Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
9/10 puan verdi
Korkarım pişmanlık sonun olacak.
Çünkü çok mutsuz olmamanın en güvenilir yolu, çok mutlu olmayı istememektir. (Arthur Schopenhauer, Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar) Bir Reşat Nuri Güntekin klasiği daha bitti. Konusu itibariyle sığ ancak yüklendiği anlam açısından yine insanı sarsan bir kitap. Yeri belli olan ağrılardan, sızılardan bir yere kadar şikayet ederiz. Ya içimizde hızla yol alan ve istikameti belli olmayan acılara, sızılara karşı ne yaparız? Bu biraz da uçsuz bucaksız okyanusun içinde karayı görememek değil midir? Çırpınmak, yaşama dair bir belirti, emare. Evet çırpınır insan. İçindeki belirsizliklere, müphemlere isyan niteliğinde savurur bedenini. Bir sonuç alacağından bile ümitsizdir. İlk ve belki de tek amacı boğulmamaktadır o okyanusta. *Spoiler olabilir Reşat Nuri, Çalıkuşu, özellikle Acımak kitaplarında bir karaktere öyle kötü özellikler yüklüyor ki, ister istemez içimizde bir kin, kınama, lanet büyüyor. Sara ve Homongolos. Biri kadın düşmanı diğeri ise bu kadın düşmanına haddini bildirmeye neredeyse ant içmiş bir kibir abidesi. İkisinin amacı da aynı aslında. Biri kadınlara düşman olan birini kendine aşık ederek pişman etme niyetinde diğeri ise kasabada ün salmış, herkesin konuştuğu bu İstanbullu kıza ders verme niyetinde. Aslında konunun bu kadar dar olmasını ilk başlarda Reşat Nuri'ye yakıştıramadım. Çünkü roman gitgide daha basit bir hale kayıyordu. Hani şu asla okumayıpta yerdiğimiz kitaplar var ya onların içeriği hakkında yine de bilgi sahibiyizdir. Tam da o yöne doğru kayıp gidiyordu roman. Ta ki bir noktaya kadar. Reşat Nuri, ters köşe yapmayı seven. Konuların gidişatına bir ressam edasıyla ustaca yön veren bir isim. Yaptığı ters köşeler yetmezmiş gibi bir de bizi basit bir romanın içindeymişiz gibi hissettiriyor. Kitabı bu noktaya kadar bırakmamış okurlar sabrının karşılığını ziyadesiyle alacaklar. İçimizde herhangi birine karşı yükselen kin, kibir, hırs vb şeyler o kişinin içinde yaşadığı sıkıntıları, zorlukları bilince o kadar anlamsız kalıyor ki. Reşat Nuri, muhtemel suretle ön yargılardan ve anlaşılamamaktan çok çekmiş olmalı. Romanlarında genel olarak bunu işliyor. Bu romanında da yine bir yığın ön yargı ve anlaşılamamanın içimizde yarattığı o burukluk var. Kitap Sara'dan Nermine, Homongolos'tan ölen arkadaşı Necdet'e yazılmış mektuplardan ibaret. Anlatıcı koltuğunda Sara ve Homongolos var. Reşat Nuri olaya dahil olmuyor. Sanki mektupları direkt bize aktarmışçasına bir anlatım şekli var. Dili zevkli Reşat Nuri'nin. Okuyanlar eski Osmanlıca ve Türkçe'den esintiler bulsa da Sabahattin Ali, Peyami Safa okuyanların da artık aşina olduğu kelimeler ve cümle öbekleriyle dolu. Diğerleri zaten bizim asıl kullandığımız saf Türkçe. Roman 1927 yılında yazılmış. Gariptir ki Charlie Chaplin dışında o yıllarda sinema sektörünün olmadığını varsayarak cümle aralarında sinemanın geçmesi beni epey şaşırttı. Ve telefon da neredeyse durumu hallice iyi insanların evinde mevcut. İstanbul'da var mesela. Bunlar beni ayrı şaşırttı ve araştırmaya itti. Reşat Nuri yine Reşat Nuri'liğini yaptı. Usta bir yazar. Kitabı okuyacaklara sabırlı olmalarını sonuna kadar gitmelerini tavsiye ederim, keyifli okumalar. youtube.com/watch?v=-c0fy_u...
Bir Kadın Düşmanı
Bir Kadın DüşmanıReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 20104,025 okunma
··
625 görüntüleme
Ahmet Giray Kütük okurunun profil resmi
İnceleme ve yorumlarınızı ilgi ile takip ediyorum. Gerçekten okuduklarınızda müthiş nüanslar yakaliyorsunuz. Her seferinde bu açıdan bakmamıştım deyip hayrete düşüyorum. Elinize yüreğinize sağlık.
Homeless okurunun profil resmi
Hocam senin de çok iyi bir okur olduğun gerçeğini dile getirmeden edemem. İyi ki varsın :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Ayşenur Kömcü okurunun profil resmi
Aradığım yorum , kitabı okuduktan sonra insanın içine huzursuzluk çöküyor,bazı şeylere bakış açınız değişiyor. Elinize sağlık,güzel bir yorum olmuş
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.