Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

142 syf.
8/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
Günlerdir sosyal medyada ünlü bir markanın yeni reklam yüzü Armine konuşuluyor. Hayır fazladan üçüncü bir gözü ya da üçüncü bir kolu olduğu için değil, ekranların insanlara dayatmış olduğu barbie görünümlü kadınlardan farklı olduğu için. Çünkü Armine sokaktaki herhangi birine benziyor, yüzünün herhangi bir hattında estetik yok. Çağımızın kadınları maalesef ki, ürün satışa çıkarır gibi piyasaya sürülüyor. Birbirine benzeyen çeneler, burunlar, dolgulu dudaklar, platin sarısı saçlar, pahalı kokular... Sokağa çıktığınızda her beş kadından ikisinin birbirine benzediğini göreceksiniz. Bunu biz istemiyoruz, kapitalizm dayatıyor. Taa çocukken başlıyor bu geçmişten günümüze ulaşmış güzellik algısına erişme çabası. İlk oyuncağımız barbie bebekler hep Victoria Secret mankenleri gibi mesela, sonra bir çok gencin takip ettiği şarkıcılar, oyuncular, estetik mucizesiyle Leonardo Da Vinci’nin altın oranlı çizimleri gibiler. Son yıllarda teknolojinin daha da gelişmesiyle birlikte insanların bir çoğu (bence dayatılan bu güzellik algısına dayanamadığı için) bıçak altına yatıyor. Olayı psikolojik olarak düşündüğümde (arada düşünürüm) bu bana kendi bedeninde oluşmayan ya da eksik oluşan kimliği yıkarak, yeni bir bedende (mecazi olarak) yeniden bir kişilik oluşturma çabası gibi geliyor. Sosyolojik olarak da bunun altında kendini topluma bu şekilde kabul ettirme çabası yatıyor. Yani ufacık burun estetiğini amma da büyüttün be ayşe diyebilirsiniz, fakat düşündüğünüzde, çevrenizde ki örneklere baktığınız da bana hak verirsiniz. Gucci’nin reklam yüzü Armine’nin günlerce konuşulmasının sebebi de bu, alışılagelmiş standartta bir manken olsaydı adını bile duymazdık, fakat sokaktaki birinden pek bi farkı olmayan fırından yeni çıkmış bir Armine görünce insanlar afalladı. (insanlar afallar! Çünkü barbie görmeye alıştık kardeşim) günlerdir sosyal medyada adından o kadar söz edildi ki, kapitalizm yine hedefine ulaştı, bu kez de standardın dışından birini pazarladı bize :D yanii, ya ne olacağıdıı! Kasa her zaman kazanır. Benim şimdi bu kadar şeyi neden anlattığıma gelecek olursak, ben kitabı okurken sosyal medyada sürekli Armine’nin fotoğrafına denk geldiğim için, kitaptaki Zarife karakteri kafamda Armine olarak canlandı. (İsimde cuk oturdu ama kabul edin.) Zarife, yoksulluk içinde geçen bir çocukluktan sonra, Boğaz köprüsüne çıkıp “seni yeneceğğm İstanbul” diye bağıran adam gibi bir hınçla hayatın içine dalıyor. Tamamen kendi tercih ettiği bir hayat bu, lüks yatlar, Boğaz’da villalar, bitmek bilmeyen parıltılı bir eğlence dünyası, uyuşturucu, alkol... ve bunların bedeli olarakta birilerinin hayatında günübirlik bir sex objesi olmak. Çok fazla filmi çekilmiştir bu senaryonun, insanlar evlerinde ayaklarını uzatıp önce ayıplayacağı, sonra da gözünü ayırmadan izleyeceği böyle filmlere bayılırlar. Çünkü toplum ikiyüzlüdür. Sokakta gördüğü mini etekli bir kadına tecavüz edecek gibi bakıp, kendi eşini, kızını akşam yediden sonra sokağa çıkarmaz. Çünkü sokak kendisi gibi namuslu postuna bürünmüş, eline geçen ilk fırsatta penisini dışarı çıkaracak yüzlercesiyle doludur. Sürekli ahlakın konuşulduğu bizim gibi ülkelerde diz boyu ahlaksızlıkların yaşanması da ayrı muamma.