"Aşk! Kavrulan bir yüreğin kelimesiydi" diyerek başlıyorum "inceleme"me aşk hece olamayan tek bir kelimeden oluşuyor; "aşk" tıpkı tiyatroda sahnenin tozunu attıran ana karakterin ayakta alkişlanması gibi görülebilirdi.
Ninatta öyle bir sevmişti ki Nuvanza'yı kendi ayakları ile gidipre teslim oldu, aşkının en derin, sığ, kavurucu halini. Ve her şey bir nehrin kenarında iki ayrı nehir buluştu, sustular, yasadılar; ne olup biteceğini, başlarına neler geleceklerini bilmeden. Bütün hüzünler ve kederler de böylelikle basladi.
Aşk hüzündü, kederdi, özlemdi, alevdi. Alev alev yanan bir ruha, bedenin buz gibi diyebilir misin... hem yandılar, hem yaktılar...
Uzun zamandan beridir
Ahmet Ümit okumamıştım birkac ay okumayı da planlamamıştım ama, mükemmel bir kitapla tanıştım "
Ahmet Ümit , bana sorsalar ki Ümit Bey aşk kitabı yazmış, inanmazdım. Hemde böylesini!
Şiirsel bir ezgiyle serpiştirdiği yaprakların akarsuyun üzerinde gidişini izledim (bu cümle yanlış oldu, silelim....____) .
Şiirsel bir ezgiyle serpiştirdiği yaprakların akarsuyun üzerinde gidişimi izledim yalpalayarak bazen de yaprak ters döndü de, kafamı, kalbimi, göğüs kafesimi, bacaklarımı, el parmaklarımı dahi suyun altında ki taşlara çarpıp zedelenmesine şahit oldum...
Ah Ninatta! Aşkın karşısında susamayan kadın...
Ne güzel hislere bürümüş seni okuduğun, büyüsünü yansıtmışsın birde güzel ki. Sıcacık bir tebessümle okudum incelemeni. Teşekkürler yüreğinden dökülenlere.