Ben de geçenlerde Hande Erçel'i gördüm, Özge Ulusoy sandım. Artık birbiri yerine poz verebilir, oyunculuk yapabilirler. O kadar benzettim. Erçel'e dünyaya kadın olarak gelemediği için ve kadın taklidi yaparken içinden bin kadın kıskançlığı çıkaran Kerimcan Densiz ile dünyaya kadın olarak gelip, dil şiddeti kullanan ve aynı şiddete maruz kalıp ağzını gözünü fiziğini ayrı ayrı değiştirip oynayan bayan çirkin kahkaha Danla Zilliç "Bazlama surat" demişlerdi, kız epey bir bu ifadeyle anılmıştı. Artık o da bir çökük yanak, hayırlı olsun. Bence insanlar özgüven eksikliğinden değil, özgüvenleri bombalandığı için bu kadar çok estetik müdahaleye başvuruyorlar. İnsan iyi ya da kötü olabilir ama herkesin yara alacak bir gururu var. İnsanların orasına burasına bu kadar laf edilirse millet soluğu doktorda alır tabi ki. Hangimiz sarsılmayız "Senin burnun eğri, kulağın kepçe, dişlerin kazma" gibi sözlerden? Sözü söyleyenin dahi önemi olmuyor, şov dünyasındayız. Ha ben küçük müdahalelere karşı değilim yanlış anlaşılmasın. Ama hali hazırda zaten bir içim su olan insanların, sırf kıskançlıktan dolayı uğradıkları şiddete kulak vermelerine karşıyım. Yahut müdahalenin dozunu kaçıranlara. Bir sürü artı özelliğe sahip olur, gözü onda olmayana hatta bazen olsa yakışmayacak olana düşer insanın gözü. Anlamak mümkün değil. Dudağı zaten dolgun olan birinin neden tekrar botoks yahut dolguya ihtiyaç duyduğunu anlamıyorum ben. Kalem gibi kaşları olan birinin o kaşları mahvedip yeni bi kaş ortaya çıkarmasını çizdirmesini, kontürlemesini artık yapılan işlemler neyse onu anlamıyorum. Kendi dişleri güzelken ve sağlık problemi yokken, sadece birkaç aylık bir tel tedavisiyle çarpıklık gidebilecekken o dişleri de kaplama maplama bir şeylerle yeniden yapılandıranları anlamıyorum. Buna ihtiyaç duymayan Gucci mankenini yerden yere vuranları da anlamıyorum. Kimse zaten bunlara ihtiyaç duymasa gelinen nokta da bu kadar estetik odaklı olmazdı. Görselliğe bu kadar önem veren toplumun, şehir hayatındaki kirlilik için de aynı önemi göstermesi gerekirdi. Bu kadar laga luga yapan toplumun bütün sokakları estetik güzelliğe sahip olmalı. Yere çöp atmak diye bir olay olmamalı. Her açıdan estetik düşünülmeli. Her açıdan haz odaklı olmalıyız. Temiz görüntü herkese haz verir. Kimse kimsenin çıkardığı kötü sesleri duymak istemez. Kaç keredir yolda telefonla ya da yanındaki arkadaşıyla konuşurken "Mal o yaaa, gerizekalı o yaaa, salak mıdır nedir yaaa" gibi sözcüklerle konuşan insanlara denk geliyorum. Ben de bunları duymak istemiyorum. Bi burnu kırdırmak bir kalp kırmaktan daha zor, ama insanlar kalp kırar gibi burun kırdırıyor.
Her şeyin başı ölçü ölçü ölçü. Ama ölçüsüzlük her yerde.
Zarife'ye gelince eskiden olsa onu gerçekten anlamazdım. Çünkü bana göre insan şerefi, namusu ve inancı için yaşar. Fakat insan her şeyiyle insan. Hevesleri, zaafları, hayalleri, imrendikleri, kıskandıkları, tutkuları, iyi kötü birçok yönü olan bir varlık. Canı çekmek diye bir tabir var. İnsanların göre göre canı çekiyor. Başka şeylere odaklarını kaybediyorlar ya da zaten show olmayan şeyler hiçbir zaman odakları olmuyor. Kendi başlarına da birçok şeye sahipken bunu göstermek, dünyayı haberdar etmek istiyorlar. Neden? Çünkü bu itibar demek. İşte yine başa döndük. Bizler et değiliz. Bazen itibar için etimizi kullansak da et değiliz. Etimizle yapmaya çalıştığımız şey yine ruhumuzun ihtiyacı. Hepimizin görmek istediği şey takdir. İyi ahlak benimsenirse içler daha rahat olur. Eninde sonunda yaşlanmak var, ölüm var. Hiç mi genç birini toprağa vermediniz? Düşünsenize gencecik ve toprakta. Herkes yaşlanabilecek mi bu dahi meçhulken, ağzın gözün yamuk gibi şeylere insanları düşürmemek lazım. Bu bir özgüven meselesi değil, özgüvensizleştirme meselesi. Canınız sağ, hayalleriniz size de topluma da gerçekten faydası olan şeyler olsun. "Zarife zaafı"nı durduramayana hayat ancak bir oyun. Bu oyunun sonunda artık kendini itibarlı hissedemeyecek ve yatağa başını bir daha rahat koyamayacak kadar kötü bir oyun.
İncelemenle ne kadar çok şey düşündüm bir anda. Kalemine sağlık Ayşe. :)