(ne demek istediğimi anlamak isteyenler bknz; gündüz kuşağı programları) Zarife, böyle bir yaşamı tercih etmemiş olmayı dilerdim diyor, ama hayatta bazı tecrübeler kazanılmadan bilinmiyor. Bir şansı daha olsa aynılarını yaşayacağını biliyorum, çünkü hayatın kendisi tam da bu. Doğrularımızla da, yanlışlarımızla da kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemiz bizi biz yapıyor, burun estetiği yaptırmam beni Ayşe Pro-X yapmayacak ben bunu biliyorum. Toplumun Zarife’ye “orospu” demesi de onu orospu yapmıyor, bunu da biliyorum. Kitabın özünde bahsedilen tam olarak bu, nasıl bir hayat sürersek sürelim, kendimiz olduğumuz sürece bize dayatılan bakışların, kötü cümlelerin, binbir kibrin içinde sadece kendimiz olarak ayakta kalabiliriz. Varsın parıltılı bir yaşantımız olmasın, kendi istediğimiz yaşantıyı dilediğimiz gibi yaşarsak bu hayatta boşa patinaj çekmemiş oluruz. Kendisi gibi olan, maskesiz dolaşan herkese sevgiyle :)
Zarife
ZarifeDeniz Kavukçuoğlu · Can Yayınları · 2008120 okunma
··
205 görüntüleme
Necip G. okurunun profil resmi
Gucci zamanında ‘barbie’ kızları hangi amaçla kullandıysa Armine’yi de aynı amaçla kullandı ve kampanyayı da oldukça başarılı bir şekilde yönetti. Bu olayda ben bir sosyal sorumluluk ya da toplumsal mesaj naifliği göremiyorum. Bunu not olarak düşmek istedim öncelikle... Ancak tabii ki bu senin yazdıklarından ve tespitlerinden bağımsız bir konu. Senin Armine örneği üzerinden yazdıkların Gucci’ninkinden çok daha samimi ve gerçek... Kitapla da güzel bir bağlantı kurmuşsun... ‘Toplum ikiyüzlüdür’ gerçeği tokat gibi çarpıyor yine... Emeklerine sağlık Ayşe...
2 önceki yanıtı göster
Ayşe* okurunun profil resmi
İkinize de teşekkür ederim, Necip hocam yazdıklarına kesinlikle katılıyorum, Gucci kesinlikle kendi çıkarları doğrultusunda bir atılım gerçekleştirdi, yine kadın bedeninin metalaştığı farklı bir reklam şekli gördük, ve yine kendinden bahsettirdi bende senin gibi düşünüyorum bu kampanyaların ardında asla bit naiflik yok, aksine kadınlar her geçen gün bu çarkın farklı bir figürü olarak piyasaya sürülüyor. Sorun sadece Gucci de değil, bütün dünya piyasası maalesef ki böyle. Yazar kitapta çok güzel işlemiş bunu, bu incelemeyi kitabı bitirmeden yazdırdı bana, özellikle bu toplumsal konular çok sinirlerimi bozuyor ama maalesef elimden bir şey gelmiyor. Tekrar teşekkür ederim değerli yorumlarınız için ✊🏻
1 sonraki yanıtı göster
K. okurunun profil resmi
Ben de geçenlerde Hande Erçel'i gördüm, Özge Ulusoy sandım. Artık birbiri yerine poz verebilir, oyunculuk yapabilirler. O kadar benzettim. Erçel'e dünyaya kadın olarak gelemediği için ve kadın taklidi yaparken içinden bin kadın kıskançlığı çıkaran Kerimcan Densiz ile dünyaya kadın olarak gelip, dil şiddeti kullanan ve aynı şiddete maruz kalıp ağzını gözünü fiziğini ayrı ayrı değiştirip oynayan bayan çirkin kahkaha Danla Zilliç "Bazlama surat" demişlerdi, kız epey bir bu ifadeyle anılmıştı. Artık o da bir çökük yanak, hayırlı olsun. Bence insanlar özgüven eksikliğinden değil, özgüvenleri bombalandığı için