Otistik Hayatlar-ımızGüz ve ömrümüz
Bazan öyle kitaplar oluyor ki her harfin her sözün her kelimenin , her cümlenin koluna girip yaşayası geliyor insanın. Ne zaman Mustafa Ulusoy'un gönül bağında gezsem bütün çiçekleri vicdanıma seminer veriyor ve beni harekete geçiriyor,bir kokusu binlerce ümid devşiriyor amma illa ki o bağda tatlı bir ısırık kalbimi yakıyor.
İyi ki de ısırıyor ve yanıyor kalbim. Bir duvara tosluyor bütün hayallerim.Kanaviçe işleyen bir kızın eline iğneyi batırıp birden irkilmesi gibi irkiliyorum otistik hayatımdan ve hayatıma çeki düzen verme telaşesi kaplıyor her yanımı.
"Otistik hayatlar" mı?
O da ne?!
Daha önce size hiç böyle seslenen olmadı değil mi? (:
Evet bu muhteşem ifadeyi sayın Ulusoy kullanmış Nietzsche ve babaannemde.
Üç bölümden oluşan kitapta beni en çok etkileyenlerden biriydi insan suretlerini incelediği bölümde
"Sınırsız kainatta otistik hayatlar"
Geçen sene otistik öğrencilerle çalıştığım için iyi biliyorum bir otistiğin güncesini.
Bir otistik her gün aynı şeyi yapıyor kendi dünyasına gömülmüş çevresinde olup bitene kapalı, var olan güzellikleri temaşadan uzak, kainatın müzikaline kulakları tıkalı, renkten zevkten bi haber,sadece yeme içme uyuma gibi temel ihtiyaçlar döngüsünün içinde bir hayat.
Size de tanıdık geldi mi bu yaşama biçimi.Yani biz de aslında her gün aynı ihtiyaçlar çerçevesinde üstelik ihtiras medeniyetinin hükmü altında eşten dostan bir haber bir hayat yaşamıyor muyuz?
Ya telefonlara gömülmüş, ya iş kolik ya eş kolik ya da hayatın bilumum noktasında ki bir kolikliğimizle yaşamanın akışkanlığından uzak kendimizi unutmuş bir şekilde nefes alıp vermeye devam ediyoruz.Adına da yaşamak diyoruz.
İnsanın durup düşünesi geliyor ister istemez. Hakikatte onlar mı otistik biz mi yoksa?
Onlar ki cennet ile müjdelenmiş bu dünyanın ilahi müzikalinde dans eden nazenin misafirleri iken bizim gibi otistik yaşamların ise bir sorumluluğu olduğundan Allah muhafaza sonsuz bir hayatı kaybetme riskiyle karşı karşıyayız.
İnsanın kendini unutması feci bir hastalık.
İnsanın kendi gerçekliğini görememesi yahut da görmek istememesi ne büyük bir gaflet.
Tavus kuşu misali başını kuma gömsün ta ki avcı onu görmesin dediği gibi üstadın kırmızı kitaplarda.
Okumamın sabahın beşine tekabül eden bu bölümünde öyle düşünceler sardı ki beni ezanla buluşan göz yaşlarım oldu ve ilerleyen bölümlerde iç sorgulamam iyice çoğaldı. Ne kadar umarsızca ne kadar hoyrat yaşadığımın farkına vardım. Oysa dışardan bakıldığında mümince bir yaşamım olmasına rağmen.
Fakat iksir bu olsa gerek aynı zamanda öyle tatlı halet-i ruhiyelerimde oldu ki gecenin bir yarısı çıkıp haykırmak istedim
Allah çok güzel, hayat çok güzel, yaşamak elhamdülillah.
Hani şunu da söylemeden geçemeyeceğim.Ne zaman kıymetli M. Ulusoy'un bir eserini okusam hayatımı sorgulamaya başlıyor ah ediyorum, eyvah ediyorum sonra elhamdülillah serinliğinde
Hamd ve Şükür ekseninde yaşama sevincine bulanıyorum kalben.
Güçsüz benliğim karanlık gönül odacıklarım kitaba nakşolmuş "tebessüm ilacı"yla şifa oluyor sadrıma.
Fakat öyle inanıyorum ki bu hissiyatı yaşamak için yazarla aynı enerjide buluşmak ön yargının ellerini bırakıp öyle kızgın kumlardan serin sulara atlamak gerek.
Hazır hicret ayının selametinde güz mevsimine günaydın demişken hicret etmemize en güzel vesile bu kitabı okuyarak yaprak yaprak dökebiliriz günahlarımızı tevbenin eşiğinde, Allah'ın Rahmetiyle.
Öyleyse gel ey nefsim
Günahın ellerini bırakıp vuslata koşalım masum bir çocuk sevdasında günahlardan günahın daha az olduğu zamana göç edelim.
Hicretimiz olsun mübarek vazgeçtiğimiz günahlarla,
Şimdilik Şükrü Erbaş'ın Ömür Hanım' a seslendiği bir güz şiiri tadında olsa da yaşamak..
Kim bilir belki de ömrümüzün güzüdür Eylül. Kim bilir!
Hazırlanmak lazım değil mi dostum güzden sonra ki bahara koşmak için.
Hadi koşalım,
Layık olabilmek için Sultanlar Sultanının abasında olmaya.
Durma, koşalım kul olabilmek adına
Hadi yarışalım bildiğin bilemediğin tüm iyilikler adına.
Durma!
Durma!
Durma!
Durma Be Dostum!
Koş şimdi hemen şu an tevbe sancağına.
Bütün telaşelerini Allahuekber der gibi at birkaç dakikada olsa bir kenara.
Seni bekliyor secde
Seni bekliyor duan.
Gerçekleşmesini istediğin ne varsa.
Tek yapman dudağını kıpırdatıp biraz göz yaşıyla gönlünün yeşermesi için tevbeye durman, tevbeyle durulman
Aff salıncağında sallanman
Hadi neyi bekliyorsun, bırak şimdi bu satırları okumayı
Seni bekleyen hem de hiç bıkmadan bekleyen koş yarin kapısına.
Sonra
Başla ömrünün geri sayımı hiç yorulmaksızın sürerken Nietzsche ve babaannem'i okumaya(:
Olsun. Yüreğinin odacıklarına her satırı şi-fa...