Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
39 günde okudu
mesajlarını bir meteor gibi kısa, parlak ışıklarla geceye yaydılar.
Zweig bu eserinde 19. Yüzyılın üç önemli yazarı - Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’yi inceler. Bu üç yazar için uygun gördüğü ve kitapta sıklıkla yinelediği tanım "şeytani"dir; ancak Zweig bu kelimeyi farklı anlamda kullanır. Şöyle ki, “"Şeytani” demekle kastettiğim şey, her insanın temelinde ve özünde yatan o doğuştan gelen huzursuzluktur ve bu huzursuzluk onu kendinden çıkartır, onu kendinden alıp sonsuza, asıl olana sürükler." Hölderlin, 1770’te doğup 1843’te ölen büyük Alman şairi; Kleist ve Nietzche’de de olduğu gibi, hayatında şöhretin tadını yaşayamamıştır. Yoksulluk içinde, Goethe tarafından beğenilmeyen, anlaşılmadığı için kırgın ve küskün, geçinebilmek için annesinin yardımına ve zengin ailelere saçma özel dersler vermeye mecbur Hölderlin, yoğun dini inancı sebebiyle çok seferler eşiğine gelmesine rağmen hayatına kendi elleriyle son veremez. 73 yaşında, akli melekelerini büyük ölçüde yitirmiş bir halde, bakımına verildiği bir marangoz ailesinin yanında sona erer hayatı, bu Tanrı’nın, doğanın ve insanın bir sayıldığı zamanları anlatan ve özleyen büyük şairin. Kleist, 1777’de doğup 1811’de ölen büyük Alman şair ve oyun yazarı.Bütün hayatı ideal mutluluğu bulmakla geçmiş, bu uğurda hayatı boyunca sürekli seyahat etmiş, gittiği hiçbir yerde uzun süre barınamamıştır. Sürekli bir arayış içindedir Kleist, şu cümlesi onu çok da güzel anlatır : “Hakikat dediğimiz şeyin hakikaten hakikat mi olduğuna, yoksa sadece bize mi öyle göründüğüne karar veremeyiz.”. Ruhsal gelgitler içinde bocalanmıştır Kleist da Hölderlin gibi, Zweig bunu kitabında çok güzel tanımlar: “Kleist’ın hastalıkları gerçek bir organik bozukluktan çok hastalığa bir kaçış, ruhun o esrik aşırı gerilimlerinden sonra bedenin dinlenme ihtiyacına yönelik bir sığınmaydı.”. 34 yaşında sevgilisi ile birlikte intihar eden ve sağlığında anlaşılmayan bu büyük yazar, yaşadığı çok kısa sürede gelmiş geçmiş en önemli Romantik Dönem dramacısı olmayı başarmıştır. Nietzsche, 1844’de doğan ve 1900’de, geçirdiği inmeler ve zatüre nedeniyle ölen büyük düşünür ve yazar; hayatı boyunca sağlığı ile ilgili sıkıntılar yaşamıştır. Bu sıkıntılar zayıf bedeninden mi, yoksa harap olan sinirlerinin vücudunun direncini tüketmesinden mi kaynaklanmıştır, belli değil; ancak yaşamında dost edinemeyen, edindiği tüm dostlarını hayat yolculuğu sırasında kaybeden, hayatı boyunca yerleşik düzene ve kalıplara karşı çıkan, aksi, sivri, geçimsiz Nietzsche tahmin ettiği gibi ölümden ancak çok uzun zaman sonra anlaşılmıştır. Zweig onun bu durunu çok güzel tanımlar; hiç kimse "düşman kazanmanın ince sanatını" ondan daha iyi beceremezdi. Zweig, psikanalizin doruğundaki bu eserinde klasik biyografisi çizgisinde ilerlemez; zaman, ve nasıl yaşadıklarından ziyade yazarların iç dünyasıdır ilgi alanı. İç dünyalarında yaşadıkları çalkantılar, sarsıntılar, deliliğe uzanan ataklar onun ilgisini çeker; dahiliğin bu delilikle ortaya çıktığını söyler ve ispatlamaya çalışır. Karşılaştırmalarını çok daha başka tarafta görünen; yine bir dahi, ama toplum tarafından anlaşılmış, kabul ve takdir edilmiş, kazanmış, yüksek çevrelere girip payeler edinmiş Goethe ile kıyaslayarak yapar. Goethe sakin ve kabullenen bir dahidir; yaşlandıkça sivriliklerinden kurtulmuş, çevresini kabullenip anlamaya çalışmıştır; Zweig’in analiz ettiği 3 yazar ise güçlerini farklı olmaktan, yaşamları sırasında anlaşılmamaktan ve isyankarlıklarından almışlardır. Kitabın giriş kısmında yazdığı gibi; “kendi zamanıyla bağlantı kuramamış, kendi kuşağı tarafından anlaşılmamış olarak, mesajlarını bir meteor gibi kısa, parlak ışıklarla geceye yaydılar.”
Kendileriyle Savaşanlar
Kendileriyle SavaşanlarStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20192,476 okunma
·
359 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.