bu kadar çok estetik müdahaleye başvuruyorlar. İnsan iyi ya da kötü olabilir ama herkesin yara alacak bir gururu var. İnsanların orasına burasına bu kadar laf edilirse millet soluğu doktorda alır tabi ki. Hangimiz sarsılmayız "Senin burnun eğri, kulağın kepçe, dişlerin kazma" gibi sözlerden? Sözü söyleyenin dahi önemi olmuyor, şov dünyasındayız. Ha ben küçük müdahalelere karşı değilim yanlış anlaşılmasın. Ama hali hazırda zaten bir içim su olan insanların, sırf kıskançlıktan dolayı uğradıkları şiddete kulak vermelerine karşıyım. Yahut müdahalenin dozunu kaçıranlara. Bir sürü artı özelliğe sahip olur, gözü onda olmayana hatta bazen olsa yakışmayacak olana düşer insanın gözü. Anlamak mümkün değil. Dudağı zaten dolgun olan birinin neden tekrar botoks yahut dolguya ihtiyaç duyduğunu anlamıyorum ben. Kalem gibi kaşları olan birinin o kaşları mahvedip yeni bi kaş ortaya çıkarmasını çizdirmesini, kontürlemesini artık yapılan işlemler neyse onu anlamıyorum. Kendi dişleri güzelken ve sağlık problemi yokken, sadece birkaç aylık bir tel tedavisiyle çarpıklık gidebilecekken o dişleri de kaplama maplama bir şeylerle yeniden yapılandıranları anlamıyorum. Buna ihtiyaç duymayan Gucci mankenini yerden yere vuranları da anlamıyorum. Kimse zaten bunlara ihtiyaç duymasa gelinen nokta da bu kadar estetik odaklı olmazdı. Görselliğe bu kadar önem veren toplumun, şehir hayatındaki kirlilik için de aynı önemi göstermesi gerekirdi. Bu kadar laga luga yapan toplumun bütün sokakları estetik güzelliğe sahip olmalı. Yere çöp atmak diye bir olay olmamalı. Her açıdan estetik düşünülmeli. Her açıdan haz odaklı olmalıyız. Temiz görüntü herkese haz verir. Kimse kimsenin çıkardığı kötü sesleri duymak istemez. Kaç keredir yolda telefonla ya da yanındaki arkadaşıyla konuşurken "Mal o yaaa, gerizekalı o yaaa, salak mıdır nedir yaaa" gibi sözcüklerle konuşan insanlara denk geliyorum. Ben de bunları duymak istemiyorum. Bi burnu kırdırmak bir kalp kırmaktan daha zor, ama insanlar kalp kırar gibi burun kırdırıyor. Her şeyin başı ölçü ölçü ölçü. Ama ölçüsüzlük her yerde. Zarife'ye gelince eskiden olsa onu gerçekten anlamazdım. Çünkü bana göre insan şerefi, namusu ve inancı için yaşar. Fakat insan her şeyiyle insan. Hevesleri, zaafları, hayalleri, imrendikleri, kıskandıkları, tutkuları, iyi kötü birçok yönü olan bir varlık. Canı çekmek diye bir tabir var. İnsanların göre göre canı çekiyor. Başka şeylere odaklarını kaybediyorlar ya da zaten show olmayan şeyler hiçbir zaman odakları olmuyor. Kendi başlarına da birçok şeye sahipken bunu göstermek, dünyayı haberdar etmek istiyorlar. Neden? Çünkü bu itibar demek. İşte yine başa döndük. Bizler et değiliz. Bazen itibar için etimizi kullansak da et değiliz. Etimizle yapmaya çalıştığımız şey yine ruhumuzun ihtiyacı. Hepimizin görmek istediği şey takdir. İyi ahlak benimsenirse içler daha rahat olur. Eninde sonunda yaşlanmak var, ölüm var. Hiç mi genç birini toprağa vermediniz? Düşünsenize gencecik ve toprakta. Herkes yaşlanabilecek mi bu dahi meçhulken, ağzın gözün yamuk gibi şeylere insanları düşürmemek lazım. Bu bir özgüven meselesi değil, özgüvensizleştirme meselesi. Canınız sağ, hayalleriniz size de topluma da gerçekten faydası olan şeyler olsun. "Zarife zaafı"nı durduramayana hayat ancak bir oyun. Bu oyunun sonunda artık kendini itibarlı hissedemeyecek ve yatağa başını bir daha rahat koyamayacak kadar kötü bir oyun. İncelemenle ne kadar çok şey düşündüm bir anda. Kalemine sağlık Ayşe. :)
