelikle incelemen için emeğine ve zihnine sağlık. Ben Proust okumayı nizami çim sahada maç yapmaya benzetiyorum. Seni toprak sahaya da bekleriz Oğuz. Okursan Cemidecoys Amca emin ol sana Dabilinin barından sazından, kulesinden, genelev sokağına, oradan matbaasına kadar her yerini itinayla gösterecek.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Bir yere de Cemidecoys Amca karışmasa olmuyor abi ama teşekkür ederim. :) Proust da Musil de Joyce da bence niyetleri ve amaçları farklı adamlar. Her ne kadar modern roman akımında sayılsalar da üçü de birbirinden o kadar uzak ki, bunlar üzerine özel bir tartışma bile yapılabilir aramızda bir gün. Biz zaten senle yapıyoruz buluşmalarda ama genel olarak yani...
2 sonraki yanıtı göster
Hilal okurunun profil resmi
Heyecanınıza ben de kapıldım bu satırları okurken ve tabi o fotoğraflara bakarken.. Elinize sağlık, çok güzeldi 😇
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, eski günleri yad etmek kadar güzeli yok. Ben de biraz kendi kayıp zamanımın izini sürdüm işte. Sevgilerimle... 🙏🏻
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Serpil Ağ okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, Oğuz Bey. Görsel materyaller ile zenginleștirmiș olduğunuz inceleme tek kelimeyle, muhteşem... Üzülerek ifade ederim ki, inceleme de bahsi geçen yazarlara vakıf değilim! Fakat kitaplığımda mevcut olan eserleri bitirdikten sonra, okumak istediğim yazarlar. Özellikle de Robert Musil. Her ne kadar Musil okumak için, gerekli olan donanıma sahip olup olmadığımdan emin olmasam da!... Lakin emin olduğum bir mevzu var ki o da var oldukça yazarla bir gün bir yerde yollarımız kesișecek olduğu. Hani insan bir kendi gölgesinden, bir de geçmişinden kaçamaz, derler. Doğrudur... Geçmişim ve geleceğim arasında muhakeme yapmama vesile olan inceleme adına teşekkürler, okur arkadaşım...
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Teşekkür ederim bu değerli yorumunuz için Serpil Hanım. Açıkçası okuma anlamında sizin gibi deneyimli birinin Robert Musil’e kesinlikle hazır olduğunu düşünüyorum, ben ilk olarak 24 yaşında okumuştum fakat o günden sonra ben, aynı ben olmamıştım. O yüzden gördüğüm her okura da kendilerini daha çok geliştirebilmeleri açısından öneriyorum. Kitaplar da geçmişimizle geleceğimiz arasında muhakeme yapabildikleri kadar hatırlanacak, o yüzden şimdiki zamanımıza bu kadar hükmetmeyi başarabilen kitapları insanlara da anlatmak gerek, tekrar teşekkür ederim. Sevgilerimle...
2 sonraki yanıtı göster
L Büşra A. okurunun profil resmi
Oğuz bende fotoğraflara bakarken aynı zamanda kitabı okudum. Şimdi senin incelemeyi okurken okuduklarım aklıma geldi. Ne güzel anlatmışsın hem mesleğin gereği daha çok anlamdırıyorsun, seriye başladığımdan belli Proust'la beraber bir çok ülke gezdim sanki misal İtalya,Fransa, Lübnan ve Vedenik gibi...Bu ülkeleri ne kadar içselleştirmişti hatırladım da sende de öyle olmuş incelemende belli oluyorda az kaldı serinin bitmesine de. Ayrıca bu güzel fotoğraflar için teşekkür ederim, emeğine sağlık... :)
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Bence Proust hakkında konuşacak olursak öncelikle bu şehirlerin o zamanki düzenlerine, yaşayışlarına ve mimari tarzlarına bakmalıyız. Çünkü bunun gibi özellikler önemli gibi gözükmese bile çok önemliler... Ben de kendi kayıp zamanımın izini sürmeye çalıştım diyebilirim, çünkü geçmişin görüntüleri aklımdan sürekli geçiyor ve bunları ne kadar izlenimlerimizle aktarabilirsek o kadar da bu adamı anlayabiliriz. Teşekkür ederim Büşra. :)
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.