Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Olaylar 18.yüzyıl Fransa'sında geçmektedir, kahramanımız Jean-Baptiste Grenouille'dır ve kendisi birçok insani duygudan ve insanca dediğimizden yoksundur. Kahramanımızın olağanüstü bir yeteneği mevcuttur: Kokuların dilinde konuşabiliyor olması! Kokular onun kendini yansıtabileceği tek ve en güvenli kanal, kokulara duyarlılığı hat safhada olduğundan yeni kokulara üretmekten, onlara hükmetmekten delicesine zevk alan biri. Hatta o kadar gözü karartıyor ki cinayet işlemekten bile en ufak bir çekince duymuyor. Asıl olay kahramanımızın kendi kokusunun olmadığı gerçeğiyle yüzleşmesi, ardından buna tahammül edemeyerek amansız bir insan olabilme -daha doğrusu var olabildiğini kanıtlama- çabası gütmeye başlamasıdır. Onun için başkalarına insan olduğunu kanıtlayabilmenin tek yolu insansı kokular sürünmektir (Keşke tek derdimiz insan gibi kokmak olsa. Biz insan dediğimiz şey olabilme kısmında takılmışız gibi.) Toplum dediğimiz şu ne menem şeyde bireyselliğini elde etmeye çalışmış da durmuş, kendi benliği dışında her bir şeyi yaratmış ve hükmetmiştir. Oldukça göz doldurucu bir alegoriyle yazılmış bir trajedidir. Kitapta ha boyuna koku da koku diye yazar başımızın etini yemiş. Adeta gözümüze sokmuş, e sanat ve sanatçı kör göze parmak sokar bu yüzdendir sanat hep vardır ve var olmaktadır. Konudan sapmadan devam edeyim, kitapta bahsedilen kokudan da öte bir şeydir: Bir var oluş serüveni. Peki, yazar kokuyu burada ne olarak ele almış ona gelelim. Koku, burada insan benliği olarak karşımıza çıkıyor ve yazar bunu karaktere usul usul işliyor. Kahramanımız toplum tarafından ötekileştirilemiyor bile çünkü fark edilmiyor, o da ‘hiç’ olmadığını aslında ‘her şey’ olduğunu kanıtlamanın derdine düşüyor. Düşüyor düşmesine de sonu gelir mi ki bu çabanın onu bilemiyor fakat yine arkasından gidiyor bu fikrin. Süskind, paranın, şiddetin, ölümün gücünden daha büyük bir gücü anlatır. İnsanlarda sevgi uyandırmanın yenilmez gücünü. Hepimiz özümüzde böyle değil miyizdir? Sevilmek isteriz çünkü sevilmek kabul edilmektir aynı zamanda ve en önemlisi bu dünyada ‘ben de varım’ diyebilmektir. Bu yüzdendir sevilmeye karşı yenik düşüp aciz oluşumuz. Peki, bu zaaf mıdır bizi insan yapan ya da insanlıktan uzaklaştıran? Son birkaç daha kelam edip bitireceğim yazacaklarımı her şeyi de anlatmayayım :) Kahramanımız büyük bir adım attı ve hiç elde edememektense, önce sahip olup sonra kaybetmeyi göze aldı çünkü ömrü boyunca vazgeçmişti ama sahip olduğu veyahut kaybettiği olmamıştı daha hiç. Kendisinin ne bir ailesi ne de ona ait bir parça eşyası oldu. Bu dünya bir piç olarak geldi, bir hiç olarak gitti.
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201822bin okunma
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.