2 önceki yanıtı göster
Ayşe* okurunun profil resmi
Ah Kübra :) bu konuda o kadar çok konuşasım var ki, bunları da kitap bitmeden öyle bi hınçla karaladım. Söylediklerine kesinlikle katılıyorum ama çoğunluk bu şekilde düşünmüyor, toplum normlarını sanki bu güzellik ölçütüne göre şekilleniyormuş gibi, sanki bu ölçüte uymayan oyunun dışında kalıyormuş gibi bir algı var insanların üzerinde. Belki ünlülerde içinde bulundukları sosyal sınıftan dolayı birbirlerine benzeyen kadınlar (gerçi erkeklerde de söz konusu bu durum cinsiyetleştirmeyelim) bu kadar fazla ama ne bileyim sıradan bir vatandaşın da bunlardan etkilenip kendini değiştirmesi, bana hem abes geliyor hem yetersiz özgüven gibi geliyor, sen fazla özgüven diyorsun ama ben fazla özgüvenin altında genelde aşağılık kompleksi, içten içe kendine bile itiraf edilemeyen bir kendine güvensizlik olduğunu düşünüyorum. Bilemiyorum belki psikologlar bunun cevabını daha iyi verir. Zarife konusuna gelecek olursak, Zarife seçtiği bu yaşamda çok mutlu, çok huzurlu olacağını düşündü, fakat her şey tamamlanıp istediği her şeye ulaştığında, yine eksik bir şeyler vardı. Bu kez maneviyatı eksikti, onu sadece Zarife olduğu için seven kimse kalmamıştı. Bu kez de bunun yoksulluğunu duyumsayarak yaşamını sürdürdü. Hani o hiç bir zaman “tam” hissedememe durumu. Bir insanın her şeyi tam olarak bilemeyeceği için, hiç bir zaman da o tamlık hissini tadamayacağını düşünüyorum. Zarife bütün hayatı boyunca bunun peşinden koştu ve yanıldı. İnsan bunu idrak edip kabullendiğinde, muhtemelen daha kendi gibi yaşayabiliyor. Bütün hayatım boyunca da kendim ve tanıdığım insanlar için bunu diliyorum:) Değerli yorumun için çok teşekkür ediyorum 🖤
Hᥱsᥒᥲ Hypatia okurunun profil resmi
Kitabın kapak fotosu da benziyor Armine'e :) Ben ayrıca Frida'ya da benzetiyorum. Güzel inceleme için teşekkürler.
1 önceki yanıtı göster
Ayşe* okurunun profil resmi
:)) kapak fotosu Modigliani’nin çizimi siz söyleyince bende baktım valla benziyor :D teşekkür ederim.
Neşe okurunun profil resmi
Merak edip Armine’ye baktım şimdi, uyanık Gucci on ikiden vurmuş bence:) İncelemeniz çok güzel, yüreğinize ve kaleminize sağlık.
Ayşe* okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim 🌼
Neslihan Gaye Kahveci okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme olmuş. Okuyacaklarıma ekledim.
Ayşe* okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🌼
Sanem okurunun profil resmi
Kendi olan, maskesiz sana da benden sevgiler :))
Ayşe* okurunun profil resmi
Ah teşekkür ederim 😅🌸🌸
HİÇ okurunun profil resmi
Yorum ve saptamalarınız çok güzel👏👏👏 Armine konusuna değinirsek, böyle bir sayfada bile kitap incelemesi içine GUCCİ adını sokmayı başardı mı? Evet başardı. Konu budur. 10 milyar dolar olan marka değeri şu an %20 artmış durumda.
Ayşe* okurunun profil resmi
Teşekkür ederim sağolun :) ve haklısınız.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.