Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1 Kasım 1922'de saltanatın ilgası (kaldırılması) oylandı. Kasımın 4'ünde son sadrazam Tarih'ten çekildi; ancak Vahdettin'le ilgili herhangi bir karar alınmamıştı. Hükümdarı en çok kaygılandıran, kuşkusuz bu oldu. Artık resmen padişah değildi, fakat halife olmayı sürdürüyordu. İstanbul barış konferansını beklerken, müttefiklerin elinde kalmaya devam ediyordu. 10 Kasım'da, sanki hiçbir şey olmamış gibi, alışılageldik cuma namazı töreni için saraydan ayrıldı. 17'sinde İngilizlere sığındı, onlar da sultanı HMS Malaya gemisine götürdüler. Vahdettin, iktidardaki son on beş gününde, sadece nihai seçiminin hakimi oldu. Anayasal meşruiyete geçmeye çalışabilir, aşağılanmayı içine sindirerek Ankara yolculuğuna çıkabilir, tahttan çekilebilir, İstanbul'da kalabilir, intihar edebilir, Fransızlara, İtalyanlara ya da tarafsız bir ülkeye sığınabilir ya da hiçbir şey yapmayabilir ve bekleyebilirdi. Bütün bunların yerine -tahttan çekilmeden- Türkiye'nin bir numaralı düşmanına sığınmayı seçti. İnadın ayak diremeyle içiçe geçtiği böylesi bir fiilde, ihanet olsa olsa bilinçsizlik nedeniyle bağışlanabilir. Osmanlıların sonuncusu, kendisine hayatta kalmanın en iyi yolunu sağlamak için, soyunun itibarına çok büyük bir darbe indiriyordu. 1926'da San Remo'da öldü; naaşı daha sonra Şam'a nakledilecektir. Hilafet de 3 Mart 1924'te kaldırılacaktır. Türkiye laik bir cumhuriyet oldu ve Osmanlı hanedanı sürgüne yollandı. 125
Sayfa 125 - İletişimKitabı okudu
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.