Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

159 syf.
10/10 puan verdi
Öğrenmeye Övgü "Öğren en basiti. Zamanıdır. Sakın geç deme. Öğren abeceyi, çok bir şey değil gerçi Öğren ama, başla. Koru kendini yılgınlıktan Her şeyi öğrenmelisin Çünkü sensin artık yönetecek olan. Köprü altındaki, öğren! Öğren, demir parmaklıklar ardındaki! Ev kadını, öğren! Öğren, altmış yaşındaki! Kimsesiz çocuk, okul ara kendine Bilim ara, soğuktan kıkırdayan. Sarıl kitaba, aç insan. Silahtır o. Çünkü sensin artık yönetecek olan. Çekinme soru sormaktan arkadaş! Enayi yerine koydurma kendini Alın teri dökmeden bellediği şeyi Biliyor sayılmaz insan. Geçir gözden hesap pusulasını Unutma, sana ödetilecek faturası Parmak bas üstüne her rakamın Nerden çıkmış, sor bakalım Çünkü sensin artık yönetecek olan." Kitapta da Brecht'in bu şiirinden alıntı yapılmıştı o yüzden bununla başlamak istedim. Mehmet Başaran önce Tonguç Baba'yı anlatıyor bize şöyle der onun için: "Emekçi halkın "köleliklerin her türlüsünden" kurtulması için bilgilenip bilinçlenmesini, kendi demokratik düzenini kurup tıkır tıkır işlemesini ister o." Tonguç Baba asıl sorunun köylerin geri kalmışlığında olduğunu biliyordu. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde gözlemler yapmış pek çok köyüne ziyaretler gerçekleştirmiştir, o köylülerin çağdaş bir duruma gelmek için çok emek verdiklerini, atalarının da çok emek verdiğini öğrenmiş ve böyle bir faaliyette bulunmak adına köy kalkınmalarına öncelik vermek adına Enstitüleri oluşturur ve her mezun kendi köyüne dönerek cahillikle savaşacak karanlığın içinde yanan bir ışık olacaktır. Her şey çok güzel gidiyordu. Her sene mezunlar başarılı bir şekilde sivil hayatta faaliyetlerine devam ediyordu, aydınlanma tabanda yavaş yavaş hissediliyordu, ağaların, beylerin ellerinde "kul" olan köylüler okuma-yazma öğreniyor dünyaya açılıyor sömürge düzenlerini Enstitülülerden öğreniyorlardı. Birkaç yıl daha süren verimli bir köy kalkınmalarına dayanamayacak olan feodal beylerin ve aristokratların canları sıkılmaya başlamıştı. Ve bu asalak düşünce sahipleri varlıklarını, nüfuzlarını korumak adına ellerinden gelen her kötülüğü yapacaklardı Başaran bu durumu bir cümleyle şöyle özetler: "Lanet olsundu bunca zamanın ziyan edilmesine neden olanlara" Okumuyoruz, Enstitülülerin önemini halen bilmiyoruz yoksa daha ne lanetler okunur ne özlemler çekilirdi. Enstitüleri kapatanlar, Aydınlık karşısında ne yapacaklarını bilemeyen ilerici görüş karşısında eli ayağı tutuşan vizyonsuz, dayanıksız kimselerdir. O yüzden Enstitülülere karşı karalama kampanyası başlattılar, ilk olarak kız-erkek çocuklarının birlikte okumasını yanlış buldular. Oralarda "zina yapıyorlar" dediler biraz etkisi de oldu. Bazı kız çocukları okullardan alınsa da köylüler Tonguç Baba'ya inanmıştı bir kere. Gericilere boyun eğmediler. Kızlar orada karma bir şekilde okumaya devam etti. Talip Apaydın da zina konusuna şu şekilde değiniyordu: "Bize burada zina yapıyorlar diye iftiralar atıyorlar biz ki kız arkadaşlarımız yanımızda otururken kaba konuşmamak adına birbirimizi uyaran çok sevsek de bunu belli edemeyen kişilerdik bir şekilde aşklarını birbirine sevdasını açıklayan öğrenci çiftleri ise mezuniyetten sonra evlendiler " Şu an şunu sormazlar mı: Siz gericiler, eğitim sistemini teslim ettiğiniz tarikatlar ne haldedir? Öğrencileri zorla tıktığınız İmam Hatip okulları ne haldedir? Ne olduğu belirsiz cemaatlere ve vakıflara mensup dini kurs yerleri ne haldedir? diye.. Enstitüler kapatıldı da ne oldu binlerce mezunu olan eğitim devrimi tabii ki sona ermedi sistematik baskılara maruz kalmalarına rağmen en büyük aydın kitlemizi oluşturan Enstitülüler hala aramızdalar. Onların eserlerini okuyoruz, onların düşüncelerini paylaşıyoruz. En önemlisi de çağın en büyük Eğitim Bakanını ve Tonguç Baba'yı unutmuyoruz.. Lakin Enstitüler kapatılınca köylülerin halkaları aşınmış ve kırılmaya yakın olan zincirlerinin üstüne yeni prangalar takıldı. Alt tabakaya mahkum bırakılanlar "kul" olan köylüler oldu. Milletin efendisi olma yolu tıkandı, kapitalizmin en büyük esiri olmak için koşar adım attırılan kişiler oldular. Enstitüler kapatıldı da ne oldu? Kadınlarımız cahil bırakıldı, köye mahkum bırakıldı, coğrafyaya mahkum bırakıldı... Halbuki Enstitülerin hayalleri marşlarıydı kapatılmasaydı bugün Ziraat Marşı gür sesle okunuyor olacaktı. Sürer, eker, biçeriz, güvenip ötesine Milletin her kazancı, milletin kesesine, Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine, Toprakla savaş için ziraat cephesine. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz, Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz. İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak. En yeni aletlerle en içten çalışarak, Türk için yine yakın dünyaya örnek olmak, Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz. Kuracağız öz yurtta, dirliği düzenliği. Yıkıyor engelleri, ulus egemenliği Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği. Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
Özgürleşme Eylemi Köy Enstitüleri
Özgürleşme Eylemi Köy EnstitüleriMehmet Başaran · Çağdaş Yayınları · 199036 okunma
··
71 görüntüleme
Kaan okurunun profil resmi
Bir devlet nasıl kendisine en uygun ve iyi bir eğitim sistemini bırakıp da tam tersi bir eğitim yoluna sokar, aklım almaz. Enstitülerle ilgili ne zaman bir inceleme yazısı ve herhangi bir yazı okusam hep bu aklıma gelir ve içim acır. Eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş.☺
Adem okurunun profil resmi
Benim de içim epey acıdığından bu konu hakkında çok doluyum :) hep okuyorum en son Tonguç Baba'nın "Canlandırılacak Köy" kitabını aldım 1000 adet basılmış epey ayrıntılı bir başyapıt yakında ona da başlayacağım.
4 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.