Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

417 syf.
9/10 puan verdi
«Ana hukukunun kadına muazzam bir toplumsal iktidar konumu sağladığı dönemleri ve halkları bir tarafa bırakırsak, kadın cinsinin durumu sürekli ezilenlerin, ikinci sınıf insanın, aşağı bir cinsin durumu idi. Erkeğin çıkarcılığı, daha güçlü olanın kanlı şiddeti, kadının ve toplumsal etkisinin gelişmesini demir zincirlere vurdu ve bu olgunun üstünü
Kadın - İkinci Cins 1
Kadın - İkinci Cins 1Simone de Beauvoir · Payel Yayınevi · 1993529 okunma
··
686 görüntüleme
Ecem okurunun profil resmi
Ne kadar severek okudum yazını Adem. Pek çok alanda kıymetli fikirlere sahipsin fakat bu konudaki düşünce yapın bana göre biraz daha önemli. Çünkü bir toplumun varlığını sağlam şekilde sürdürebilmesi ancak ve ancak cinsiyet eşitliğine ve adalet sistemine bağlı ve sen bu konuyu çok güzel ele almışsın. Emeğine sağlık diyor ve senin gibi düşünen erkeklerin hızla çoğalmasını diliyorum.
Adem okurunun profil resmi
Erkeklerin en büyük sıkıntısı olaylara kadın gözüyle bakmayı bilememesi ya da bunu bir zayıflık olarak görmesi, ben bu durumu erkek yazarlara maruz kala kala anlamaya başladım. Klasikleri okurken yazarların neredeyse tamamı erkek kadın duygularını erkeklerden okuyoruz mesela Nana bir hayat kadını ama onun duygularını Emile Zola aktarıyor, bu bende bir rahatsızlık oluşturmaya başladı zamanla ve son yıllarda okumalarım kadın yazar eksenine kaymaya başladı. Her alanda olduğu gibi edebiyatta da kadın yok sayılıyor halbuki çok yetkin yazarlar var bizim cinsiyet eşitliğini savunabilmemiz için iki cinsi de bilip iki cinsin sorunlarını da ifade edebilmemiz gerekiyor, bu çok doğal bir durum olması gerekirken her türlü otorite kutuplaşmaya vesile oluyor normalleşmenin önü tıkanıyor. Eğitim sisteminin zihniyeti de işe yaramayınca gelişimin tek bir yönü var "kendi kendine yetebilmek" lakin çok kötü ki insanlar sorgulama yeteneğini kaybetti, duyarlılığı kaybettiği kim isterdi ki nefret çağında yaşamayı ama denk geldik bu çağa bizim işimiz sevgiyi aşılamak olmalı, benim aklım almıyor yani iki bin yıldır süren ve kadını hâlâ ikinci cins gören bu düzen... Bizim insan olmamıza aykırı.
2 sonraki yanıtı göster
Earthling okurunun profil resmi
Simone de Beauvior'un feministliği iki aşamada gerçekleşmiştir. İlki İkinci Cins'i yazarken diğeri de 1972'de ilk kez kendisini feminist olarak tanımladığında. Yaklaşık 20 yıl boyunca kendisine feminist dememiş olmasını o dönemdeki yalnızlığına, ürkekliğine ve erkek aydınlar çevresinde bulunmasına bağlayabiliriz. Sık sık vurgu yaptığım bir konu olan kadının özgüven eksikliği Beauvior'u da es geçmemiş. Erkek egemen bir düzenin içerisinde kadının kendi haklarını savunabilmesi göründüğü kadar kolay değildir. Çünkü çok fazla manipulasyona göğüs gerilmesi gerekecektir. Ezilen kendi hakkını savunurken egemen de boş durmayacak ve yeni taktikler üretecektir. Simone de Beauvior'un ilk feminizmi kendisini "kurtulmuş kadın" olarak görmesiyle ilerler. Ancak bu bir yanılsamadır. Yanilsama olduğunu zamanla kendisi de fark eder ve şöyle der:"Her adımda bağımsızlık ve eşitlik duygumu sağlamlaştırıyordum. Öyle bir nokta geldi ki, aynı ayrıcalıklara bir sekreterin ulaşamayacağını kolayca unuttum.” Döneminde bir kadın olarak felsefe çevresinin içinde bulunabilmesi, kafede erkeklerle oturabilmesi ve seyahat özgürlüğünün olması ona bu şekilde düşündürmüş olabilir. Ancak sonrasında bunu ihanet olarak görüyor ve erkeklerin dünyasında bulunabilmek için kendinden ödün verdiğini de belirtiyor. Sartre ile olan ilişkisinde de duygusal şiddet gördüğünden eminim. Anlatımları arasında buna ışık tutacak söylemler var. Bence Simone de Beauvior tüm bu ön bilgilerle okunmalı ve özel hayatı da ayrıca incelenmelidir. Çünkü özel olan aslında politiktir ve hepimizin oradan alacağı bir şeyler vardır.
Adem okurunun profil resmi
Evet dediklerinize katılıyorum. Simone de Beauvoir değerli bir yazardır benim için. Özel hayatını da bize sonuna kadar açan biridir aynı zamanda. Bir Genç Kızın Anıları kitabında bahsettiğiniz gibi erkek egemen sistemin dayattığı yaptırımların sancısını çocukluğundan gençliğine doğru ilerlerken satır aralarında bulabiliyoruz lakin o sadece erkeklerin arasındaki yalnızlığından da muzdarip değildi annesi ve çevresindeki kadınlar bilinçlenmesinin önünü kesenlerden olmuşlardır. En basit şekilde ifade edersem henüz onlu yaşlardayken birgün eline Colette'nin (ki o da kadın bilincini arttırma çabaları ile efsane bir kadındır) Claudine serisinden bir kitabı okurken annesi adeta onu ayıplar ve kitabı elinden çekip alır buna değinmem şundan dolayı sürekli vurgusunu yaptığınız özgüveni o an annesi onu destekleyip serinin hepsini okumasına yardımcı olsaydı belki de özgüvenini on yirmi yıl öncesinden kazanacaktı.
Bu yorum görüntülenemiyor
BERİİ okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık.👌👌👏👏👏
Adem okurunun profil resmi
teşekkür ederim 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.