Kahramanımız Hacime ilkokulda tanıştığı, sol bacağı aksak Şimamoto ile ortaokulda ayrıldıktan sonra onu hiç unutamaz. Yıllar sonra evli iki çocuk babası iken çalıştığı şehirde tekrar karşılaşırlar. Böylece Hacime, ailesi bir yanda, unutamadığı kadın bir yanda kendisini bir çıkmazın içinde bulur.
Öncelikle Hacimenin Şimamoto ya olan bağımlılık derecesindeki aşkını hissedemedim. Hal böyle olunca, konunun kaynağı olan şeye ikna olamadım ve kitabın içine de tam giremedim, bu önyargıdan kurtulamadım.
Bir diğer husus kitabın konusu sıradandı. Bunu eleştirmiyorum. Çünkü yazar sıradan bir olaya öyle bir bakış açısı katar ki hayran bırakır. Ama onu da bulamadım. Sıradan bir anda tansiyonu yükseltmeye, heyecanı artırmaya çalışıyor, sıradanlığı ortadan kaldırmaya çalışıyor ancak öyle bir durum yok ki ortada zorlamakla olacak bir şey değil. Sahne dramatik değil ama öyle göstermek için bir zorlama var.
Değinmek istediğim başka bir husus: Ya şimamotoyla kaçıncı buluşman işte o muydu değilmiydi kültablası orada ruju bardakta...bu ruh haline gelecek ne yaşadın? Uzun zamandır görmediğin, ki istesen gidip görebileceğin birini tekrar gördün. Ve Şimamoto nun sürekli sebebini sorma, soru sorma demesi. Tamam gizem katmak tarzın olabilir ama bir süre sonra gerçekliğini yitiriyor.
Murakami nin tarzını beğenmedim. Kahramanla hiç birleştiremedim kendimi. Sanki çok sıradan bir şeyi süsleyreek kakalıyor gibi bir duyguya kapıldım. Beğenenlere diyecek bir şey yok tabiki zevkler tartışılmaz.